Paylaş
Zamanlamaya bakıldığında, bu gelişmeler önümüzdeki hafta perşembe ve cuma günleri toplanacak olan AB zirvesinin hemen öncesine rastladı. Bu zirvenin önemli gündem maddelerinden biri de Türkiye dosyası olacak.
Türkiye’nin gündeme geldiği son zirve geçen aralık ayında yapılmış ve bu toplantıda AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Başkan Yardımcısı Josep Borrell’in mart zirvesine Türkiye hakkında kapsamlı bir rapor hazırlaması kararlaştırılmıştı. Zirvede Türkiye ile ilgili çıkacak kararın çerçevesini ve tonunu da büyük ölçüde AB’nin dışişleri bakanı konumundaki Borrell’in raporunda yer vereceği öneriler belirleyecek.
ANKARA AB İLE İLİŞKİLERDE İLERLEME İSTİYOR
Ankara, bir süredir Avrupa ile ilişkilerin düzeltilmesi yönünde en üst düzeyden başlamak üzere her kademede kuvvetli mesajlar veriyor. Sahada atılan somut adımlar ve Yunanistan’la görüşmelerin başlatılması suretiyle Doğu Akdeniz’de gerilimin aşağı çekilmesinde gözle görülür bir ilerleme sağlandı. Sonuç olarak, bundan önceki zirvelerde AB’nin “yaptırım” kartıyla karşılaşan Türkiye, mart zirvesine Doğu Akdeniz başlığında bu kez oldukça rahat bir zeminde giriyor.
Nitekim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ile yaptığı video konferans görüşmesinden sonra yayımlanan açıklamalar da bu başlıktaki olumlu beklentileri teyit etti. Her iki tarafın açıklamasında da zirve öncesinde Türkiye-AB ilişiklerinde “olumlu gündem” hedefine vurgu yapıldı.
Bu arada, ay başında açıklanan “İnsan Hakları Eylem Planı” da Ankara açısından AB ile ilişkilerin ileri götürülmesi yolundaki planların bir adımını oluşturuyor. Bu tür hamleler, Avrupa’da Türkiye hakkında demokrasi, ifade özgürlüğü ve yargı alanlarına dönük eleştirel havayı dağıtmayı amaçlıyor. Buna karşılık, AB’nin planla ilgili olarak önce uygulamayı görmek istediği anlaşılıyor.
Kuşkusuz, bu adımların bir boyutu ABD ile ilişkileri de ilgilendiriyor. ABD’de geçen ocak ayında göreve başlayan Demokrat Biden yönetiminin dış politikasında demokrasi başlığını temel hedeflerden biri olarak vurgulaması, aynı zamanda Türkiye’de bu alanda gözlediği sorunlu uygulamalar karşısında sıkça açıklamalar yaparak eleştirel bir çizgiye kayması, yeni bir durum yarattı.
Dolayısıyla, Ankara’da insan hakları alanında yapılan reform taahhütleri aynı zamanda ABD ile ilişkiler bağlamında da önem kazanıyor.
BRÜKSEL ÜZERİNDE WASHINGTON ETKİSİ Mİ?
Bu bağlamda hesaba katılması gereken kritik bir yöneliş daha var. O da ABD’de yeni yönetimin işbaşı yapmasıyla birlikte, AB’nin Washington’la Türkiye konusunda yakın bir danışma mekanizması işletmeyi kararlaştırmış olmasıdır. Nitekim, AB’nin geçen aralık zirvesi kararlarında “Türkiye ile ilgili konular ve Doğu Akdeniz’deki durumun ABD ile koordine edileceği” duyuruldu.
Bu duyurudan sonraki ilk AB zirvesi önümüzdeki hafta düzenlenecektir.
Dikkat çekilmesi gereken bir gelişme, Biden yönetimi faktörünün AB’yi şimdiden Türkiye karşısında insan hakları konularında daha ‘yüksek sesli’ bir çizgiye getirmiş olmasıdır. AB, son yıllarda bu başlıkları -kamuoyu karşısında çoğunlukla sessiz kalıp- kapalı kapılar ardında konuşmayı tercih ederken, Biden yönetimiyle birlikte bu tutumunu değiştirmeye başlamıştır.
