Yeni Amerikan sefirinden medya özgürlüğü mesajı

OBAMA Yönetimi’nin Ankara Büyükelçiliği’ne aday gösterdiği Frank Ricciardone için Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde geçen salı günü düzenlenen onay oturumu, geride bıraktığımız aylarda ciddi sarsıntılara uğrayan Türk-ABD ilişkilerinin yeni dönemine ilişkin önemli ipuçları taşıyor.

Büyükelçi, Ankara’da görevini nasıl bir anlayışla yürüteceğini anlattığı komite önündeki konuşmasına Türkiye’de son 30 yıl içinde gözlediği dönüşümü överek başlıyor. Ricciardone, Türkiye’nin “daha demokratik, daha açık, daha canlı bir ekonomisi olan modern bir devlete dönüştüğünü, aynı zamanda dünya sahnesindeki nüfuzunu artırdığını” anlatıyor.

Ricciardone, Başkan Barack Obama’nın “çoğunluğu Müslüman, hukukun üstünlüğüne saygılı laik bir demokratik devlet” olarak Türkiye’nin “sadece kendi bölgesinde değil, bütün dünyada istikrarın yerleşmesinde rol oynayacağı” şeklindeki açıklamasını da hatırlatıyor.

“İRAN’LA ARAMIZDAN ÇEKİLİN” MESAJI

Yeni ABD Büyükelçisi, hemen ardından Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde İran’la ilgili kullandığı oyu ve İsrail ile ilişkilerinin kötüleşmesini “kaygı ve hayal kırıklığı” ile karşıladıklarını belirtiyor.

Büyükelçi’nin konuşması, özellikle İran’ın nükleer hedefleri konusunda Ankara’ya açık mesajlar taşıyor. Ricciardone, önce Türkiye ve Brezilya’nın İran’la yaptıkları anlaşmanın yalnızca bir “güven artırıcı önlem” olabileceğini, İran’ın yükümlülüklerinin yerine geçemeyeceğini vurguluyor.

Büyükelçi, ardından şunları ekliyor: “Bizim (Türkiye’ye) mesajımız şudur: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ile Almanya’nın oluşturduğu P+1 grubu ile İran arasındaki tek kanaldır. Daha önemli bir hedef olan İran’ın nükleer zenginleştirme programının önlenmesi açısından, Tahran Araştırma Reaktörü’ne ilişkin öneri (Türk-Brezilya anlaşması) ikincil plandadır. Büyükelçi olarak ben de nükleer programı konusunda uluslararası camianın duyduğu kaygılar hakkında İran’ın doğrudan IAEA ve P+1 ile görüşmesi gerektiğini anlaması için Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyacağımızı vurgulamaya devam edeceğim.”

Ricciardone’nin bu sözleri, ABD’nin Türkiye’nin İran ile uluslararası camia arasında oynamak istediği role hiç de sıcak bakmadığının kuvvetli bir ifadesidir. Amerikan tarafı, hiçbir tereddüde yol bırakmayacak bir açıklık içinde Ankara’ya “aradan çekilin ki, İran, Atom Enerjisi Ajansı ve Güvenlik Konseyi ile doğrudan görüşmek zorunda kalsın. Devreye girecekseniz de, bu mesajımız doğrultusunda İranlıları ikna etmek için girin” mesajını veriyor.

TÜRKİYE-İSRAİL GERİLİMİ BİZE DE ZARAR VERİYOR

Yeni ABD Büyükelçisi’nin açıklamalarındaki bir başka önemli nokta, “Türkiye ile İsrail ilişkilerinde dengenin yeniden sağlanmasının Ankara’daki görevinin büyük bir parçasını oluşturacağını” söylemesidir.

Büyükelçi, ilginçtir ki, özellikle Mavi Marmara sonrasında ortaya çıkan gerilimin “Türkiye ile İsrail’in çıkarlarına zarar vermenin yanı sıra, bölgesel barış ve istikrar bakımından ABD’nin yaşamsal çıkarlarını da geriletme riskini taşıdığını” belirtmektedir. Bu açıklama, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki
gerilemenin Washington açısından ne kadar rahatsızlık edici bir sorun haline geldiğini gösteriyor.

Bu arada, Büyükelçi’nin Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması beklentisini vurgularken, “Türkler dini hoşgörü konusunda tarihlerinden gurur duyuyorlar.
Ancak modern çağda bunu her zaman uygulayamıyorlar. Türklere sahip oldukları bu büyük geleneği hatırlatacağım” şeklindeki sözleri “Türkiye’de Hıristiyanlara karşı dini hoşgörü geleneğinin sürmediği” mesajını taşıyor.

DÜNYADAKİ ROLÜNÜZ DEMOKRASİNİZDEN GEÇER

Ricciardone, komitede ABD’nin Türkiye’nin dünya sahnesine önemli bir oyuncu olarak çıkmasını desteklediğini belirtirken, kültürel, siyasi ve diplomatik etki noktasında ön safta olabilmek için, “güçlü demokrasi, hukukun üstünlüğü ve dini özgürlüklerin korunması” ihtiyacını vurguluyor. Yani, “dünyadaki rolünüz önce demokrasinizden geçer” mesajını veriyor ABD Büyükelçisi. Konuşmasında ayrıca hükümetin “milli birlik projesi”ne de (Kürt açılımı) güçlü ifadelerle destek çıkıyor.

Demokrasi konusunda bütün bu kuvvetli mesajları verirken, Türk demokrasisinde sorunlu gördüğü bir alanı “medya özgürlüğü” olarak göstermekten de kaçınmıyor Ricciardone.

AB’ye tam üyelik için reform sürecinde atılması gereken başka adımlar olduğunu da vurguladıktan sonra şöyle diyor :

“Türkler, özellikle medya özgürlüğü gibi haklar da dahil olmak üzere insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında daha çok ilerleme sağlanmasını talep ediyorlar”

ABD Büyükelçisi’nin Ankara’daki görevine başlamadan önce kendisini bekleyen dosyaları anlatırken, diplomatik bir dille medya özgürlüğünü tek başına telaffuz ederek ilerleme sağlanması gereken bir alan olarak takdim etmesi, altı çizilmesi gereken bir durumdur.
Yazarın Tüm Yazıları