Paylaş
Koç Grubu’na dönük vergi denetimleri de soruldu, İstanbul’daki belediye başkanlığı seçimleri de...
Ama bütün bu sorular içinde galiba en çarpıcı olanlardan biri şuydu:
“Gezi olaylarından kendi partiniz açısından çıkardığınız sonuçlar nelerdir?”
Sorunun formüle ediliş şekli, Gezi Parkı protestolarının Washington’da yalnızca hükümet değil, muhalefet de dahil toplumun bütün kesimlerini içine alan büyük bir toplumsal hadise olarak görüldüğünü gösteriyor.
Gezi’nin Washington’da Türkiye’ye dönük bakışta çok önemli bir kırılma yarattığı aşikar. Türkiye hakkında fikri olan-olmayan herkeste, “Bazı şeyler galiba ters gidiyor” düşüncesini yerleştirmiş Gezi olayları. Demokrasisi aksayan, özgürlükleri gerileyen bir ülke algısı ortalığı kaplamış.
***
Aslında Washington’un bakışı açısından bu kırılmaya eklenen başka faktörleri de denkleme katmak gerekiyor. Suriye’deki El Kaide gibi köktendinci gruplara Türkiye’den verilen destekler, ayrıca Irak ve Mısır gibi bölgesel krizler üzerinde iki ülke arasında resmi düzeyde beliren ciddi görüş ayrılıkları bu kırılmayla birleşince, AK Parti Washington’da belirgin bir zemin kaybına uğramış.
Washington’da, özellikle Beyaz Saray’da bir dönem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a doğru esen sıcak rüzgârlardan söz edilmiyor artık. Erdoğan, bir zamanlar Başkan Barack Obama’nın en çok aradığı, özellikle bölgesel konuları danıştığı üç-dört yabancı lider arasında yer alıyordu. Oysa en son 7 Ağustos’ta, o da Erdoğan’ın talebi üzerine yapılan telefon konuşmasından bu yana iki lider arasında hiçbir konuşma gerçekleşmiş değil.
Ayrıca, bütün bu soğukluğun da etkisiyle ABD’nin İran’la nükleer enerji alanında sürpriz bir şekilde vardığı son anlaşmada görüldüğü üzere, Türkiye bölgeyle ilgili kritik bazı diplomatik çözüm süreçlerinin dışında kalan bir ülke.
***
Hepsi yan yana getirildiğinde, AK Parti hükümeti açısından Washington cephesinde işlerin eskisi gibi yumuşak bir zeminde seyretmediği ortada.
İşte böyle bir ortamda Türkiye’nin ana muhalefet lideri Washington’a çıkıp geldiğinde, yönetim biraz mesafeli de dursa, özellikle Kongre, düşünce kuruluşları ve kanaat önderleri arasında kendisine dönük belli bir merakın, ilginin ortaya çıkmasını doğal karşılamak gerekir.
Kılıçdaroğlu da hafta başından beri süren Washington gezisinde Türkiye’ye dönük bu yeni iklimi kendi açısından değerlendirmeye çalışıyor. CHP Lideri, bütün temaslarının sonucunu “Türkiye’nin yönetiminden rahatsızlık var” diye özetliyor ve ekliyor:
“Türkiye’de entelektüel çevrelerde var olan kaygılar burada da var; demokrasi, hukuk devleti, özgürlükler konularında... Ayrıca Batı’ya giden Türkiye’nin geriye doğru çekildiği gibi bir izlenim var. Bu bakış temas ettiğimiz siyasetçilerde, düşünce kuruluşlarında, her kesimde var. Biz de Türkiye’nin yalnızca AKP’den ibaret olmadığını anlatıyoruz.”
***
Gelgelelim bütün bu olumsuzluklar meydana geliyor diye özellikle yönetim cephesinde önemli bir tutum değişikliği beklemek de gerçekçi görünmüyor. İlişkiler eski sıcaklığında seyretmese de, ciddi derecede güven sorunları yaşanıyor olsa da, Obama yönetimi ile AK Parti hükümeti arasındaki çalışma ilişkisinin -iki tarafın karşılıklı çıkarları dayattığı için- yakın bir şekilde devam edeceğini söylemek mümkün
Kuşkusuz bu bağlamda AK Parti cephesindeki bir dizi faktörü de hesaba katmak gerekiyor. Bunlardan biri, Başbakan Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti’nin bütün kamuoyu yoklamalarının da gösterdiği gibi sandıktaki belirgin üstünlüğünün devam ediyor olmasıdır.
İkinci faktör, Türk ekonomisinin gelmiş olduğu gelişkinlik düzeyiyle ilgilidir. Ekonominin güçlenmesi, Türk hükümetinin Amerikan yönetimi karşısında kırılgan bir konuma girmesini engelliyor. Geçmişte Türk hükümetleri ticari bankalardan kredi akışını sağlayabilmek, uluslararası finans çevrelerinin desteğini alabilmek için IMF ve Dünya Bankası nezdinde ağırlığını koyması talebi ile sıkça Amerikan yönetimlerinden ricacı olurdu. Bugün benzer kırılganlıklardan söz edebilmek mümkün değil.
Ancak Washington da yalnızca yönetimden ibaret değildir. Kongresi, düşünce kuruluşları, kanaat önderleriyle herkesin karar alma süreçlerine etki ettiği bir bütündür. AK Parti hükümetinin yönetim dışında kalan “diğer Washington” cephesindeki algıyı değiştirebilmesi yine de çok kolay değil.
Kılıçdaroğlu’nun Washington temaslarında bu durumu görmek mümkündü.
Paylaş