NATO uzmanı büyükelçi İdlib için 'güvenlik koridoru' öneriyor

Bu köşede iki yıla yakın bir süredir –sıkça- İdlib’de Türkiye’yi bekleyen tehlikelere dikkat çekmeye çalıştım.

Haberin Devamı

 İdlib’deki krizin bugün girdiği korkutucu tırmanmanın ışığında meseleye bu kez kariyerinin büyük bir bölümünü güvenlik ve NATO konuları üzerinde geçirmiş tecrübeli bir büyükelçinin bakışı üzerinden eğilmek istiyorum. Bu diplomatımız 2014-2018 yılları arasında Türkiye’nin NATO Daimi Delegesi olarak görev yaptıktan sonra emekliye ayrılan Fatih Ceylan.

Büyükelçi Ceylan’ın ağırlıklı olarak dış politika ve güvenlik konularında uzmanlaşan EDAM isimli düşünce kuruluşunun web sitesi için kalem aldığı ‘İdlib sorunsalında NATO’ya yer var mı?’ başlıklı yazısı İdlib’deki krize ilişkin göz açıcı uyarılar içeriyor.

Ceylan, yazısının girişinde “Krizin ağırlaşma istidadı gösterdiğini” belirtiyor, girişimlerden sonuç alınamadığı takdirde Öncelikle Türkiye’yi, tüm bölgeyi ve Avrupa güvenliğini derinden etkileyebilecek gelişmelerin patlak vermesi ihtimalinin yüksek olduğuna” dikkat çekiyor.

Haberin Devamı

Peki krize çözüm bulunamazsa ne olur?

Şu yanıtı veriyor Ceylan: “Başta insani alan olmak üzere Türkiye’nin güvenliği bağlamında yakın ve açık tehditlerin ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelir. Bu denli vahim potansiyel bir durumla karşılaşılmaması için tutarlı ve sonuç alıcı adımların bir an evvel atılması hayati önemdedir.”

GERASİMOV DOKTRİNİ’NE DİKKAT

Yazısında Ceylan’ın altını çizdiği önemli bir nokta var: Rusya’nın İdlib’deki hareket tarzının okunabilmesi için öncelikle izlediği doktrinin doğru anlaşılması gerekiyor. Buna göre, Rusya, daha önce Ukrayna’da Kırım ve Donbas’ta uyguladığı ve mevcut genelkurmay başkanının ismini taşıyan ‘Gerasimov Doktrini’ni Suriye’ye de taşımıştır. Bu bağlamda Rusya’nın Suriye özelindeki hareketlerini parça parça değil bir bütünlük içinde okumak şart. Bu, askeri güç kullanımını da içeren, ‘tırmanma üzerinden üstünlük sağlamayı esas alan’, taarruza dayalı bir doktrindir.

Ceylan, bu saptamaları yaptıktan sonra “Rusya’nın İdlib’de farklı bir doktrin uygulayacağını varsaymak Rus davranış rehberini hatalı değerlendirmekle eşanlamlı olur. Dolayısıyla karşımızda sadece söylem düzeyinde değil, bir eylem manzumesi olarak çok ciddiye alınması zorunlu, tutarlı ve bütüncül bir Rus stratejisi ve 2013 yılından bu yana uygulanan bir doktrin mevcuttur” diyor.

Haberin Devamı


NATO’DAN DESTEK 
SINIRLI KALIR

Büyükelçi, yazısının başlığında yer alan NATO’dan destek tartışmasını da geniş bir şekilde değerlendiriyor. Bu konuda çok iyimser bir bakış yansıtmıyor. Bakışına göre, NATO’yu sahada İdlib ölçeğinde bilfiil yer almaya zorlayacak koşullar mevcut değil. Ceylan, bu konuda şunları söylüyor:

NATO, Türkiye’nin özellikle hava savunmasını takviye etmeye dönük desteğini sürdürecektir. Muhtemelen istihbarat desteğini arttıracak önlemleri alacaktır. Ancak İdlib’deki saldırıları Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik doğrudan bir tehdit olarak değerlendirmesi zor, hatta imkânsızdır.”

Burada hava savunma desteği ile kastedilen öncelikle İspanya’nın İncirlik Üssü’nde Türkiye’nin hava savunmasına destek için bulundurduğu Patriot bataryaları ve NATO’nun AWACS erken uyarı uçaklarıdır.

Haberin Devamı

Büyükelçi, NATO’nun desteğinin bu gibi güvence önlemlerinin yanı sıra Suriye sınır hattının ötesinde belirlenecek, sınıra yakın alanlarda insani yardım çabalarına katkı sağlamakla sınırlı kalabileceğini belirtiyor. Ancak bu yönde bir destek önerisi getirilmesi halinde Türk kamuoyundan gelebilecek tepkilerin göz önünde bulundurulması gerekecektir.

Özetle, yazıda NATO’dan iddialı bir destek beklemenin gerçekçi olmayacağı değerlendirmesi ağırlık kazanıyor.


SİYASİ VE ASKERİ 
HEDEFLER AÇIK OLMALI

Peki, Rusya kendi strateji ve doktrinini uygulayacaksa, Türkiye Rusya ile askeri alanda doğrudan karşı karşıya gelmeyecekse ve NATO’dan istenen desteğin de içi doldurulamazsa ne olur?

Haberin Devamı

Ceylan, bu başlıkta “Böyle bir ortam birçok belirsizliğin yanı sıra Türkiye’yi daha derin bir çatışma sarmalı içine çekmeye fevkalade müsait. Bu durum Türkiye’nin güvenliği açısından son derece tehlikeli bir mecraya evrilme istidadı taşıyor” diye uyarıyor.

Büyükelçi, bu noktada daha fazla can kaybına uğramamak, Türkiye’nin genel güvenliği ile bölgedeki sivil halkın can güvenliğini sağlamak üzere bir dizi öneri getiriyor. Ceylan’a göre, bunlardan biri mevcut gözlem noktalarının M-4, M-5 karayolunun kuzeyi ile kuzeybatısında belirlenecek ve her bakımdan takviyesi daha kolay olacak mevkilerde yeniden tertiplenmesi suretiyle Türkiye’nin İdlib’de bir ‘Güvenlik Koridoru’ (cordon sanitaire) tesis etmesidir.

Haberin Devamı


AKLISELİM VE 
SUHULET GEREĞİ

Bu gibi uygulamalar için mutlaka atılması gereken başka tamamlayıcı adımlar da var. Ceylan’a göre, izlenecek stratejinin “uzun vadeye yönelik, nihai siyasi ve askeri hedeflerinin açık olması, dolayısıyla spekülasyona izin vermemesi gerekiyor”.

Stratejinin diğer unsurları “akla dayalı, tutarlı ve bütüncül olması” ve “diplomatik girişimlerle desteklenmesidir”.

Ceylan’ın değerlendirmesi şöyle son buluyor:

Bölgeyi sarabilecek ve Türkiye’yi de bir ateş sarmalıyla karşı karşıya getirebilecek bu büyük riski önlemeye dönük akılcı hamlelerin ivedilikle gerçekleştirilmesi ve aklıselimin ve suhuletin, elbette Türkiye’nin ulusal, toplumsal ve güvenlik çıkarlarına halel getirmeyecek yönde galebe çalması temel hedef olarak belirlenmelidir”.

Biz de bugünkü İdlib yazımızı Büyükelçi Fatih Ceylan’ın ‘aklıselim’ ve ‘suhulet’ mesajlarıyla kapatıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları