Iraklı Kürtler için kadife boşanma seçeneği var mı?

IRAK’ın kuzeyinde yaşayan Kürtlerin -tek taraflı olarak- bağımsızlık için referanduma gitmeleri ve sandıktan yüksek bir oranla bu yönde bir karar çıkartmaları uluslararası alanda emsali çok sık görülen bir durum değil.

Haberin Devamı

En yakın örnek ne olabilir diye baktığımızda, akla hemen 2011’de Güney Sudan’ın bağımsızlığı için yapılan referandum geliyor. Ancak arada önemli bir fark var. Bu hadisede referanduma uzun süren bir iç savaşın ardından taraflar arasında varılan bir mutabakatla gidildiğinden, bağımsızlık kararı herhangi bir krize yol açmadan uluslararası konsensüsle karşılandı. Güney Sudan 2011’de 193’üncü üye olarak BM’ye katılırken, Türkiye de aynı yıl başkent Juba’da büyükelçilik açtı.

Keza 2006’da Karadağ’ın Sırbistan’dan yine referandum yoluyla ayrılması, Sırpların -ne kadar gönülsüz olsalar da- itiraz etmedikleri bir sürecin sonunda ortaya çıktığı için Kuzey Irak örneğiyle pek örtüşmüyor.

Çekoslovakya’nın 1993’ün hemen başında Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak bölünmesi de, bir devletten iki devlet çıkmasının en barışçıl örneklerinden biri olarak dünya tarihine geçti.

Haberin Devamı

Tarafların rızasının esas olduğu bu örnekler genellikle “kadife boşanmalar” olarak literatüre geçiyor.

*

Merkezi hükümetin rızasının olmadığı ayrılmalar ise çatışmalı vakaları, krizleri karşımıza getiriyor. Örneğin, Kosova’nın 2008 yılında Sırbistan’dan koparak bağımsızlığını ilan etmesi hâlâ uluslararası sistem içinde bir sorun olarak asılı duruyor. Kosova bugüne dek 114 ülke tarafından tanınmış olmasına karşılık, BM Güvenlik Konseyi’nin iki üyesi Çin ve Rusya’nın vetoları nedeniyle henüz BM’ye üye olarak kabul edilmiş değil. Ayrıca, Kosova’nın bağımsızlık ilanı, etnik temelli bir savaşın sonucu olarak ortaya çıkmış bulunuyor.

Bütün bu örneklerin ardından baktığımızda, Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumunun farklı duran bir dizi yönü var. Öncelikle savaşın yaşanmadığı bir durumda Bağdat’taki merkezi hükümetin ve ayrıca Kürt bölgesine sınırdaş Türkiye ve İran gibi bölgesel aktörlerin şiddetli itirazlarına rağmen yapılan bir referandum söz konusu.

Tabii çok önemli bir yönü daha var bu oylamanın. Bir halkın sandığa giderek merkezi otoriteden kopma iradesini ortaya koyması Ortadoğu coğrafyasında daha önce hiç yaşanmamış bir durum.

Haberin Devamı

Sonuçta Kuzey Irak referandumu, uluslararası politikanın gündemine ucu açık bir parantez olarak girmiş bulunuyor. Bu noktada kararın nasıl hayata geçirileceği, bağımsız bir devlet ilanının ne zaman yapılacağı, daha doğrusu yapılıp yapılamayacağı şimdilik yanıtı belli olmayan bir soru.

*

Kabul edelim ki, hiçbir halk ve onu temsil eden liderliği salt müzakerelerde pazarlık pozisyonu güçlensin diye bağımsızlık referanduma gitmez. Kısa ve orta dönemde uygulanabilirliği güç gözükse de sandıktan çıkan kuvvetli iradenin Kuzey Iraklı Kürtlerin çok büyük bir bölümünde bugün olmasa da geleceğe dönük bağımsız bir devlet kurma arzusunu daha da kamçılayacağı aşikârdır.

Haberin Devamı

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, yakın zamana kadar Türkiye ile çok yakın ilişkiler içinde olmakla birlikte, nasıl kendine göre uygun gördüğü bir anı yakalayıp Ankara’ya rağmen bu referandumu yaptıysa, muhtemelen bir sonraki adım, yani bağımsız devleti ilan etmek için de benzer bir fırsatı kollayacaktır.

Şu an için acele etmesini gerektiren bir durum yok Barzani açısından. Muhtemelen zamanın kendi lehlerine işleyeceğini hesaplayacaktır. Gelgelelim Bağdat’taki merkezi hükümet, Türkiye, İran ve Arap dünyası Kürtleri bir sonraki adımdan caydırmak için ellerindeki bütün imkânları kullanacaktır.

Bölgesel aktörler dışında uluslararası sistemin referandumda beliren iradeye nasıl bir karşılık vereceği önümüzdeki dönemin en kritik sorusudur. ABD ve Rusya gibi büyük aktörlere baktığımızda en azından bu aşamada referandumun sıcak bir karşılama görmediğini söylemek mümkün. Ancak, bu durumun ilelebet bu şekilde süreceğini düşünmek yanıltıcı olabilir.

Haberin Devamı

Her halükârda karşılıklı rıza belirmediği sürece referandum sonucunun Ortadoğu’da zaten var olan zor ve çözümsüz sorunlara yeni ve majör bir çatışma alanını eklediğini söylemek yanlış olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları