Paylaş
Bu saptamamızı bir örnekle göstermeye çalışalım. Örneğimiz, 3 Şubat tarihinde Esad ordusunun topçu ateşi sonucu Serakib’de 7’si asker 8 vatandaşımızın şehit düşmesinin ertesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesinden sonra Kremlin’den yapılan açıklama.
Kremlin’in 4 Şubat tarihli açıklamasında “İki liderin de İdlib’de yükselen gerilimden karşılıklı olarak duydukları kaygıları ifade ettikleri” belirtilerek şöyle deniliyor:
“Vladimir Putin terörist faaliyetlerde belirgin bir artış olduğuna dikkat çekerek, bu saldırıların çok sayıda sivil can kaybına yol açtığını söylemiştir.”
Ertesi gün (5 Şubat) Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşurken “Rejimin saldırılarının gerekçesi olarak gösterilen ateşkes ihlallerinin tek taraflı olmadığını” kaydederek, şöyle diyor:
“Hatta rejimin ateşkes ihlalleri muhalif grupların ihlallerinden katbekat fazladır...”
Putin, meseleyi ‘terörist saldırıların artması’ çerçevesinde ortaya koyarken, Erdoğan yalnızca ‘muhalif gruplar’dan söz ediyor, ayrıca ateşkes ihlallerinden dolayı bu gruplardan daha çok rejimi sorumlu tutuyor.
Sonuçta iki tarafın sahadaki hadiselere ilişkin teşhisleri örtüşmüyor.
TERÖRİST Mİ, DİRENİŞÇİ Mİ?
Çarpıcı bir örnek daha verelim. ‘Terörist gruplar’ın varlığı ve yürüttükleri saldırılar Kremlin açıklamasından da fark edileceği gibi Rus tarafının bütün metinlerinde İdlib’le ilgili ana sorun olarak beliriyor.
Buna karşılık Cumhurbaşkanı’nın ‘terörist’ tanımlamasına da itirazının olduğunu görüyoruz. Erdoğan, 29 Ocak tarihinde Senegal’den dönerken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada şöyle konuşuyor:
“Rusların söylediği şey: teröristlere karşı mücadele ediyoruz... Kim terörist? Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi. Şu anda bunlara sorarsan Türkiye’deki yaklaşık 4 milyon Suriyeli de terörist. Bunlar nereden kaçtı geldi? Esed’in zulmünden kaçtı geldi...”
Görüleceği gibi Erdoğan, sahadaki silahlı gruplar için terörist tanımlamasına başvurmaktan kaçınıyor.
ERDOĞAN VE RUSYA’NIN HTŞ RAHATSIZLIĞI
Bununla birlikte, Erdoğan’ın geçmişte İdlib’de sorunun terör boyutunu özellikle El Kaide türevi bir örgüt olan Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) bağlamında birçok kez teslim ettiği hatırlardadır.
Erdoğan’ın bundan bir yıl kadar önce 22 Şubat 2019’da CNN Türk’e verdiği mülakattaki ifadeleri bu bakımdan yeteri kadar açıktır. Cumhurbaşkanı, İdlib’deki gelişmelerden söz ederken şunları söylüyor:
“Tabii orada HTŞ, Rusya’yı ciddi manada rahatsız ediyor. Bizim de bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için özellikle istihbarat teşkilatımızın gayretleri var, çalışması var. Bu çalışmalar devam ediyor.”
Keza Cumhurbaşkanı’nın 27 Ağustos 2019 tarihinde Putin’le görüşmek üzere Moskova’ya yaptığı günübirlik ziyaretten dönerken uçakta gazetecilere açıklamasında yine HTŞ ile mücadele konusunda kuvvetli bir taahhütle karşılaşıyoruz.
Erdoğan, bu açıklamasında ateşkes öngören İdlib Mutabakatı’nın uygulanmasını ve devam eden operasyonların durdurulmasını istediklerini belirterek, şöyle diyor:
“Biz terör örgütlerinin tamamına karşı mücadelede kararlıyız. DEAŞ, PYD-YPG, HTŞ; hepsi bertaraf edilmelidir. Bu konuda taviz vermeyiz.”
HTŞ SORUNU NASIL AŞILACAK?
HTŞ’nin İdlib’de sahadaki faaliyetleri de her seferinde Türkiye ile Rusya arasındaki müzakerelerin ana başlıklarından biri olarak gündeme geliyor. Sorun, İdlib’de sahada Türkiye’nin desteklediği ‘Suriye Milli Ordusu’ bileşeni olan ya da ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’ bünyesinde yer alan gruplar bulunmakla birlikte, alan hâkimiyetinin önemli ölçüde bu grupların dışında kalan HTŞ’nin elinde olmasından kaynaklanıyor.
HTŞ, El Kaide’nin Suriye şubesi olarak kurulan El Nusra adlı örgütün içinden 2017 yılı başında büyük bir grubun kopup özerkliğini ilan etmesiyle ortaya çıkmıştır. Liderliğini Ebu Muhammed el Culani’nin yaptığı bu grup El Kaide türevi olarak görüldüğü için BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer almaktadır.
Resmi Gazete’de 31 Ağustos 2018 tarihinde yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararında BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde güncellenen terör örgütleri listesi içinde HTŞ’nin de adı yer alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasını taşıyan bu kararın ekindeki listede, El Nusra’nın ‘güncellenmiş adı’ Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) olarak yer alıyor.
Türkiye’nin de resmen terör örgütü kimliğiyle tanıdığı HTŞ, İdlib’de Esad rejiminin alan kazanıp gerilimin zirveye çıkmasıyla birlikte sahadaki en kritik oyunculardan biri olarak karşımıza çıkıyor. HTŞ meselesine nasıl bir karşılık verileceği İdlib’de önümüzdeki günlerin en zorlu sorularından biridir ve Türkiye-Rusya ilişkilerini de çok yakından ilgilendirmektedir.
Paylaş