Paylaş
Lokantada gözaltına alındığı doğru. İşin darbeye katıldığı kısmına gelince, yargılama süreci suçlamanın tam aksi yönünde bir kararla sonuçlandı.
Gelgelelim kendisinin hukuki durumu hâlâ boşlukta...
DARBEYİ SİDE’DE TATİLDE ÖĞRENDİ
Korgeneral Erdal Öztürk, bundan beş yıl önce İstanbul’da Üçüncü Kolordu Komutanı olarak görev yapmaktaydı. Kalkışma olduğunda tatil için Side’deki Jandarma kampında bulunuyordu.
O gece darbecilerin atama listeleri ortaya çıktığında, “İstanbul Sıkıyönetim Komutanı” görevinin karşısına Erdal Öztürk isminin yazılı olduğu anlaşıldı.
Kritik bir başka delil, Öztürk’ün darbe gecesi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yetkilileri arayıp kendilerine darbeye katılmaları yolunda talimatlar verdiğinin ses kayıtlarıyla ileri sürülmesiydi.
Darbe girişimi gecesi Üçüncü Kolordu’ya bağlı birçok birlikten tankların ve diğer askeri araçların kışlaların dışına çıkarak köprüleri trafiğe kapatmaları, kolorduya bağlı unsurlar tarafından İstanbul’un pek çok noktasında kalkışma eylemlerinin gerçekleştirilmesi doğrudan Korgeneral Öztürk ile ilişkilendirilecekti.
Öztürk, darbe girişimini öğrendikten bir süre sonra görevinin başına dönmek üzere arabasıyla Side’den İstanbul’a doğru yola çıktı. 16 Temmuz 2016 günü öğle saatlerinde İnegöl’de mola verdiğinde, bu suçlamalara dayanılarak gözaltına alınacak, ardından 18 Temmuz’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilecekti. Basına yansıyan bazı haberlerde, yurtdışına çıkmaya hazırlanırken yakalandığı da öne sürülecekti.
Oysa Korgeneral Öztürk, gece yarısı saat 01.05’te TGRT’ye bağlanarak darbeye karşı çıkmış, kalkışmaya katılanların suç işlediklerini söylemişti. Öztürk, darbecilere derhal kışlalarına dönmeleri çağrısında bulunarak, “aksi takdirde haklarında işlem yapılacağını” açıklamıştı. Öztürk, aynı çağrıyı 01.57’de NTV’de de tekrarlamıştı.
HEM SÖZLÜ HEM YAZILI TALİMAT
İddianame 13 Şubat 2017 tarihinde açıklandı. Kendisine hem anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme, hem de silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme isnatları yöneltiliyordu. Yani hakkında FETÖ üyeliğine ilişkin bir delil bulunmamakla birlikte yine de bu örgütle birlikte hareket etmekle suçlanıyordu.
Yargılama sürecinde Korgeneral Öztürk’ün 15 Temmuz gecesinde sergilediği tutuma ilişkin tablo özetle şöyle şekillendi:
Birincisi, Side’de bulunduğu sırada kalkışma haberlerini alınca, Öztürk maiyetindeki 23. Tümen Komutanı’na telefonda birliklerin derhal kışlalarına döndürülmeleri emrini vermişti. (Saat 23.03)
Kurmay Başkanı’nın darbecilerin Ankara’dan gönderdikleri sıkıyönetim direktifini kendisine telefonda aktarması üzerine, bu direktife ve listede yer alan atamalara uyulmayacağı talimatını vermiş, kışla seviyesindeki her komutana ulaşılıp kışlalara döndürülmesi talimatını tekrarlamıştı. (23.59)
Bu emri kolordudaki bütün birliklerde yazılı olarak da yayımlatmıştı. (01.20)
Ayrıca daha önce arayıp ulaşamadığı ilk amiri olan Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’la irtibat kurup durumu kendisine rapor etmişti. (00.06)
Bu arada TGRT ve NTV’ye de bağlanmıştı.
