Prof. Türkan Saylan’ı hatırlamak

Prof. Türkan Saylan’la Milliyet gazetesinde yönetici olarak göreve başladığım 2005 yılında tanıştım.

Haberin Devamı

İlk karşılaşma vesilemiz “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası için düzenlenen bir çalıştaydı. Kurucusu olduğu “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği”nin (ÇYDD) başkanlığını yürütüyordu.

Gazetenin ÇYDD ile birlikte yürüttüğü ve o dönemde büyük yankı yaratan bu kampanya sırasında toplanan bağışlarla çok sayıda kız yurdu inşa edildi, ayrıca binlerce kız öğrenciye burs imkânı sağlandı. Bu kampanya sırasında yurtların temel atma ve daha sonra açılışları için kurdele kesme törenlerine katılmak üzere Anadolu’nun birçok köşesine onun da bulunduğu heyetlerle bir dizi seyahat yaptık.

*

Kendisini kız çocuklarının eğitimine adamıştı. Özellikle Anadolu’da kız çocuklarının önemli bir bölümünün eğitime erişimdeki dezavantajlı durumlarını değiştirmek, sağlanacak eğitim imkânlarıyla hayatlarına dokunmak, onlara aydınlık bir geleceğin kapısını açmak, Prof. Saylan açısından kendisinin varlık nedeni olmuştu.

Haberin Devamı

Ona göre Türkiye’nin temel sorunlarından biri eğitimden mahrum kalan kızların durumuydu. Küçük yaştan itibaren eğitim seferberliğine dahil edilmeleriyle, kadınların zihinsel gücü, yaratıcı enerjileri üzerindeki örtünün kaldırılıp atılması, bu enerjinin harekete geçirilmesi Türkiye’nin temel hedeflerinden biri olmalıydı.

Bu hedefe ulaşılması, toplumda kadınlara karşı ayrımcılığın aşılmasını, onların geri plana itilmişliklerinin kırılmasını, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını mümkün kılacaktı.

Hayatı karşılarına çıktığı şekliyle kabul etmemek, okula gidip kader çizgilerini ileriye doğru pekâlâ değiştirebilecek güce sahip olduklarını kız çocuklarına göstermekti bütün amacı. Bütün yapmak istediği, daha küçük yaşta onlara bu özgüveni aşılamaktı.

Eğitimle buluşan bir kız çocuğunun çevresine saçacağı ışığın gücüne inanıyordu.

*

Kızların eğitimi onun hayatına sığdırdığı hacimli projelerden biriydi. Cilt hastalıkları uzmanı bir tıp profesörü olarak ülkesine çok büyük hizmette bulunduğu bir alan da cüzzamla mücadele olmuştu.

Prof. Saylan, bu alanda akademik düzeyde yürüttüğü çalışmaların, yurtiçinde köy köy yaptığı saha taramalarının yanı sıra “Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı”nı kurmuş, Türkiye’de bu hastalık üzerindeki farkındalığın güçlenmesine kayda değer bir katkı sağlamıştı.

Haberin Devamı

Bu hastalıkla ilgili çalışmalarıyla uluslararası alanda tanınmış, Dünya Sağlık Örgütü’ne cüzzam konusunda danışmanlık yapmış, uluslararası uzmanlık kuruluşlarında önemli roller üstlenmiş, prestijli ödüller almıştı.

Özetle, cüzzamla mücadeleye de tuğrasını vurmuş bir bilim insanıydı.

*

Sonuçta hangi alana el atarsa atsın bir şeyleri değiştiren, dönüştüren muktedir bir insandı Prof. Saylan.

Bu açıdan hayatı, aslında başka insanların hayatlarını iyi yönde değiştirmeyi her şeyin üstünde tutan bir çaba içinde geçmişti. Türkan Saylan kimdir sorusunun yanıtı, başkalarının iyiliğine adanmışlığın bir öyküsüdür. Diğerkâmlık kavramının yaşanmış karşılığıdır.

Haberin Devamı

Cumhuriyet’e ve onun değerlerine kuvvetle bağlıdır ama bu demokrasi pahasına bir tutku değildir onda. Örneğin 2007 yılının Cumhuriyet mitinglerine sahne olan çalkantılı günlerinde Prof. Saylan’ın söyleminde, “Ne şeriat, ne darbe” mesajı ön plana çıkar.

Ve yakalandığı kanser hastalığıyla mücadele ettiği bir sırada 13 Nisan 2009 tarihinde Ergenekon soruşturmasının dalgalarının birinde Arnavutköy’deki evinin Fethullahçı kriminal örgüt tarafından basılması, vicdanlarda büyük bir kırılmaya yol açmıştı. Bu hadise Ergenekon soruşturmasına bakışı da önemli ölçüde sarsmıştı. Prof. Saylan bir ay kadar sonra 18 Mayıs 2009 tarihinde vefat etmiştir.

*

Beni hatırasına yönelten, son günlerde ismi üzerinde patlak veren, basına, kamuoyuna geniş bir şekilde yansıyan tartışmalar oldu.

Haberin Devamı

Tartışma konusu, Prof. Türkan Saylan’ın isminin yaşadığı semt olan Arnavutköy’de bir sokağa verilmesi talebinin İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AK Parti grubunun karşı oylarıyla engellenmesidir. Tepkilerin merkezinde Meclis’teki AK Parti sözcüsü Faruk Gökkuş’un “Biz burada olduğumuz sürece, AK Parti çoğunluğu olduğu sürece Türkan Saylan gibi bu toplumu bölen kişilerin isimleri bir yerlerde yaşatılmayacaktır” şeklinde konuşması yatıyor.

Kuşkusuz, hayatını başka insanlara iyilik yapmaya vakfetmiş örnek bir insanın ardından bu şekilde konuşulması her bakımdan üzücü ve rahatsız edicidir.

*

Aslında Prof. Saylan’ın isminin bir sokağa verilmesi önerisine yapılan itirazlar beni farklı düşüncelere de sevk etti. Hatırasının bir sokağın ismi üzerinden yaşatılmak istenmesi, tabii ki bir hakbilirliğin ifadesi olarak görülmelidir. Gelgelelim ben Türkan Saylan’ın bıraktığı mirasın gücünün bunların çok üzerinde olduğuna inanıyorum.

Haberin Devamı

Son tartışmadaki bu gibi ifadelerin, Prof. Saylan’ın yarattığı o büyük iyilik halesinin, çevresine yaydığı ve hâlâ yaymaya devam ettiği aydınlığın içinde kaybolup gittiğini düşünüyorum.

FETÖ’cü polisler evini bastıklarında kendisine destek için sokakta toplanan insanlara balkondan seslendiği anı gösteren fotoğraf çoğumuzun zihnine kazınmıştır. Ben, o fotoğrafta olduğu gibi, bize yine sevgiyle el salladığını görür gibiyim Türkan Hanım’ın. 

Yazarın Tüm Yazıları