Paylaş
Bugün ise konuya farklı bir açıdan yaklaşmak, bu darbeci subayların nasıl devşirildikleri, nasıl bir zihniyet ikliminde yetiştikleri, nasıl bir eğitimden geçerek örgütsel bir yapı içinde kendilerine verilen görevi kabul etme noktasına geldikleri meselesine odaklanmak istiyorum. Bu şekilde Gülen cemaatinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne nasıl nüfuz ettiğini, kendisine bağlı binlerce subay-astsubaydan oluşan gizli örgütlenmesini nasıl bu kadar kolaylıkla yönetebildiği sorusuna yanıt aramak istiyor
*
15 Temmuz gecesi Ankara merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Kara Havacılık Komutanlığı’ndan havalanan toplam 21 helikopter gece boyunca başkentteki muhtelif hedeflere saldırılar düzenlemek, darbeci askerleri taşımak, derdest edilen komutanları nakletmek, yıldırma operasyonları yapmak gibi pek çok görev üstlenmişti. Bu faaliyetlere katılan darbeci pilotlardan altısı, TCK’nın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanacaklarını söyleyerek itirafçı oldu; bağlı oldukları Fetullahçı organizasyonla ilgili ayrıntılı ifadeler verdi.
Bugünkü yazımda bu pilotlardan ikisi, Yarbay İlkay Ateş ve Binbaşı Deniz Aldemir’in ifadelerini değerlendirmek istiyorum. Bu iki subayı seçmemin nedeni, ifadelerinin özellikle Ankara’da son dönemde temas ettikleri cemaat “abi”si hakkında verdikleri bilgilerin örtüşmesidir.
Aldemir, ifadesine başlarken “Üzerimde taşıdığım üniformanın şerefini son kez hissetmek için bütün bildiklerimi, yaşadıklarımı ve şahit olduklarımı size anlatacağım” diye söze giriyor. Aldemir, daha sonra yazılı bir ifade daha vermiştir. Yarbay İlkay Ateş ise sözlü ifadesinden sonra yazılı olarak beş ayrı ifade daha vermiştir savcılık makamına.
İtirafçı subayların ifadeleri, yaşadıkları şehirler, temas ettikleri kişilerin isimlerinin farklılığı dışında kalıp olarak birebir benzerlik gösteriyor. Bir anlamda aynı öykünün, iki insanın iki ayrı izleği üzerinde yol aldığını görüyoruz.
*
Başlangıç aşamasında her ikisinin de daha ortaokuldayken Gülen cemaati tarafından fark edilip örgütsel yapının içine çekildiğini görüyoruz. Örneğin İlkay Ateş, Samsun’da 23 Nisan Ortaokulu’nda okurken “Serdar” isminde bir “abi”nin para karşılığı olmadan ders çalıştırma önerisini kabul ederek düzenli bir şekilde kendisinin yanına gitmeye başlar. “Askeri liseye gitme hedefim vardı, asker olmayı çok istiyordum: Ailemin beni dershaneye gönderecek maddi imkânları sınırlıydı” diye anlatıyor İlkay Ateş.
“Serdar”, sonra “Halit” isimli bir başka “abi”nin evine götürür İlkay Ateş’i; sonra burada “Faruk” adlı başka bir “abi” devreye girer. Zaman içinde Fetullah Gülen’in vaaz kasetlerini izlemeye, abilerle namaz kılmaya başlar. Askeri lise sınavları yaklaştıkça test çözdürülür kendisine. Ve Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ni kazanır.
Her ikisinde de lise yıllarında cemaat ile ilişki özellikle hafta sonları “abiler”le gerçekleşen buluşmalar üzerinden yürümüştür. İlkay Ateş, Bursa’da hafta sonları bir camide “Faruk abi” ile buluşmaya başlar. İlkay Ateş Kara Harp Okulu’nu kazanıp Ankara’ya gittiğinde, hafta sonları Karşıyaka’da “Zafer” isimli bir “abi” ile buluşur. En çok Gülen’in “Şadırvan 7” isimli kasedi dinletilir bu görüşmelerde. Harp Okulu üçüncü sınıfa geçtiğinde bu kez Parsaklar’daki bir evde bir başka “abi”, “Zafer”in yerini alır.
Mezuniyetinin ardından Ankara’da pilotluk eğitimine başladığında Macunköy metro durağına yakın bir yerde yine adını hatırlayamadığı bir “abi”nin evine gitmeye başlar. Kurs bittikten sonra cemaatçi olduğunu bildiği iki helikopter pilotu ile Batıkent’te bir ev tutarlar ve bu kez o eve cemaatçi “abiler” gelmeye başlar. Emek’te bir başka eve geçtiklerinde bu kez kurmaylık sınavına girmeleri için hazırlık belgelerinin olduğu bir CD verilir kendilerine. Ardından “Nevzat”, kod adlı bir “abi” eve gelmeye başlar. “Nevzat” bir süre sonra yerini “Cüneyt” kod isimli bir başka “abi”ye devreder.
“Cüneyt”in Batıkent’teki evine gidip gelmeye başladığı sırada Binbaşı Deniz Aldemir de gruba dahil edilir. Daha sonra ikisi “Cüneyt”in iki derece üstünde olan “İhsan” kod adlı “abi” ile tanıştırılır. “İhsan”ı “Arif” kod adlı “abi” izler. Onun İvedik’te Metro istasyonunun yakınında bulunan evine gitmeye başlarlar. “Arif” de bir süre sonra bir alt basamakta olan “Akif” kod adlı bir başka “abi” ile tanıştırır onları.
*
Burada ilginç olan nokta, “abiler”in subayları sürekli aralarında birbirlerine devretme zinciridir. Örneğin Aldemir, ifadesinde “Beni Malatya’da da takip eden Semih isimli şahıs Ankara Batıkent’te oturan Cüneyt isimli şahsa devretti. Daha sonra bu Cüneyt isimli şahıs beni ve arkadaşım İlkay Ateş’i Akif isimli şahsa devretti” diye konuşuyor.
Görüleceği gibi, binbaşı-yarbay rütbesine kadar yükselmiş subaylar cemaatin hiyerarşik bir yapı içinde sıralanmış olan ağabeyleri arasında belli aralıklarla sürekli zimmetlenip devrediliyorlar. Bir bakıma buna “paralel yapı”nın “paralel kontrol ve yönetim yapısı” demek mümkündür.
Paylaş