Paylaş
AK Parti iktidarının 2013 yılında 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nu TBMM’den geçirirken termik santrallarda çevresel önlemlerin alınması için 2021 yılı sonuna kadar süre tanıması, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 2014 yılında bu süreyi uzun bulup yasanın ilgili maddesini iptal etmesine yol açmıştı. İktidar, bunun üzerine 2016 yılında yeni bir yasal düzenlemeye giderek, bu süreyi 2019 sonuna çekmiş ve bu sefer AYM’den ‘Anayasaya uygundur’ onayını alabilmişti.
Ancak geçen şubat ayında, bu santrallarda çevre koruma yükümlülükleri için 2019 olarak belirlenen sürenin TBMM’de bir kez daha uzatılmasına ilişkin sürpriz bir hamle yaşandı. İktidar tarafından Maden Kanunu teklifine konan bir maddeyle, termik santrallarda 31 Aralık 2019’da bitecek olan yükümlülük süresinin yeniden 2021 sonuna uzatılması öngörüldü. Bir başka anlatımla, iktidar, AYM’nin ‘sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı’nın ihlali olarak gördüğü ‘2021’ sınırında ısrar ediyor, bir anlamda AYM kararına uymayacağını duyuruyordu.
***
Aslında bu girişim, Enerji Bakanlığı’nın daha 2019 yılının başındayken bile kömüre dayalı termik santralları işleten özel şirketler ve kamu kuruluşlarının çevreyle ilgili yasal yükümlülüklerini yıl sonuna kadar yetiştirmelerini beklemediğini gösteriyor. Aksine, bakanlık bu durumu kabulleniyor ve işletmelerin sorumluluğunun üstünü örtmek için neredeyse bir yıl önceden önlem almaya çalışıyor.
Buna karşılık, 14 Şubat 2019 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda bu konuda yapılan görüşmeler sırasında söz alan muhalefete mensup milletvekilleri, termik santralların denetimsiz bırakılmasının toplum sağlığı ve çevre bakımından yol açacağı tehlikeleri bir hayli kuvvetli görüşlerle ortaya koydular. O noktada beklenmedik bir şey oldu. İktidar da muhalefetin pozisyonuna geldi ve 5 siyasi partinin grup başkanvekillerinin verdikleri bir ortak önergeyle bu madde tekliften çıkartıldı.
Söz konusu gelişme TBMM’de AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP’nin ortak hareket ettikleri nadir işbirliği konularından biri oldu.
Bu arada, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, oylamadan hemen önce TBMM’de yaptığı konuşmada AK Parti’nin bu geri adımı yaklaşan 31 Mart yerel seçimi nedeniyle de atmış olabileceği hususundaki şüphesini kayda geçirirken, santralları işleten şirketlere de şu mesajı verdi: “Sakın ha sakın, bu şirketler 2019’un sonuna doğru buraya bir tane daha önerge getirilip iki yıl daha uzatılması gibi bir şeyi beklemesinler…”
Gelgelelim, Özel’in şüphesinde haksız olmadığı, iktidarın geçenlerde yeni vergilere ilişkin yasa teklifine termik santralların çevre yükümlülüklerini bu kez 2022 yılı haziran ayı sonuna kadar erteleyen bir maddeyi eklemesi ve bu değişikliğin geçen perşembe günü TBMM’deki oylamada kabul edilmesiyle teyit edilmiş oldu.
***
Peki AYM’nin bu kadar uzun bir erteleme süresinin Anayasa’ya aykırı olduğu yolundaki kararına rağmen böyle bir adım nasıl atılabildi? Bu sorunun yanıtını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan’ın 1 Kasım tarihinde TBMM Bütçe Plan Komisyonu’nda söz konusu düzenlemeyle ilgili soruları yanıtlarken yaptığı açıklamada kısmen bulmak mümkün.
Tancan, “Öncelikle bu santrallar 13 adet yerli kömür santrali” diye söze giriyor, bunlardan yalnızca 3’ünün ‘geçici faaliyet belgesi’nin bulunduğunu, bu nedenle kapanma riskiyle karşı karşıya olmadıklarını söylüyor. Tancan, “Fakat geri kalan 10 tane santralimizde geçici faaliyet belgesi de yok” dedikten sonra ekliyor: “Dolayısıyla bu taslak yasalaşmadığı takdirde 10 tanesi kesinlikle kapanacak.”
***
Çevre Bakanlığı’nın 10 Eylül 2014 tarihli ‘Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği’, 2872 sayılı Çevre Kanunu çerçevesinde alınması gereken ‘geçici faaliyet belgesi’, ‘çevre izni’ ve ‘çevre izin ve lisansı’na ilişkin esasları düzenliyor. Yönetmeliğe göre, ‘Ek-1’ ve ‘Ek-2’ listelerinde yer alan işletmeler, önce geçici faaliyet belgesi, bunu izleyen bir yıl içinde de çevre izni ya da çevre izin ve lisansı almak zorundalar.
‘Ek-1’ listesinde ‘çevreye kirletici etkisi yüksek düzeyde olan işletmeler’ sıralanıyor. Bu listenin en başında (1) numarada ‘termik ve ısı santralları’ yer alıyor.
Ancak kömüre dayalı toplam 13 santraldan 10’unda ‘çevre izni ve lisansı’ bir tarafa, ilk aşamada gerekli olan ‘geçici faaliyet belgesi’nin bile bulanmaması, bu işletmelerin çevre yükümlülüklerini karşılamada çok geri bir noktada olduklarını, daha doğrusu çevre korunması açısından tam bir ‘kuralsızlık düzeni’nde çalıştıklarını gösteriyor, 2013’ten bu yana...
***
Yeni yasada getirilen değişik bir düzenleme, 2020 Haziran ayı sonuna kadar geçecek sürede bu işletmelerden, çevre mevzuatına uyum sağlamaya yönelik yatırımlara ilişkin yapım sözleşmesi ile ‘iş termin planı’, yani yapılacak işlerin zamanlamasını gösteren bir plan sunmalarının istenmesidir. Bu planı sunmayan şirketler yükümlülük ertelemesinden yararlanamayacaktır. Ayrıca Çevre Bakanlığı, termin planına uyulup uyulmadığını dört aylık süreler içinde denetleyecektir. Sunulan plana uyulmadığı takdirde normal cezanın 20 katı ceza kesilecektir. Tancan, bu cezanın “aşağı yukarı yıllık maksimum 60 milyon liraya tekabül ettiğini” belirtiyor.
Çok gecikmiş bu yaptırım mekanizmasının ne ölçüde etkili olacağı ancak uygulamada görülecektir. AYM’nin yeni düzenlemeyle ilgili muhtemel bir başvuru karşısında nasıl bir karar alacağı da bu süreçte belirleyici bir faktör olacaktır. Her halükarda 2013’ten bu yana geçen yedi yıla yakın zamanın, bu işletmeleri çevrenin korunmasına saygılı bir çizgiye çekebilmek açısından elle tutulur bir iyileşme olmadan tüketildiğini teslim etmeliyiz. Yaşadığımız bu tecrübe bundan sonrasında da şüpheciliği elden bırakmamamız gerektiğini söylüyor.
Paylaş