Paylaş
Başbakan, geçen cuma günü Ankara’daki bir parti toplantısında yaptığı konuşmada, Yılmaz’ın bir gün önce TÜSİAD Genel Kurulu’nda “Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen bir ülkeye yabancı sermayenin gelmeyeceği” yolundaki sözlerini hiddetle eleştirdi. Erdoğan, “TÜSİAD’ın başkanı ‘Böyle bir ülkeye küresel sermaye gelmez’ ifadesini kullanamaz. Eğer kullanıyorsa, bu ülkeye karşı ihanettir” dedi.
Aynı akşam CNN Türk’te Taha Akyol’un programına çıkan Muharrem Yılmaz, Erdoğan’ın bu ağır sözleri karşısında dik durdu ve “Ben doğrusu vatanseverliğimi kimseye sorgulatmam. Vatan hainliği gibi bir şey kabul edilemez. Bu kadar kolay vatan hainliğinden bahsedilemez” diye yanıtladı kendisini.
Son günlerde “hain” damgasını yiyen yalnızca TÜSİAD Başkanı değildi. Başbakan, önceki gün partisinin İstanbul’daki bir seçim toplantısında bu kez CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için “vatana ihanet” suçlamasında bulundu. Bu suçlamanın nedeni, Erdoğan’ın “CHP Genel Müdürü” olarak nitelediği Kılıçdaroğlu’nun “MİT TIR’larıyla Suriye’ye silah sokulduğu” yolundaki iddiasıydı.
* * *
17 Aralık sürecinin Başbakan Erdoğan’ın siyaset tarzına getirdiği en önemli sonuçlardan biri “hain”, “vatana ihanet” gibi yaftalamaları rutin bir söylem haline getirmiş olmasıdır.
Erdoğan, geçmişte ihanet nitelemesine en çok PKK için başvurmaktaydı.
Başbakan, ayrıca geçen haziran ayındaki Taksim Gezi Parkı direnişi sırasında da zaman zaman bu ifadeleri kullanmıştı. Örneğin, direnişi “dışarıda ve içeride koordineli yürüyen bir süreç” olarak nitelendirdikten sonra “Bu ihanet şebekesini milletimize tanıtacağız” şeklinde konuşmuştu. (15 Haziran, Sincan)
Erdoğan, polisin “aşırı güç kullandığı” yolundaki eleştiriler için de “Polisimize bu kadar vurmak, dünyaya polisimizi bu denli böyle şiddet içeren eylemler içerisinde olduğunu sunmak, göstermek ihanettir” demişti. (22 Haziran, Samsun)
Ancak bu dönemdeki açıklamaları incelendiğinde, söz konusu kavramların yine de Erdoğan’ın dili açısından çok baskın bir nitelik taşıdığı söylenemez. 17 Aralık sonrası dönemin farkı, Erdoğan’ın kızdığı kişileri ve kurumları bu kavramlar üzerinden suçlamayı neredeyse rutin, günlük bir egzersiz haline getirmiş olmasıdır.
* * *
Burada önem taşıyan nokta, Erdoğan’ın, 17 Aralık’ta başlayan ve 25 Aralık’ta ikinci dalgası gelen yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruşturma sürecini külliyen bir “ihanet girişimi” olarak nitelemesidir. Erdoğan, böylelikle suçlamaları püskürtmek, geçersiz göstermek için, olabilecek en ağır sıfat üzerinden olumsuzlamaya gitmektedir.
Başbakan, örneğin, 17 Aralık sonrasındaki çıktığı ilk yurtiçi gezisinde 21 Aralık’ta Ordu Fatsa’da “kökü dışarıda ama içeride bir takım ihanet çeteleri”ne çatmış, “Türkiye böyle ahlaksızca, böyle haince bir saldırıya bugüne kadar hiç maruz kalmamıştır” diye konuşmuş, ertesi günü Giresun’da dışarıdaki “bir takım kirli çevrelerin kullandığı hainler”den söz etmiştir.
İhanet meselesi, sonraki konuşmalarında artık yerleşik bir dile dönüşmüştür. “İhanet operasyonu”, “ihanet hareketi”, “ihanet projesi”, “ihanet şebekesi”, “haince kampanya”, “hain örgütler” aynı kavramsal bütünlük içinde Başbakan’ın sistematik bir şekilde başvurduğu nitelemelerdir.
Kuşkusuz, bu suçlamalarda dışarıdakiler tarafından kullanılan içerideki “hain”den, öncelikle Gülen Cemaati anlaşılmaktadır.
* * *
Tabii, pek çok kesimi bu şekilde kolaylıkla suçlayabilen Erdoğan’ın kendisiyle ciddi bir şekilde çeliştiğinden de söz edilebilir. Geçmişte CHP ve MHP’liler tarafından kendisine “hain” dendiğinde, bu suçlamalara çok sert tepki verdiğini biliyoruz. Başbakan, kendisine “hain” dediği için ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nu mahkemeye verdiğini de açıklamıştı. Erdoğan “Bir ana muhalefetin genel başkanı veya siyasetçi, bu ülkenin başbakanına hain diyemez, asla...” diye konuşmuştu. (27 Eylül 2012, NTV)
Hatta Kürt sorununa dönük açılımları “ihanet” olarak niteleyen muhalefet temsilcileri için “Siyasette, hasmane duygular içine girmek, rakipleri düşman, hain olarak yaftalamak olmaz” şeklinde mutedil konuşmalar yaptığını da hatırlıyoruz Başbakan’ın. (TİM Genel Kurulu, 6 Haziran 2012)
Neyse “dün dündür...” diyerek, bu fasla hiç girmeyelim.
Gördüğümüz yöneliş, Erdoğan’ın “vatan haini” söylemini bu kadar kolaylıkla kullanma anlamında, klasik Türk sağcısı kalıplarının dışına çıkamadığı ve önümüzdeki günlerde ilan edeceği hainlerin sayısının artmasının kuvvetle muhtemel gözüktüğüdür.
Paylaş