Paylaş
Darbe girişiminden sonra firar eden ve geçen 16 Ağustos’ta Antalya’da üzerinde Levent İmir adına düzenlenmiş sahte bir nüfus cüzdanıyla yakalanan Özcan Karacan, darbe gecesi Güvercinlik’teki Kara Havacılık Komutanlığı’nda yürütülen faaliyetlerin en aktif isimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
İddianamelerde “Yurtta Sulh Konseyi” üyeleri arasında sayılan Karacan’ın önemi, öncelikle kendisinin Güvercinlik Üssü’ndeki taarruz helikopter filosunun komutanı olmasından kaynaklanıyor. O gece Ankara üzerinde terör estiren, 28 vatandaşımızın ölümüne yol açan Cobra, Süper Cobra ve T129 Atak tipi taarruz helikopterleri Karacan’ın komutası altındaydı. Yalnızca bu helikopterlerde uçan pilotları görevlendirmekle kalmamış, aynı zamanda kendi ifadesiyle “kule vazifesi”ni üstlenerek, telsizle Ankara üzerindeki taarruz helikopterlerini yönlendirmiş, talimatlar yağdırmıştır.
*
Karacan’ın helikopter pilotlarına verdiği talimatlar kule kayıtlarında geniş bir külliyat oluşturuyor. Bu bölüm iddianamede toplam 13 sayfa tutuyor. “Neron” kodunu kullanan Karacan’ın talimatlarından bazıları şöyle: “Vurun, eee şeyse vurun, dostum vurun polis aracıysa vurun”, “Özellikle kobra tipi araçlar vurulacak”, “Mühimmatı boş yere harcamasınlar, uzun süreli lazım olacak...”, “Jandarma Beytepe’nin etrafını polis özel harekât sarmış, vurun onları...”
Sadece kule kayıtlarında değil Güvercinlik Üssü’nde darbeye katılan pek çok sanığın ifadesinde de Karacan’ın o gece oynadığı belirleyici rolü okuyabilmek mümkün. Bu arada, darbeyi 15 Temmuz günü MİT merkezine gidip ihbar eden Güvercinlik Üssü personeli Binbaşı O.K.’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 11 Ağustos 2016 tarihli savcılık ifadesinde de Özcan Karacan’ın ismine rastlıyoruz.
*
İddianamenin üç numaralı sanığı olan Özcan Karacan, Antalya’da yakalandıktan sonra başkente getirildi ve burada 23 Ağustos’ta Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’nde kamera ile de kayda alınan, toplam 19 sayfa tutan bir ifade verdi. Bu sırada 12 ve 13 Temmuz 2016 tarihlerinde darbe hazırlık toplantılarının yapıldığı Yenimahalle’deki cemaat evine polisle birlikte giderek burada yapılan yer tespitine de katıldı. Karacan, ardından davanın savcısı Alpaslan Karabay’a verdiği 24 Ağustos tarihli ifadesinde, polis tarafından alınan ifadesinin arkasında durduğunu söyledi ve ayrıca yeni açıklamalarda bulundu.
Karacan, ifadesinde “Askeri darbede Genelkurmay Başkanı’nın talimatı olduğu düşüncesi kendisinde oluşturularak kullanıldığını” iddia ediyor, bu çerçevede “Birtakım faaliyetlerde bulunduğunu” kabul ediyor, “Derin pişmanlıklar yaşadığını” kaydediyor.
*
Karacan’ın ifadesinin önem taşıyan bir noktası, kendisinin cemaat ile olan ilişkisini detaylı bir şekilde anlatmış olmasıdır. İfadesine göre, örgütün abilerinin kendisiyle “gönül bağı kurabilmeleri” Kara Harp Okulu birinci sınıf öğrenciliği dönemine denk gelmektedir. Cemal, Salim, Salih, İhsan, Abdullah gibi kod isimler taşıyan örgüt abilerini tek tek sıralıyor Özcan Karacan ve onlarla hangi semtlerdeki evlerde buluştuklarını anlatıyor.
İfadesinin çok kritik bir yönü, darbe görevlendirmesiyle ilgilidir. ““Abdullah” adındaki cemaat abisi, kendisini 6 ya da 7 Temmuz 2016 tarihinde Malatya’da tatilde olduğu sırada arayarak hemen Ankara’ya gelmesini istemiştir. “Abi” ile Dikmen’deki evinde buluşmuşlar ve Abdullah kendisine “Ünsal Paşa size bir emir verecek, onu üzmeyeceksiniz...” demiştir.
“Örgüt abisi”nin kastettiği Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun’dur. İddianamenin bir numaralı sanığı olan Coşkun, 15 Temmuz gecesi Kara Havacılık Üssü Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç’ın odasına bir grup darbeci askerle girerek kendisini kelepçeleten kişidir.
“Abi” ile bu görüşmeden sonraki pazartesi (11 Temmuz) günü Ankara’da mesaiye başladığında Tuğgeneral Coşkun, “bir uçuş faaliyeti olacağını, çok miktarda taarruz helikopteri kullanılacağını” söylemiştir Karacan’a. Bir başka anlatımla, “Abi”nin talimatını ikinci aşamada komutan tamamlamıştır.
Ve önemli üçüncü nokta, Karacan’ın, iddianamede birden çok itirafçının ifadesinde yer aldığı üzere, darbeden hemen önce 12 ve 13 Temmuz tarihlerinde Yenimahalle’deki cemaat evinde düzenlenen hazırlık toplantılarına başka helikopter pilotları ve bazı özel kuvvet mensuplarıyla birlikte katıldığını kabul etmesidir.
Özcan Karacan’ın ifadesindeki önemli bir çelişki, bir taraftan geniş bir şekilde cemaat bağlantılarını ve bu bağlantıların darbedeki rolünü anlatıp, diğer taraftan yapılan faaliyetin darbe olduğunu bilmediğini ileri sürmesidir. 15 Temmuz gecesi talimat yağdırdığı taarruz helikopterlerin Ankara semalarında ne yaptığı konusundaki ifadeleri ciddi düzeyde inandırıcılık sorunuyla maluldür.
Paylaş