‘BAZI mesleklerde, o mesleğin özelliği gereği genç insanları çalıştırmak gerekir’ diye söze giriyor Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve ekliyor:
‘‘Bazı mesleklerde ise olgunluk ve tecrübe önemlidir. Olgunluk ve tecrübenin avantaj olduğu meslekler arasında diplomatlığın özel bir yeri vardır.’’
Gül, bu sözleriyle, AKP hükümetinin kamuda 61 yaşında zorunlu emeklilik yasasının, başında bulunduğu bakanlığa dönük olumsuzluklar taşıdığını kabullenmiş oluyor.
Daha doğrusu, yasanın dayandığı mantığın diplomatlık mesleğinin gerekleriyle çatıştığını teslim ediyor.
YASA ASLINDA GÜL'ÜN ESERİ
Gelgelelim, söz konusu yasa bizzat Abdullah Gül'ün başbakanlığı döneminde, onun bilgisi dahilinde kaleme alınmıştı.
Hatta geçen ocak ayı başında Bakanlar Kurulu'nda ilk kez gündeme geldiğinde, tasarının dönemin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın şiddetli itirazlarıyla karşılaştığı da bir sır değil.
Gariptir ki, o dönemde Gül'ün Yakış'ın getirdiği itirazların dikkate alınması yolundaki telkinine rağmen Dışişleri yine de istisna kapsamına sokulmamıştı.
Sonunda bulunan bir formülle, 6.400 ve daha yukarı ek göstergeli kamu görevlilerinden ‘‘görevin önem, sorumluluk ve niteliği itibarıyla hizmetlerine ihtiyaç duyulanların’’ 65 yaşına kadar uzatma alabilmeleri yolunda bir düzenleme yasaya eklenmişti.
Uzatmaya Bakanlar Kurulu karar veriyor.
Bu düzenlemede getirilen istisnai görevliler kategorisi, Dışişleri Bakanlığı'nda yalnızca Büyükelçi unvanına sahip meslek memurlarını kapsıyor.
TAM 68 BÜYÜKELÇİYİ İLGİLENDİRİYOR
Bu kategoriye girmeyen başkonsoloslar da dahil olmak üzere bütün bakanlık görevlileri otomatik olarak emekliye sevk ediliyorlar.
Uzatma alabilecek menzilde bulunan, yani 61 ve üstündeki yaşlarda olan 68 büyükelçi var.
Bunlardan bir bölümü yurtdışında faal görevler yürütürken, bir bölümü ise merkezde yüksek müşavir konumunda bulunuyor.
Bu durumda olan büyükelçiler arasında Washington, Londra, Paris, Birleşmiş Milletler gibi Türkiye'nin yurtdışındaki en önemli dış merkezlerindeki büyükelçiler de bulunuyor.
İşte bu 68 büyükelçiden hangilerinin emekliye sevk edileceği, hangilerinin ise uzatma alacağı önümüzdeki haftalarda belli olacak.
Özetlemek gerekirse, Türkiye uluslararası alanda tarihinin en zor dönemlerinden birinden geçerken, Dışişleri Bakanlığı içte zorunlu emeklilik uygulamasının getirdiği sıkıntıyı yaşıyor.
İNSAN İSRAFINA YOL AÇMAYACAĞIZ
Gül, bu sıkıntının farkında olduğunu gizlemiyor ve ‘‘Olumsuzlukları önleme imkánı var. Dört yıla kadar uzatma imkánından yararlanarak olumsuzlukları en iyi şekilde, insan israfına yol açmadan gidereceğiz’’ diye konuşuyor.
Dışişleri Bakanı, yapılacak ayıklamada nasıl bir yöntem uygulanacağı konusunda, ‘‘Bunun bakanlığın kendi mekanizması içinde ele alınması daha doğru olur’’ diyor.
Bu sözlerinden, Gül'ün, yapılacak seçimi Dışişleri'nin üst kademesine bırakmak eğiliminde olduğu anlaşılıyor.
Gül, ardından bakanlık mensuplarına dönük şu değerlendirmeleri yapıyor:
‘‘Geçen süre içinde bakanlık mensuplarının nasıl bir özveriyle çalıştıklarını yakından görme imkánım oldu. Dışişleri'nde çalışanların geceleri gündüzleri yok. Özellikle Irak krizi sırasında nasıl zaman ve tatil mefhumu olmadan çalıştıklarını yakından izledim. Dışişleri'ndeki vazife anlayışı özel sektördekinden pek farklı değil.’’
AYRI BİR TEŞKİLAT KANUNU GEREKİYOR
Gül'ün bu taahhütte bulunmasına karşılık, yasanın CHP tarafından götürüldüğü Anayasa Mahkemesi'nde izleyeceği seyir, uygulamayı yakından ilgilendiriyor.
Mahkemenin yasayı tümden iptal etmesi halinde, mahkeme kararları geriye dönük işlemediğinden aradaki süre içinde emekliye sevk edilen diplomatlar için yapılabilecek bir şey olmayacak.
Ancak Anayasa Mahkemesi, belli bir göstergenin üzerindeki görevlilere getirilen istisnayı Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı bulup iptal ederse, bu takdirde Gül'ün güvendiği uzatma imkánı da ortadan kalkacak.
En doğrusu, herhalde mesleğin özelliklerini dikkate alarak, Dışişleri Bakanlığı için ayrı bir teşkilat kanununun çıkartılması olmalıdır.