Paylaş
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) hangi ülke en çok ihlal ediyor, hangi alanlarda ihlal ediyor gibi soruların yanıtlarını çıkan kararlar üzerinden bu tablolarda bulabiliyoruz.
Ben de her yıl bir yazımı, açıklanan yeni veriler üzerinden Türkiye’nin AİHM’deki ihlallerinin değerlendirmesine ayırıyorum.
Ancak geçen salı günü AİHM’nin İzlandalı başkanı Robert Ragnar Spano’nun düzenlediği basın toplantısıyla birlikte duyurulan son verilerin tahliline geçmeden önce geçmişe dönük bir olguyu hatırlamalıyız.
TÜRKİYE İHLALLERDE ÜÇÜNCÜ SIRADA
Türkiye, geçmişte AİHM’deki bireysel başvuru mekanizması çerçevesinde verilen ihlallerin sıralamasında her yıl tartışmasız birinci çıkmaktaydı. Yani, durumu en problemli ülkeydi. Ancak Rusya’nın 1998’de bireysel başvuruyu kabul etmesi ve ardından mahkemeden bu ülke hakkında birbiri ardına kararların çıkmasıyla birlikte, kuzey komşumuz 2012 yılından bu yana ihlallerde birinciliğe yerleşmiş bulunuyor.
Tabii, Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin 2012 yılından itibaren bireysel başvurularda devreye girmesi de AİHM’ye giden başvuruların sayısını azaltmaya başladığı için bu sonucun ortaya çıkmasında bir etken oldu.
Geçen yılın dökümüne baktığımızda, AİHM’nin gerek Daire gerek Büyük Daire düzeyinde ele alıp sonuçlandırdığı başvuru dosyalarında, Rusya’nın içinde en az bir ihlal yer alan toplam 219 ihlal kararıyla yine birinci geldiğini görüyoruz.
Türkiye, 2012 sonrasında ihlallerde ikinciliğe yerleşmişti. Gelgelelim, bu yıl ikinci sırayı Ukrayna, Türkiye’den aldı, toplam 194 ihlal kararıyla.
Geçen yıl Türkiye hakkında içinde en az bir ihlal olan 76 ihlal kararı verildi. Bir kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) birden çok maddesinden ihlal verilebiliyor. Bu şekilde tek tek ihlallerin hepsi hesaba katıldığında Türkiye hakkında tam 111 ihlal çıkıyor.
TÜRKİYE’YE EN ÇOK İHLAL İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN
Türkiye’nin sıralamadaki yeri bir kademe gerilemiş olmakla birlikte, çıkan kararlarda en azından son yıllar itibarıyla büyük ölçüde tekrarlanan bir olgu var. Geçen yıl, 2020’de olduğu gibi Türkiye hakkında en çok ihlal yine AİHS’nin 10’uncu maddesindeki “İfade Özgürlüğü”nden çıkmış. Toplam 31 ihlal kararı var bu maddeden verilen.
Bunu AİHS’nin tutuklamalara ilişkin 5’inci maddesindeki “Özgürlük ve Güvenlik Hakkı”ndan alınan 29 ihlal kararı izliyor. “Adil Yargılama Hakkı”na ilişkin AİHS 6’ncı maddeden verilen kararların toplamı ise 22. “Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı” ve “Mülkiyetin Korunması Hakkı”ndan çıkan ihlaller daha sonra geliyor. Her iki kategoride de 10 ihlal kararı var.
TÜRKİYE’NİN AİHM’DEKİ İHLAL TARİHİ
Bu tabloları değerlendirirken AİHM’nin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 1959’dan bu yana verdiği bütün kararların 2021’i içerecek şekilde güncellenmiş tablosuna baktığımızda, Türkiye’nin toplam ihlallerde yine birinci sırada durduğunu belirtmeliyiz.
Türkiye, bu sisteme 1987’de girdi. Geçen süre zarfında Türkiye hakkında Daire ve Büyük daire düzeyinde toplam 3 bin 820 karar verilmiş. Ve bu toplam içinde tam 3 bin 385 kararda en az bir ihlal çıkmış (yüzde 88.6).
Toplam içinde “ihlal bulunmayan” karar sayısı 95 ile sınırlı kalmış. “Dostane çözüm” bulunan ya da gündemden düşen dosyalara ilişkin kararların sayısı 219’da kalıyor. “Diğer hükümler” kategorisinde ise 121 karar var. Bir başka anlatımla, AİHM’den çıkan kararların büyük çoğunluğunda Türkiye’nin AİHS’yi ihlal ettiğine hükmedilmiş.
