‘Öldürülen Gazeteciler Günü’ olan bir ülkede yaşamak

Evet, ülkemizde bu isimde bir anma günü var, “Öldürülen Gazeteciler Günü”...

Haberin Devamı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), her yıl 6 Nisan tarihini öldürülen gazetecilerin hatıralarını anmak üzere özel bir gün olarak kabul ediyor ve çok da doğru yapıyor.

Cemiyet, bu çerçevede Türkiye’de öldürülen ilk gazeteci olarak kabul edilen Hasan Fehmi Bey’in İstanbul Divan Yolu’nda İkinci Mahmud Türbesi içinde bulunan mezarı başında bir anma etkinliği düzenliyor.

GALATA KÖPRÜSÜ’NDE ÖLDÜRÜLEN GAZETECİ

Hasan Fehmi Bey, 6 Nisan 1909 gecesi Beyoğlu’ndan Sirkeci’ye giderken Galata Köprüsü’nde öldürülmüş.

23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet ilan edilip Abdülhamit’in baskı ve sansür döneminin sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan özgürlük ortamı, başlangıç döneminde basın ve yayıncılık alanında büyük bir canlanmaya yol açıyor.

Ardından dokuz ay kadar sonra o sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı eleştirel yazılarıyla dikkatleri üzerine çeken “Serbesti” gazetesi yazarı Hasan Fehmi Bey’in uğradığı suikast, bu özgürlük ortamının yanıltıcılığı konusunda göz açıcı olmalıdır.

Haberin Devamı

Hasan Fehmi Bey’in ölümü Türkiye’de gazetecilerin hedef olduğu ilk faili meçhul cinayet olarak kabul ediliyor. Tabii faili yakalanamasa da bu cinayetin bir İttihat Terakki icraatı olduğu konusunda çok şüpheci olmak gerekmiyor.

Sonrası uzun bir liste.

TETİKÇİLER YAKALANIYOR, YA AZMETTİRENLER?

Dün Hasan Fehmi Bey’in mezarı başında düzenlenen törende TGC Başkanı Turgay Olcayto, kendisinden “Ustamız, ilk basın şehidimiz” diye söz etti. Olcayto, sonraki dönemlerde gazetecileri hedef alan siyasi cinayetlerin artması üzerine 6 Nisan tarihini öldürülen gazetecilere adadıklarını anlattı.

Olcayto, bu arada yakın tarihten cinayete kurban giden Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Hrant Dink, Metin Göktepe ve Çetin Emeç gibi gazetecileri sayarken, “Bu cinayetlerin bir kısmının tetikçileri yakalansa da cinayetleri azmettirenler hiçbir zaman ortaya çıkarılamadı” dedi. Olcayto, TBMM’ye ‘faili meçhul gazeteci cinayetlerinin ele alınması’ çağrısında bulundu.

Öldürülen tüm gazetecileri saygıyla, minnetle anıyoruz. Onların mücadelesini bıraktıkları yerden sürdürmeye kararlıyız. Halkın doğru haber alma, gerçekleri öğrenme ve bilgilenme hakkının yeşereceği bir demokrasiye ulaşmak en büyük dileğimiz” diye ekledi Olcayto.

Haberin Devamı

ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER SALONUNDAKİ 67’NCİ FOTOĞRAF

Dünkü anma gününün bir özelliği, çok yakın zamanda öldürülen bir gazetecinin fotoğrafının Cemiyet’in Basın Müzesi’nde bulunan “Öldürülen Gazeteciler Galerisi”ne asılması oldu.

Divan Yolu’ndaki Basın Müzesi’nin birinci katındaki bir salonda öldürülen gazetecilerin hatıraları yaşatılıyor.

Bu kez duvara fotoğrafı asılan yerel basından bir temsilciydi. 19 Şubat 2022 tarihinde bürosunda masasının başında öldürülen “Ses Kocaeli” gazetesinin sahibi ve yöneticisi Güngör Arslan’ın fotoğrafı, düzenlenen bir törenle 67’nci sırada salona yerleştirildi.

Arslan’ın avukat olan kızı Nazlıcan Arslan, burada yaptığı konuşmada, babasının yaşadığı tüm olumsuzluklara, önüne çıkan engellere rağmen boyun eğmediğini, sıkça tehditlerin, saldırıların hedefi olduğunu anlattı. Nazlıcan Arslan, “Kestikleri ses yalnızca babamın sesi değildi, bu kentin, her vatandaşın hatta bu kentte barınan her canlının sesiydi. Hep dediği ve mutfağından geçen herkese öğrettiği gibi, gazeteciysen boyun eğmeyeceksin, boyun eğeceksen gazeteciyim demeyeceksin” dedi.

Haberin Devamı

Dün kendisiyle telefonda konuştuğum Nazlıcan Arslan, babasının öldürülmesiyle bağlantılı olarak 10 kişinin tutuklu olduğunu belirterek, gizlilik kararı nedeniyle soruşturmayla ilgili olarak bilgi alamadıklarından yakındı.

SABAHATTİN ALİ İLE MUSA ANTER AYNI SALONDA

Basın Müzesi’ndeki bu salon, aslında gazeteciliğin, basın özgürlüğünün Türkiye’nin tarihinde ne kadar yüksek bir maliyeti olduğunu göstermek bakımından büyük bir simgesel önem taşıyor.

Gazetecilerin, fikir insanlarının hapislerde, demir parmaklıkların arkasında hayatlarının kararmasının yanı sıra, canlarını da vererek telafisi olmayan en yüksek bedeli ödediklerini anlatıyor.

Müze, tarihin muhtelif dönemlerinden kesitler sunuyor bize. Bu salonda Hasan Fehmi Bey’den başlayarak, pek çok zaman aralığından geçiyoruz, örneğin 1915 Ermeni tehcirinde öldürülen gazeteci-yazar Krikor Zohrab karşımıza çıkıyor.

Haberin Devamı

Keza, tek parti döneminde 1948’de öldürülen Marko Paşa’nın yazarı Sabahattin Ali ile 1992 yılında devlet içi bir organizasyonun hedefi olan Kürt yazar Musa Anter, fotoğrafları üzerinden aynı kader hattında, aynı müzenin salonunda buluşuyorlar.

Ancak bu salondaki isimlere bakıldığında özellikle 1970’li yılların ikinci yarısı ile 1990’lı yıllar, gazeteci ölümlerinde ciddi bir artışın gözlendiği dönemler olarak dikkat çekiyor.

GERÇEĞİN PEŞİNDE OLMANIN BEDELİ

Basın özgürlüğünden en yalın anlatılımıyla haber ve fikirleri alma ve yayabilme serbestisini anlıyoruz. Gazetecilerin görevi de bu çerçevede toplumu bilgilendirmek, gerçekleri bulup gün ışığına çıkartmak. Gerçeğin ve fikirlerin ışığının yayılmasından rahatsız olanların ne kadar acımasız olabildiklerini okuyoruz bu ölümlerde.

Haberin Devamı

Türkiye’nin tarihinde basın özgürlüğü sıkça ölümün dilini aynı hatta karşısında buluyor.

Yılda hiç olmazsa bir gün Öldürülen Gazeteciler Günü dolayısıyla gerçeğin ve düşüncelerinin peşinde canlarını veren bütün gazetecilerin hatıralarının önünde saygıyla eğilmek, onlara şükran duygularımızı sunmak hepimiz için bir vicdani görevdir.

Yazarın Tüm Yazıları