MİZANSENLE TALİMAT VEREN KİŞİ FETÖ’CÜ ÇIKIYOR
Yargılama sürecinde tanık ifadeleriyle de desteklenen bu akışa ek olarak Korgeneral Öztürk’ün o gece MİT’ten yetkililerle de temas içinde olduğu ortaya çıktı. Keza, o gece kendisini arayan kişilerden biri de Genelkurmay’da görev yaptığı dönemden tanıdığı, insansız hava araçları üreticisi olan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünürü Özdemir Bayraktar’dı.
Ancak, bütün bunlara rağmen kafaları karıştıran bir hadise bazı Emniyet yetkililerinin telefonda Korgeneral Öztürk’ten darbeyi desteklemeleri yönünde mesajlar aldıklarını söylemeleriydi.
Mahkeme sürecinde ses kayıtları üzerinde yapılan teknik inceleme sonunda sesin Öztürk’e ait olmadığı kesinlik içinde kanıtlandı. Kendisini Korgeneral Erdal Öztürk olarak tanıtıp talimatlar veren kişinin FETÖ’cü/darbeci albay Uzay Şahin olduğu anlaşıldı. Şahin, darbe girişiminden sonra yurtdışına kaçmıştı.
Darbecilerin atama belgelerine gelince, Yargıtay’ın görevlendirme listelerinin tek başına hukuki bir delil olarak kabul edilemeyeceği yolundaki içtihatı ayrıca yine kendisi lehine ayrıca önemli bir dayanaktı.
AKLANMA SÜRECİ GEÇEN EKİM AYINA UZADI
Yargılama sürecinde bütün bu lehte delillerin ortaya konması karşısında İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Eylül 2017 tarihinde, yani 15 aya yaklaşan bir tutukluluk döneminden sonra kendisinin tahliyesini kararlaştırdı. Gelgelelim mahkemenin beraat kararını vermesi 23 Ocak 2019 tarihini buldu. Bu kararda, “Sanığın üzerine atılı suçları işlemediğinin sabit olduğu” belirtildi.
Bunu istinaf süreci izledi. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi, mahkeme kararını 25 Haziran 2019 tarihinde onadı.
İstinaftan sonra temyiz aşamasına geçildi. Dosya Yargıtay’da bir yıl kadar bekledi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de 18 Haziran 2020 tarihinde onama kararı verdi. Birinci derece mahkemenin de Yargıtay kararına katılıp beraat kararının kesinleşme şerhlerinin yayımlanması da 13 Ekim 2020 tarihini buldu.
HAKKANİYETİN GEREĞİ
Erdal Öztürk, tutuklandıktan bir hafta kadar sonra Bakanlar Kurulu’nun 25 Temmuz 2016 tarihinde onayladığı 668 sayılı Olağanüstü Hal Kararnamesi’yle terör örgütleriyle (FETÖ) “mensubiyeti veya iltisakı yahut irtibatı değerlendirilerek” Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmiştir.
Öztürk, bütün yargı süreçlerinde aklanmasından sonra şimdi Olağanüstü Hal Komisyonu’nun kendisine yapılan haksızlığı gidermesini, yani hakkında 2016 yılında verilen ihraç kararını iptal ederek haklarının iade edilmesini bekliyor.
15 Temmuz sonrasında kamudan ihraçlara yapılan itirazları değerlendiren Olağanüstü Hal Komisyonu’na ilk başvurusunu 2017 yılında hakkındaki yargı süreci sonuçlanmadan iletmişti Öztürk. Yargıtay’daki temyiz aşamasının geçen ekim ayında sonuçlanmasıyla birlikte bu başvuru kesinleşmiş yargı dosyalarıyla bir kez daha tekrarlanmıştır. Aradan yaklaşık dokuz ay kadar bir süre geçmesine karşılık -yargı kararına rağmen- başvuruda henüz bir gelişme olmamıştır.
Dün, 15 Temmuz darbe girişiminin beşinci yıldönümü ve Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ydü. Böyle bir günde darbe girişiminin her kesimde yol açtığı mağduriyetlerin en süratli bir şekilde giderilmesi ihtiyacını vurgulamak, hakkaniyetli bir tutumun gereğidir.
Paylaş