Paylaş
Birincisi, uçağın düşüşüne uçaksavar ateşinin yol açmadığına artık az çok kesin gözüyle bakılıyor.
İkincisi, radar güdümlü füzeyle vurulduğuna ilişkin hiçbir radar tespiti yok. Ancak radarların yakalayamadığı ısı güdümlü füze olasılığını bunun dışında tutmak gerekiyor.
Bugünkü yazımda, olayın meydana geldiği 22 Haziran tarihinden bu yana tartışılan olasılıklar dizisi içinde üzerinde çok fazla durulmayan iki olasılıktan söz etmek istiyorum. Kamuoyunu bu ölçüde yakından ilgilendiren bir konuda -en uzak olasılık da dahil olmak üzere- bütün olasılıkların denkleme katılıp tartışılmasının yararlı olduğunu düşünüyorum.
İKİ OLASILIK DAHA VAR
Baştan belirteyim, konu üzerinde hiçbir uzmanlığım yok. Ancak bu konuda gerçekten bilgi ve tecrübe sahibi olan bir “emekli havacı” kaynağımın yaptığı teknik ve son derece detaylı bilgilendirme üzerinden iki olasılığa değinmek istiyorum.
Aslında uçağın düşüşünün ne uçaksavar ne de füze ateşinden kaynaklanmadığını varsaydığımızda, geriye yalnızca iki olasılık kalıyor. Bunlardan biri “motor ve sistem arızası”, diğeri ise “pilotaj hatası”.
Kaynağım, “eldeki bulgular uçak ve sistemlerinde bir arıza olmadığını gösteriyor. Çünkü böyle bir arıza olsaydı pilotlar paraşütle atlamaya teşebbüs ederlerdi. Ancak böyle bir teşebbüsün olmadığı anlaşılıyor” dedikten sonra ekliyor: “O zaman uçağın düşüş sebebini pilotaj hatasına bağlamak doğru bir yaklaşım olur.”
GÖZ VE HİS YANILSAMASI
Pilotaj hatası olarak iki alt olasılık akla geliyor. Bunlardan birincisi, pilotların göz ve his yanılmasına bağlı olarak denizi ve gökyüzünü birbirine karıştırıp denize vurması.
Havacı kaynağımın belirttiğine göre, pilotlar deniz üzerinde düz olarak uçarken değişik etkenlerle göz ve his yanılmasına kapılabiliyor. Bu yanılsama halinde denizin maviliği ile göğün maviliği birbirine karışabiliyor. Deniz veya göl sakinken gökyüzündeki bulutlar aynen bir aynada olduğu gibi denizin üzerine yansıyor ve pilot denizin üzerinde terste uçtuğu izlenimine kapılıyor. Bu hisse kapılınca uçağı düzeltmek istiyor ve asıl o zaman uçağı terse geçirip suya vuruyor.
İlginçtir ki, bu, kara parçası üzerindeki uçuşlarda karşılaşılan bir kaza durumu değil. Ayrıca, denizin çok sakin ve dalgasız, ancak havanın bulutlu olduğu ortamlarda rastlanıyor.
Kaynağım, Hava Kuvvetleri’nin geçmişte göz ve his yanılsaması sonucu meydana gelen kazalarda Akdeniz’de, Ege’de, Tuz Gölü ve Manyas Gölü üzerinde pek çok şehit verdiğini belirtiyor.
YÜKSEK AOA DURUMUNA GİRMEK
İkinci olasılık, doğrudan F-4 uçaklarının aerodinamik özelliğine bağlı olan “Yüksek AOA Durumu”na girilmesi. Bu, F-16 gibi diğer savaş uçağı modellerinde bulunmayan, yalnızca ve yalnızca F-4’lerde karşılaşılan, bu uçakların aerodinamik yapısının farklı tasarlanmış olmasından kaynaklanan bir durum. Bu savaş uçaklarının kanat uçları yukarı, kuyruk sathı ise aşağı doğru.
Bu uçaklarda pilot tırmanış, dalış ve çekiş hareketlerinde doğru kumanda vermezse uçak birden anormal duruma girebiliyor. Buna “High AOA” (Angle of Attack), Türkçesiyle “Hücum Açısı Durumu” deniyor.
Bu, kanadın üzerinden geçen hava kitlesinin (hava filesi) kanadın yatay ekseniyle yaptığı açıyı anlatıyor. Uçağın ani bir hareketle koordinesiz sert çekişlerinde kanat üzerinden geçen hava akışı bozularak deforme oluyor ve uçağı anormal duruma sokuyor. Bu durumda pilotun hemen uçağı bu durumdan çıkarması gerekiyor. Normal duruma getirmekte geç kalırsa uçak çakılıyor. Özellikle 10 bin feet’in altında yüksek AOA durumuna girilirse, pilotun çıkmak için gerekli reaksiyon süresi yeterli olmayabiliyor ve uçak suya ya da yere vuruyor. Bu nedenle, F-4 pilotlarına özellikle Yüksek AOA’dan çıkış eğitimleri yaptırılıyor.
Kaynağım, Hava Kuvvetleri’ndeki kayıtlara dayanarak, F-4 kazalarının önemli bir bölümünün pilotların yüksek AOA durumuna girip uçağı bu durumdan kurtaramamalarından kaynaklandığını da vurguladı.
Ayrıca bu olasılık, uçağı AOA durumuna sokan ani çekiş hareketine Suriye’nin saldırısının yol açmış olabileceği bir senaryoyu da dışlamıyor.
Başlangıçta belirttiğim gibi, burada aktardıklarım tecrübe sahibi bir uzmanın görüşleri. Bu olasılıkları da bir tarafa not etmekte hiçbir sakınca yok.
Paylaş