Paylaş
Türkiye’de testi pozitif çıkan ilk vakanın tespit edildiğinin Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca tarafından açıklanması, 11 Mart 2020 tarihinde olmuştu. Koca’nın bu virüsten ilk vatandaşımızın hayatını kaybettiğini duyurduğu 17 Mart 2020 tarihli beyanı ise bundan altı gün sonrasına rastlamıştı.
Yarın, ilk ölüm vakasının duyurulmasının üçüncü yıldönümüdür. Korku içinde evlerimize kapanıp televizyon başında COVID-19 haberlerine kilitlendiğimiz o günleri hatırlayalım.
SALGINDAKİ İNSAN KAYIPLARININ BÜYÜKLÜĞÜ YENİ ANLAŞILIYOR
Özellikle ilk dönemini büyük ölçüde evlerimizde karantinada geçirdiğimiz bu üç yıl hepimizin hayatlarının en zor, en sıkıntılı zamanlarından biri olarak geçmiştir. Pandemi, hayatın, toplumsal düzenin her alanına olumsuzluk anlamında damgasını vurmuş, köklü sonuçlara yol açmış, büyük değişimler meydana gelmiştir. Örneğin, toplumun azımsanmayacak bir bölümünün bugün hâlâ evden çalışıyor olması, pandeminin neden olduğu en kuvvetli sonuçlardan biridir.
Bu dönemin en ağır, en üzüntü verici yönü, salgın nedeniyle hayatlarını kaybetmiş olan vatandaşlarımızdır. Aslında bu kayıpların gerçek büyüklüğünü de ancak yeni yeni anlamaya başlıyoruz.
Bunun nedeni, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıklanmasını iki yıldır askıda tuttuğu 2020 ve 2021 yılına ilişkin “Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri”ni çok gecikmeli olarak ancak geçen ay sonunda yayımlamış olmasıdır.
Bu istatistiklerle gün ışığına çıkan 2020-2021 dönemine ilişkin “ek ölüm” sayıları, COVID-19’un yol açtığı ölümlerin, duyurulan resmi COVID-19 kaynaklı ölüm rakamlarının çok üstünde olduğunu ortaya koymuştur.
COVID-19’un neden olduğu ölümlerin resmi tablolardaki verilerin bir hayli üstüne çıktığı, zaten kamuoyunda tahmin edilen bir durumdu; daha doğrusu bir açık sırdı. TÜİK’in verilerinin önemi, bu açık sırrın şimdi aleniyet kazanıp herkesin gördüğü bir bilgi haline gelmesinden kaynaklanıyor.
Gerçek eninde sonunda kendisini ortaya koyduğunda şu görülmüştür: Daha önce Sağlık Bakanlığı tarafından COVID-19 ölümleri için 2020 yılı toplamı 20 bin 881, 2021 yılı toplamı ise 61 bin 480 olarak açıklanmıştı. Oysa TÜİK istatistiklerinde, her iki yılın toplamında COVID-19 kategorisinde raporlanan bu ölümlere ek olarak diğer hastalıklardan 120 bin dolayında olduğu anlaşılan bir “ek ölüm” toplamı söz konusudur.
27 KASIM’DAN BU YANA COVID-19 VERİLERİ AÇIKLANMIYOR
Fazladan ölümlerin bu kadar yüksek olması bize doğrudan COVID-19 kaynaklı olmakla birlikte bu kategoride raporlanmamış birçok ölüm vakasının bulunduğunu anlatıyor. PCR testlerinin virüsü tespit etmekte sıkça başarısız olması buradaki nedenlerden yalnızca biridir.
Sonuçta doğrudan bu virüsün tetiklemesi sonucu baş gösteren hastalıkların yol açtığı ölümler de pekâlâ COVID-19 kaynaklı ölümler kümesine dahil edilebilir.
Özellikle ölüm istatistiklerinin alt kırılımlarında görüldüğü şekilde, başta zatürre olmak üzere solunum yolları hastalıkları ile kalp, damar ve tansiyon hastalıklarında meydana gelen ölümlerde 2020 ve 2021 yıllarında beliren kuvvetli artış yalnızca COVID-19 faktörü ile izah edilebilir.
Aslında salt 2020-2021 dönemine ilişkin bu rakamlar salgındaki insan kayıplarının toplamını tam olarak yansıtmıyor. Bunun nedeni, 2022 kayıtlarının da bu toplama dahil edilmesi gereğidir.
Gelgelelim Sağlık Bakanlığı, web sayfasında kasım ayı sonunda COVID-19 verilerini kamuoyuyla paylaşmayı durdurmuştur. Bakanlığın web sitesinde en son duyurulan iki haftalık “Türkiye COVID-19 Tablosu”, 14-27 Kasım 2022 tarihleri arasındaki zaman kesitine ilişkindir.
Bu tabloda iki hafta için vaka sayısı 37 bin 185, vefat sayısı 92, o tarihteki toplam vefat sayısı da 101 bin 492 olarak gösteriliyor.
