Paylaş
Kadakal kalp hastasıydı. Çalıştığı işyeri geçen hafta çıkan olaylarda polisin yoğun gaz kullanımına sahne olan bir sokakta bulunuyordu. İstanbul Emniyeti, bir açıklama yaparak Kadakal’ın hayatını kaybettiği cuma günü Kadıköy’de biber gazı atılmadığını duyurdu. Buna karşılık Kadakal’ın yakınları, kalp krizine hafta içinde maruz kaldığı biber gazının yol açtığını ileri sürdü.
* * *
Kalp krizini hangi faktörün tetiklediği sorusunun yanıtını bu aşamada bilmiyoruz. Biber gazının etkisi olmayabilir Kadakal’ın ölümünde. Ancak bu konudaki bilimsel çalışmalara baktığımızda, saygın tıp otoritelerinin değerlendirmelerine kulak verdiğimizde, krizi pekâlâ biber gazının tetiklemiş olabileceği ihtimalini de dışlamamak gerekiyor.
Benzer bir örnek olarak ilk kez Ayşe Arman’ın köşesinde duyurduğu 88 yaşındaki emekli müzisyen Selim Önder’in ölümüne bakalım. İzmir’de yaşayan ve kızının nişanı için İstanbul’a gelen Önder, 31 Mayıs günü eşiyle birlikte kızının Gümüşsuyu’ndaki evine giderken Harbiye’de polisin sıktığı yoğun biber gazı dumanının içinde kalmıştır.
Kızı Ayşe Önder, kalp damarlarında stent olan babasının ölümünü şöyle anlatmıştı 25 Haziran’da Hürriyet’te yayımlanan mülakatta: “‘Nefes almakta biraz zorlandım’ dedi. Ertesi gün de İzmir’e gittiler. O dinç, hayat dolu adam bizi arayıp ‘Ya bu gaz bana dokundu, kendimi iyi hissetmiyorum’ dedi. Birkaç gün sonra hastaneye kaldırıldı, yoğun bakım, morg, babamı kaybettik... Kanlı canlı babam gitti. Yediği gazlar babamın ölümünü hazırladı.”
Gezi protestoları sırasında Ankara Kızılay’daki bir dershanede temizlik işçisi olarak çalışan ve çevredeki olaylar nedeniyle yaklaşık bir hafta süreyle biber gazına maruz kalan 47 yaşındaki İrfan Tuna’nın 5 Haziran’da kalp krizinden ölümü de benzer kuşkulara yol açmıştır.
* * *
Bu gibi örnekleri arttırmak mümkündür. Yapılan bütün bilimsel araştırmalar, aslında biber gazından uzak durmamız gerektiğini söylüyor. ABD’deki dünyaca ünlü Cleveland Üniversitesi’nin Kalp ve Damar Hastalıkları Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Murat Tuzcu, 1999 yılında North Carolina ve Duke Üniversiteleri’nde yapılan bu alandaki en geniş çalışmanın, “biber gazına maruz kalanlarda çok ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasının mümkün olduğu” şeklindeki sonucuna işaret ediyor.
Prof. Tuzcu, 3 Haziran’da Milliyet’te çıkan makalesinde, bu alandaki çalışmalara dayanarak şu tespitleri yapıyor:
“Biber gazının ölüme yol açabileceğini düşündürten olgular var. Uzun süreler ve tekrar eden biçimde gaz sıkılanlarda ciddi sorunların görülme riski daha yüksek. Özellikle solunum ve damar hastalığı olanlarda, biber gazının sağlık dengesinin bozulmasının tetiğini çektiği biliniyor. Sorun sadece biberdeki kapsaisinle sınırlı değil. Sıkılan gazda üreticisine göre değişen miktarlarda alkol, organik çözücüler, parçacıkları taşıyan özel sıvı maddeler, nitrojen, karbondioksit, hidrokarbonlar var. Bu maddelerin yüksek dozda ciğerlere veya sindirim sistemine girmesi, sinir sisteminde, kalpte, damarlarda ve akciğerlerde ciddi sorunlara yol açabilir.”
Prof. Tuzcu, bir kardiyolog olarak yaklaştığında, “biber gazının çarpıntı ve yüksek tansiyon yaptığına ve bu yolla kalbe ek yük bindirdiğine” dikkat çekiyor. Tanınmış kardiyolog, bazı vakalarda “Kalp, damar sistemini ve akciğerleri kısa süre içinde ve şiddetle etkileyen gazın kalp krizinin tetiğini çekmiş olmasını muhtemel gördüğünü” belirtip, ekliyor: “Gazın etkisiyle solunum durmasıyla beraber kısa süreli kalp durmaları olduğu da biliniyor. Bazı ani ölümler kalbin toparlanamamasına bağlanıyor”.
* * *
Sonuç olarak biber gazının “emniyetli olduğunu” gösteren geniş kapsamlı sistematik bir bilimsel araştırmanın olmadığını vurgulamalıyız. Önümüzdeki yıllarda yapılacak bilimsel çalışmaların zaten tıp literatürüne geçmiş olan aksi yöndeki bulguları daha da kuvvetlendirmesi şaşırtıcı olmamalı.
Israrla vurguladığımız gibi, biber gazının ölçüsüz ve yoğun bir şekilde kullanılması artık Türkiye’de genel bir halk sağlığı sorununa dönüşmüştür. Son olarak geçen hafta Kadıköy ve Moda’nın sokaklarının büyük bir bölümünün gaza boğulması, semt sakinlerinin tümünün sağlığını tehlikeye atmıştır. Apartman girişlerine atılan, binaların teraslarına düşen biber gazı kapsülleri, kullanımda genel bir kuralsızlığın hâkim olduğuna işaret ediyor.
Türkiye tarihinin çok uzun bir döneminde işkence nasıl bu ülkede yaygın ve sistematik bir insan hakları sorunu olduysa, 2013 Türkiye’sinin temel insan hakları sorunlarından biri biber gazıyla halk sağlığının tehlikeye atılmasıdır.
Paylaş