İlginç bir nokta, AB’nin genellikle ABD’nin arkasından gelmesidir. Örneğin, geçen ay Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylar üzerine önce Washington açıklama yapmış, Brüksel bunu 24 saat sonra izlemiştir. Benzer bir durum, Gergerlioğlu ve HDP davasıyla ilgili gelişmeler karşısında da tekrarlanmıştır.
ABD Dışişleri Bakanlığı tutumunu bu gelişmelerin meydana geldiği çarşamba günü duyururken, AB açıklamasını perşembe günü yapmıştır.
TEMSİL HAKKINA DÖNÜK KAYGILAR
Gelgelelim zamanlamada farklılık olsa da içerik açısından önemli bir örtüşmeden söz edilmelidir. Her iki açıklama da son gelişmelere ilişkin ciddi bir rahatsızlığı dile getiriyor.
Önce Washington cephesine bakalım. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesini de kapsayan gelişmeleri “endişe verici” olarak nitelendirdi. Ardından HDP’nin kapatılmasına yönelik çabalara değinerek “Böyle bir karar Türkiye’deki seçmenlerin iradesine büyük ölçüde zarar verecek, Türkiye’deki demokrasiyi daha da sarsacak ve milyonlarca Türk vatandaşını seçilmiş temsilcilerinden mahrum bırakacaktır” dedi.
Açıklamada Türk hükümetine “Anayasadaki güvencelere ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri uyarınca ifade özgürlüğüne saygı göstermesi çağrısı” da yapıldı.
AB’nin açıklamasının ise doğrudan Başkan Yardımcısı Borrell ve Genişlemeden Sorumlu Komisyon üyesi Oliver Varhelyi tarafından ortaklaşa yapılması dikkat çekti. Yani sözcü yerine yüksek düzeyde bir açıklamayı tercih etti Brüksel.
Bu metinde, hem Gergerlioğlu’nun durumu hem de HDP ile ilgili davadan “büyük endişe” duyulduğu ifade edildi ve “Ülkenin ikinci en büyük muhalefet partisinin kapatılması Türkiye’deki milyonlarca seçmenin hakkının ihlal edilmesi anlamına gelir” denildi. Temsil hakkı, her iki açıklamada da ortak bir tema olarak beliriyor.
Borrell ve Varhelyi, AB’nin Türkiye’de temel haklar alanındaki “gerileme”ye ilişkin kaygılarının arttığını kaydederek, gelişmelerin “Resmi makamların reformlara bağlılıkları yolundaki açıklamalarının inandırıcılığına gölge düşürdüğünü” de belirttiler.
Bu ifadeyle Ankara’nın son “İnsan Hakları Eylem Planı”na bir gönderme yapıldığı aşikâr.
GÖZLER ZİRVEDEN ÇIKACAK METİNDE
Bu eleştirilerin yalnızca bu gibi kurumsal açıklamalarla sınırlı kalmadığı ve parlamentolara, insan hakları kuruluşları ve medyaya da yayılmakta olduğunu söylemek mümkün. Bu dalganın önümüzdeki günlerde daha da yükselmesi şaşırtıcı olmamalıdır.
Bu durumda Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi başlıklarında Batı dünyasında zaten sorunlu olan algısının HDP davası nedeniyle birlikte ek bir basıncın altına girmesi muhtemeldir.
Önümüzdeki hafta düzenlenecek AB zirvesi son durumun etkilerinin ölçülmesi bakımından önemli bir sınav olacaktır. Bundan önceki ekim ve aralık zirvelerinde alınan kararların Türkiye ile ilgili bölümlerinde demokrasi ve insan hakları konularına herhangi bir şekilde değinilmemiş, daha çok Doğu Akdeniz meseleleri ön plana çıkmıştı.
Son gelişmelerin ışığında insan hakları başlığının önümüzdeki cuma günü “olumlu gündem” vurgusunun yer alması beklenen AB Zirvesi kararlarında bir şekilde yer bulup bulmayacağı şimdiden kritik bir soruya dönüşmüştür.
Paylaş