2022 YILINDAKİ KAYIPLAR 2020 TOPLAMINA YAKIN
Kuşkusuz, bu veriler salgının temposunun eski dönemlere kıyasla belli ölçülerde gerilediğine işaret ediyor. Ancak yine de paylaşımların neden kesildiğine ilişkin Sağlık Bakanlığı yetkilileri tarafından kamuoyuna verilmiş herhangi bir izahata rastlanmıyor.
Peki 2022 yılında COVID-19 kaynaklı toplam kayıp sayısı nedir? Bunu, Bakanlığın 2020 ve 2021 yılları COVID-19 resmi ölüm verilerinin toplamı olan 82 bin 361 sayısını, yine Bakanlığın 27 Kasım 2022 tarihindeki son paylaşımındaki 101 binin üzerindeki ölüm toplamından düşerek tahmin etmeye çalışabiliriz. Bu, bizi 20 bine yakın bir eşiğe getiriyor.
Bu tahmini sayı, 2020 yılında Sağlık Bakanlığı’nın resmi paylaşımlarındaki toplam kayıplara ilişkin 20 bin 881 rakamına çok yakındır. Yani 2022 yılında da 2020 yılındaki kadar COVID-19’dan raporlanan ölüm kayda geçmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, 2022 yılına ait resmi düzeyde COVID-19 kaynaklı nihai ölüm sayısını, TÜİK ileride bu yıla ilişkin ölüm istatistiklerini kamuoyuyla paylaştığında tam olarak öğrenebileceğiz.
Tabii, 2022’ye ilişkin bu istatistikler açıklandığında, yalnızca COVID-19 kategorisine değil, pandemi öncesine kıyasla diğer hastalıklarda ölçülen “ek ölüm” sayılarına bakıp, bu şekilde COVID-19 bağlantılı ölümleri de hesaba katarak büyük fotoğrafı okumaya çalışacağız.
Demek istediğimiz, COVID-19 salgınının ülkemizde yol açtığı insan kayıplarının 2022 yılını da kapsayacak şekildeki büyüklüğünü veri eksikliği nedeniyle bu aşamada tam olarak ölçemiyoruz.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ TABLOSUNDA TÜRKİYE VERİLERİ EKSİK
Bu arada Sağlık Bakanlığı’nın dört ay kadar önce COVID-19 verilerini paylaşmayı durdurmuş olmasının yarattığı düşündürücü bir durum, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) her gün güncellediği “Küresel COVID-19 Veri Tablosu”nda karşımıza çıkıyor.
Bu tabloda Türkiye’nin verileri 27 Kasım 2022 tarihindeki en son Bakanlık paylaşımı itibarıyla donmuş bulunuyor. Toplam vefat ve toplam vaka sayıları 27 Kasım 2022 tarihine aittir. Bu arada, DSÖ’nün tablosunda yer alan “Son 7 Günün Vaka Toplamı” ve “Son 7 Günün Ölüm Toplamı” sütunlarının Türkiye bölümleri boş görünüyor.
Buna karşılık, Batı grubu başta olmak üzere ülkelerin azımsanmayacak bir bölümünde COVID-19 vakaları eskiye kıyasla düşük bir yoğunlukta seyretse de, bu veriler aksatılmadan güncel tutulmaktadır. Sınır komşularımız Bulgaristan ve İran’ın yedi günlük vaka ve yedi günlük vefat rakamlarının da DSÖ’nün tablosunda güncel olduğu görülüyor. Örneğin, İran’ın son yedi gün içindeki vaka toplamı 2 bin 919, vefat toplamı 57’dir.
Neresinden bakılırsa bakılsın, DSÖ tablosunun yansıttığı gibi, pek çok ülke verilerini düzenli bir şekilde açıklık içinde paylaşmaya devam ederken Türkiye’nin kasım ayından itibaren paylaşımı durdurmuş olması, şeffaflıktan uzak bir uygulamaya işaret ediyor.
TAM GERÇEK ARAŞTIRMALARLA ORTAYA KONMALI
Bakanlık tarafından kabul edilen COVID-19 ölümlerinin üç yıl boyunca toplamda 100 bini geçtiği, ayrıca pandemi döneminde yine COVID’in yol açtığı ek ölümler üzerinden bu toplamdan daha fazla bir kaybın meydana geldiğini hesaba kattığımızda, Türkiye’nin karşısında çok ağır bir tablo beliriyor.
Türkiye’nin son depremde 50 bin vatandaşının ölümünün üzüntüsünü yaşadığı bir dönemde, pandeminin üçüncü yıldönümü vesilesiyle bu mesele üzerinde bir hafıza tazelemesi yapmak istedik.
Her halükârda salgın dönemindeki insan kayıplarının sağlıklı bir dökümünün çıkartılabilmesi için, gelecekte tıp otoriteleri, uzmanlar tarafından objektif ve gerçekçi araştırmalar yürütülüp, doğru tablonun kamuoyunun önüne konması gerekiyor. Toplumun bu konuda gerçeği tam olarak öğrenmeye hakkı vardır.
Paylaş