Burada çarpıcı olan bir nokta, bütün bu ihlal kararlarının toplamı içinde en çok ihlalin AİHS 6’ncı maddeden, yani “Adil Yargılanma Hakkı”ndan çıkmış olmasıdır. Bu başlıktaki ihlallerin toplamı 1.651’dir. Bunlar arasında sadece yargılamanın uzun sürmesinden dolayı verilmiş ihlallerin sayısı 609’dur.
Bu toplamda “ifade özgürlüğü”nden hükmedilmiş ihlallerin sayısı 418’dir. Aşağılayıcı muameleyi de içeren “İşkence Yasağı” başlığı altındaki AİHS 3’üncü maddeden verilen ihlallerin sayısı ise 599’u buluyor. “Mülkiyetin KorunmasıHakkı” da 698 ihlal ile yine kabarık bir başka kategoriyi oluşturuyor.
TÜRKİYE’DEN GELEN DAVALARDA YÜZDE 30 ARTIŞ VAR
AİHM Başkanı Spano’nun basın toplantısında açıklanan yıllık faaliyet raporuna göre, Türkiye mahkemenin gündeminde beklemekte olan başvurularda Rusya’dan sonra ikinci sırada geliyor. Rusya’dan gelen 17 bin dolayındaki başvuru, mahkemedeki dosya yükünün yüzde 24.1’ini oluşturuyor. Türkiye’den intikal eden 15 bin 250 başvuru ise bu toplamın 21.7’sini.
İlginç bir nokta, mahkemede bekleyen başvuruların yüzde 70’inin Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Romanya olmak üzere yalnızca dört ülkeden kaynaklanmakta oluşudur.
Arzu Çakır’ın “Voice of America”daki haberine göre, AİHM Başkanı Spano, Türkiye’den mahkemeye gelen başvurularda 2021 yılında 2020’ye kıyasla yüzde 30 dolayında bir artış olduğunu belirtmiş. Başkan’ın açıklamasına göre, Türkiye’den iletilen vakaların yüzde 70’i darbe girişimiyle ilgili davaları konu alıyor.
EN BÜYÜK SORUN ADİL YARGILANMA HAKKI
Aktardığımız AİHM verileriyle ilgili yapılacak genel bir tespit, Türkiye’nin ihlallerde artık birinci sırada gelmese de insan hakları sicili itibarıyla AİHM sisteminde Rusya, Ukrayna ve Romanya gibi ülkelerle aynı kümenin içinde yer almakta oluşudur. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularda devreye girmiş olması AİHM’ye başvurularda ve ihlallerde belli bir azalmaya yol açmış olsa da Türkiye’den Strasbourg’a giden başvuruların sayısı yine azımsanmayacak kadar yüksek bir düzeyde seyretmektedir.
Dikkat çekmemiz gereken bir durum, Anayasa Mahkemesi’nin geçenlerde açıkladığı bir istatistikteki ana sonuçla AİHM’deki genel tablonun örtüşmesidir. AİHM’in bugüne dek Türkiye hakkında verdiği ihlal kararları toplamında “Adil Yargılanma Hakkı”nın ilk sırada olduğunu vurgulamıştık. AYM’nin açıkladığı 2021 yıl sonu itibarıyla ihlal toplamında da aynı tablo karşımıza çıkıyor.
Buna göre, AYM’de 2013-2021 arasındaki toplam dokuz yıl içinde verilen ihlal kararlarının yüzde 76.8’ine “Adil Yargılanma Hakkı”ndan hükmedilmiştir. Toplam 26 bin 155 ihlal kararından 20 bin 84’ü bu kategorinin altındadır.
Bu durumda şunu söyleyebiliriz. AİHM’ye bireysel başvuruyu kabul ettiği 1987 yılından bu yana Türkiye’nin Avrupa insan hakları sistemi içindeki temel sorunu adil yargılanma hakkından kaynaklanan ihlallerdir. Bireysel başvuru mekanizmasının aynı zamanda AYM’ye taşınmasından sonra 2022 yılına geldiğimizde, bu mahkemede de ihlallerde birincil sorun yine adil yargılanma hakkıdır.
Strasbourg’dan da baksak, Ankara’dan da baksak değişen bir şey yok. Çok ciddi bir adil yargılama meselemiz var.
Paylaş