Türkiye’de hayatın yeni gerçeği: Mülteciler

“İKİ yıl önce bu göreve başladığımda Türkiye’deki kamplarda 50 bine yakın Suriyeli mülteci vardı” diye söze başlıyor mültecilerden sorumlu Koordinatör Vali Veysel Dalmaz.

Haberin Devamı

MARDİN

2012 sonbaharı itibarıyla Türkiye’ye giriş yapıp kamplar dışında yaşayan Suriyelilerin sayısı da 15-20 bin aralığında tahmin ediliyordu.
Bugün 2014 Haziran ayındayız. Yaklaşık iki yıl sonra mülteci sayısının ulaştığı toplamı “tahmini” olarak “bir milyon 200 bin dolayında” telaffuz ediyor Vali Dalmaz. Bu toplamın 220 bini devletin kontrolünde 10 ile yayılan toplam 22 kampta yaşıyor. Kalan bir milyona yakın Suriyeli mülteci ise Türkiye’nin pek çok kentine dağılmış durumda.
Dalmaz, şu kritik eklemeyi de yapıyor: “Ayrıca daha ne kadar geleceğini de bilmiyoruz...” Bu konuda tahminler çok. Tabii, Irak’tan muhtemel bir göç dalgasını bu hesaplara dahil etmiyoruz.
Dünyanın en zengin ülkeleri için bile iki yıl gibi kısa bir süre içinde nüfusa 1.2 milyon yeni insanın katılması ciddi bir durumdur.

***

Avrupa Komisyonu’nun Ankara Temsilciliği’nin düzenlediği Türkiye-AB Gazeteciler Konferansı çerçevesinde, Koordinatör Vali ile Mardin’in Midyat ilçesindeki mülteci kampında buluşuyoruz.
Diğerlerinde olduğu gibi bu kampta da mültecilere artık yemek çıkarılmıyor. Bunun yerine her bir mülteciye ayda 85 liralık yükleme yapılan bir alışveriş kartı veriliyor. Mülteciler kampın içindeki bir marketten istedikleri gibi alışveriş yapıp çadırlarında kendi yemeklerini pişirebiliyorlar. Vali, bu şekilde büyük bir tasarruf sağlandığını anlatıyor. Karta yüklenen 60 liranın tahsisatı BM’ye bağlı Dünya Gıda Programı, 25 lirası ise Başbakanlık AFAD Başkanlığı tarafından sağlanıyor.
Kampta her şey düzen içinde görünüyor. AB Büyükelçisi Stefano Manservisi, Dalmaz’a “Hükümetin mültecilerle ilgili çabalarını takdirle karşılıyoruz. Kamp için tebrik ediyoruz, birinci sınıf...” diye konuşuyor.
Bütün bu sıcak övgülere karşılık son tahlilde burası adı üstünde, bir mülteci kampı. Mülteciler sonunda 24 saatin büyük bir bölümünü dört çarpı dört toplam 16 metrekarelik bir çadırın içinde geçirmek zorunda. Kampta daha ne kadar kalacaklarını da bilmiyorlar. Çoğu, bu sınırlanmışlık halini yaşamaktansa, bütün riskleri, tehlikeleri göze alıp şehir hayatına karışmayı, orada hayata yeni bir başlangıç yapmayı tercih ediyor.
Sonuç, Türkiye’nin dört bir tarafında şehirlere yayılmış olan bir milyona yakın Suriyeli mültecidir.
Onlar artık bizlerle birlikte yaşıyor. Yalnızca Mardin’de ya da diğer sınır kentlerinde değil Türkiye’nin pek çok kentinde günlük hayatımızın içinde onları görebiliyoruz.
Yalnızca Gaziantep ilinde kamplar dışında 200 bine yakın mültecinin yaşadığı tahmin ediliyor. Bu tahmin Şanlıurfa için 160 bin, Hatay için 145 bin dolayında veriliyor. Keza Kilis, 40-50 bin mülteciyle sayıca yüksek bir gruba ev sahipliği yapıyor. İstanbul için bu sayı 50-60 bin aralığında tahmin ediliyor.

***

Mardin’de mültecilerin sorunlarının çözümü ve toplumsal yaşama entegrasyonlarının sağlanması yönünde sivil toplum kuruluşlarının büyük bir seferberliğe giriştikleri gözleniyor. Örneğin, Mardin’deki Suriye Platformu Başkanı Mehmet Timur Ağoğlu, önceliği eğitime verdiklerini, Suriyeli çocuklar için toplam dört okul açıldığını belirterek, “Çocukları sokaktan toplamaya çalışıyoruz” diyor. Suriye toplum temsilcisi Abdurrahman Süleyman, “En önemli sorun çocuklar için okul, okul, okul...” diye konuşuyor. Ortadoğu Barış Merkezi Başkanı Dr. Veysel Ayhan, “kardeş aileler projesi” ile ihtiyaçlarının karşılanması için her mülteci ailesini kardeş bir aile ile eşleştirdiklerini anlatıyor.
Sonuçta burada mültecilerin sorunlarına karşılık vermek için ciddi bir çaba var. Devlet kurumlarıyla STK’lar arasında da genelde uyumlu bir işbirliğinden söz edilebilir.

***

Hükümetin Suriye’de iç savaşın patlak vermesinden bugüne dek mülteciler için bütçe kaynaklarından harcadığı paranın miktarı da 3.5 milyar dolara ulaşmış bulunuyor resmi açıklamalara göre. Gelgelelim, göç dalgasının büyüklüğü karşısında ne yapılırsa yapılsın, yetersiz kalacağını teslim etmek gerekiyor.
Ayrıca, büyük kentlere göç eden Suriyelilerin eğitim, sağlık, sosyal uyum, asayiş ve çalışma gibi alanlarda çözüm bulunması, karşılık verilmesi gereken büyük ihtiyaçlar, sorunlar yarattığı da ortada.
Vali Dalmaz, “Misafirlerimizin ne zaman dönecekleri belli değil. Onların Türkiye’deki ikâmetleri sırasında çıkacak sorunların nasıl halledileceği bizim yönetebileceğimiz bir konudur. Yeter ki, öncelikle bu sorunları nasıl çözeceğimiz konusunda ileriyi gören bir yol haritası belirleyelim ve gereken kararları zamanında alalım. Bu yol haritası yabancı STK’ların yardım çalışmalarına katkıda bulunmalarını da kolaylaştıracaktır” diye konuşuyor.
Tabii, mültecilerin önemli bir bölümünün Suriye’ye hiç dönmemesi ve hayatlarına Türkiye’de devam etmesi de yol haritasının içinde hesaba katılması gereken bir olasılıktır.

Yazarın Tüm Yazıları