İçişleri’nin biber gazı genelgesi yeterli değil

TAKSİM Gezi Parkı direnişi ve sonrasındaki olaylar sırasında polisin biber gazı kullanımının hem içte hem de uluslararası alanda yol açtığı tepkiler hükümeti sonunda bu konuda bir adım atmaya zorladı.

Haberin Devamı

Bu adım, İçişleri Bakanı Muammer Gü-ler’in geçen çarşamba günü Emniyet örgütüne biber gazı kullanımında dikkat edilmesi gereken usüller konusunda yayımladığı genelge.
Genelgenin girişinde “Son zamanlarda yapılan müdahalelerde gerek olaylara karışmayan vatandaşların gerekse kendi personelimizin gazdan olumsuz etkilendiği” saptaması yer alıyor. Demek ki, göstericiler dışındaki vatandaşların ve kendi personelinin de gazdan mağdur olduğunu kabul etme noktasına gelmiş bulunuyor İçişleri Bakanlığı.
Ayrıca, genelgeden 18 Nisan 2013 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde “Toplumsal Olaylara Müdahale Esasları ve Gaz Mühimmatı Kullanımının Azaltılması Çalıştayı” düzenlendiğini ve bu amaçla “yapılması gerekenlerin belirlendiğini” öğreniyoruz. Anlaşılan, biber gazının tüketim hacmini Emniyet de yüksek buluyor ve azaltma ihtiyacı duyuyor.
    
Genelgede, toplumsal olaylarda biber gazı kullanmadan önce başvurulacak önlemler sıralanıyor. “Önceden ses yükseltici araçlarla biber gazı kullanılacağının anons edilmesi” bu önlemlerin ilk adımını, “gaz mühimmatı kullanmaya başlamadan önce tazyikli suyla müdahale edilmesi” ise ikinci adımı oluşturuyor.
İçişleri genelgesinin kanımızca en çok problemli yönü bir sonraki paragrafta yer alıyor. Bu bölümde “Toplumsal olaylarda gaz mühimmatı kullanmaya başlamadan önce içinde boya veya biber gazı olan kapsüller atabilen ve orta mesafede etkili olabilen darbe etkili savunma tüfeğinin ara silah olarak kullanılması sağlanacaktır” deniliyor.
Bir başka anlatımla, doğrudan darbe etkisi sağlayacak şekilde göstericilerin hedef alınmasına onay veriliyor. Darbe etkili bu silahların kullanılması, son olaylar sırasında –kör olmak dahil- çok sayıda göstericinin/vatandaşın ciddi derecelerde yaralanmasına yol açtı. Kapsüller özellikle yüze ve boyna isabet ettiğinde, ateşli silahların etkisinden çok farklı olmayan sonuçlara yol açabiliyor.
Genelgenin bu maddesi, geçen salı günü Ankara’ya gelip polisin aşırı güç kullanımı konusunda bir dizi uyarıda bulunan Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorjborn Jagland’in, AİHM içtihatları ışığında “biber gazı bombası atılırken doğrudan insanların hedef alınmaması” gerektiği yolundaki açıklamasında hatırlattığı ilkeye de bariz bir şekilde ters düşüyor.
    
Genelgenin diğer bölümlerinde biber gazı kullanılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda pek çok hüküm var. Örneğin “Gazların etki alanı dahilindeki okul, hastane, kreş, huzurevi gibi kurum ve kuruluşlara dikkat edilmesi” ve “toplumsal olaya karışmayan vatandaşların etkilenmemesine azami özen gösterilmesinin” istenmesi, kuşkusuz önemlidir. Ayrıca, “yaşlı, bayan, engelli profilinin dikkate alınması” ilkesinin getirilmesi bir diğer kayda değer unsurudur genelgenin.
YouTube’daki görüntülere bakılırsa, genelgede getirilen bu sınırlamaların hemen hemen hepsinin geçen bir ay boyunca uygulamada çok ağır bir şekilde ihlal edilmiş olduğu tespit edilebilir.
Şimdi bir başka ilginç hükme geliyoruz. “Kapalı mekânlarda ve özellikle spor alanlarında gaz el bombaları ve gaz fişekleri kullanılmayacaktır” diyor İçişleri Bakanı’nın genelgesi. Apartman ve otel girişlerinden, evlerin camlarından içeri atılan gaz bombalarından sonra bu konuda da bir disiplin getirme çabası gözleniyor.
Kanımızca genelgenin bir diğer önemli yönü, “Çevreye veya güvenlik güçlerine karşı fiili olarak saldırı veya direniş olmadıkça, gazlı müdahaleden kaçınılacak, direniş ve saldırısına son vermiş kişi veya gruplara karşı kesinlikle gaz kullanılmayacaktır” kuralını getirmiş olması. Burada gaz bombası kullanımında eşiğin geçilebilmesi için “fiili saldırı veya direniş” kriteri getiriliyor. Bu kuralın geçerli olduğu bir ülkede, Taksim Gezi Parkı’na yapıldığı türden biber gazlı operasyonları yapılamaz.
    
İçişleri genelgesi, sonuçta biber gazı kullanımını azaltmak, uygulamanın yol açtığı mağduriyetleri önlemek amacıyla bu tedbire bir disiplin getirme çabasını yansıtıyor. Ancak bazı kritik noktalarda AİHM içtihatlarının gerisinde kalan, kişileri hedef alarak kullanmaya yetki verdiği için son derece problemli ve hak ihlallerine kapıyı açan bir metin olarak dikkat çekiyor bu metin. AİHM içtihatları ışığında bu genelgenin ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi şart gözüküyor.
Ayrıca, polisin bu genelge sonrasındaki uygulamasında bir değişiklik olup olmadığını görmeden hiçbir şey söylemek doğru değil.

Yazarın Tüm Yazıları