ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, ABD’de 2 Kasım’da yapılan başkanlık seçimlerinden bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu talebinde bulundu.Büyükelçi, muradına ancak bir buçuk ay sonra muhtemelen yarın erecektir.Başbakan’ın ABD Büyükelçisi’ni altı hafta kapıda bekletmesinin nedeni ne olabilir? Programının yoğunluğu gibi gerekçelerin Amerikan tarafınca pek itibar görmediği anlaşılıyor.ABD Büyükelçiliği, Edelman’a randevu vermeyen Başbakan’ın pekálá Suriye Baas Partisi Temsilcisi Abdullah Al Ahmar’a zaman ayırabildiğini fark etmiş olmalıdır.Özetle, Erdoğan cephesinde ölçülmüş, biçilmiş bir siyasi tavır söz konusudur.Erdoğan’ın ABD ordusunun Felluce’de ayrımsız güç kullanması karşısında hem kendi parti tabanında, hem de genelde Türk kamuoyunda ortaya çıkan infiali dikkate alarak, Washington’a bir rahatsızlığı hissettirmek istediği düşünülebilir.Ayrıca, partisinde ABD’ye ‘soykırım’ suçlamasına kadar varabilen kızgınlığı gören Başbakan, tepkilerin yatışmasını beklemek için zaman kazanmak da istemiş olabilir.ERDOĞAN, ABD’YE NE DEMEK İSTİYOR? Ancak, bayram namazından çıkarken yaptığı açıklamada Felluce’de ölenler için ‘şehitler’ ifadesini kullandığına bakılırsa, Erdoğan’ın kendi iç dünyasında da partisinin tabanından çok farklı bir hissiyat içinde olmadığı anlaşılıyor.Gözlemciler, Erdoğan’ın bu mesafeli tavrının gerisinde 1 Mart sonrasında ABD’nin Süleymaniye baskınıyla Türkiye’ye uyguladığı cezalandırma politikasının küçük çapta bir rövanşını da okuyabilirler. Randevu krizi, belki de ABD’nin PKK konusundaki vaatlerini yerine getirmemiş olmasının Ankara’da yarattığı hayal kırıklığının etkili bir şekilde kayda geçirilmesine de vesile olmuştur. Bu arada, son dönemde bütün önceliğini AB’den tarih alma hedefine odaklayan Başbakan’ın artık Batı politikasında bir yol ayrımına girerek, AB’den yana açık bir tercih kullandığı yorumunu da yapabilirsiniz. Keza, Rusya Lideri Vladimir Putin’in araya sıkıştırılan ziyaretiyle galiba Türkiye’nin alternatifsiz olmadığı mesajı da verilmiş olunuyor. Belki de bütün bu saiklerin -her biri farklı oranlarda olmakla birlikte- hep birlikte denkleme girdiği bir bileşke söz konusudur. Sonuçta, Türk-ABD ilişkileri 1 Mart krizi ve Süleymaniye baskını gibi iki büyük krizi atlattıktan sonra yakın zamanların en ağır güven bunalımından geçiyor.Yaşanan durumu, bir arabanın hızla yokuş aşağı sürüklenmesine benzetebiliriz.ABD’NİN AKP’YE MESAJI: İLİŞKİLERE SAHİP ÇIKINAslında ilişkilerde güven bunalımının belirmesi, Felluce ve sonrasında yaşanan randevu ya da ekümeniklik krizlerinin çok öncesine gidiyor. Başlangıç olarak, Başbakan Erdoğan’ın İsrail’i ‘devlet terörü’ uygulamakla suçlamasının ABD’deki Yahudi lobisinde derinlemesine yarattığı kızgınlığı alabiliriz. Galiba sonrasında her şey Irak’taki kaosa paralel bir şekilde ters gitmiş ve zincirleme bir şekilde bütün olumsuzlukların tortusu birikip ilişkileri tıkamıştır. Sonuçta, Ankara’da Kale’deki esnafın vitrinlere astıkları ‘Bu dükkándan Amerikalılar alışveriş edemez’ şeklindeki posterler, aslında ilişkilerin içine düştüğü ruh halini yansıtan ve döneme damgasını vuran bir sembol niteliği kazanmıştır.Türk-Amerikan ilişkilerinin girdiği bu belirsizlik karşısında ABD yönetimi, son günlerde Ankara’ya önemli bir beklenti iletmiştir. Bu beklenti, Türk hükümetinin ABD ile siyasi ilişkileri en üst düzeyde sahiplendiğini gösteren bir yaklaşım sergilemesidir.Herkesin dikkatini AB zirvesine çevirdiği bir sırada, ABD ile ilişkilerin rayına nasıl oturtulacağı sorusu AKP hükümetinin dış politikadaki en önemli sınavlarından birine dönüşüyor.