Paylaş
Kadın, birden onunla karşılaşmış olmaktan duyduğu heyecanı açığa vuran bir ifadeyle karşılık verdi: “İmparatore...”
Roma’nın beş asırlık Quirinale Sarayı’nda cumhurbaşkanlarına takdim edilmek üzere kuyruğa girerken, bu kez bir İtalyan centilmeni gelip hararetle elini sıktı Terim’in ve “I know you” (Sizi tanıyorum) dedi kendisine.
Belli ki, İtalya’daki teknik direktörlük serüveninin bitmesinden bu yana 12 yıl geçmiş olsa da, buralarda popülaritesinden hiçbir şey kaybetmemiş. Gördüğü sıcak ilgi üzerine Terim’e takılmaktan kendimi alamadım: “Burada milletvekili seçiminde adaylığınızı koysanız kazanırsınız herhalde...”
Bu arada, kendisine duyulan sempatinin ona burada kazandırmış olduğu ikinci unvanı da biraz gecikmeli olarak öğrenmiş oldum. Hepimiz onu “imparatore”, yani imparator diye biliyoruz. Meğer o aynı zamanda bir de “commendatore” imiş. Yani komutan...
Yanlış anlaşılmasın, teknik direktörlük tarzına bir dokundurma yok burada. Komutanlık meselesi, ceketinin yakasına takmış olduğu yeşil-beyaz renklerdeki İtalya’nın prestijli devlet nişanından kaynaklanıyor.
Commendatore, İtalya’ya sanat, edebiyat, ekonomi, sosyal ve askeri alanlarda katkıda bulunan, hizmet eden kişileri ödüllendirip onurlandırmak amacıyla verilen bir nişan. İtalya Cumhurbaşkanı’nın onayıyla veriliyor. Terim’e 2007 yılında Ankara’daki İtalyan Büyükelçiliği’nde düzenlenen bir törenle takdim edilmiş bu nişan.
Milli futbol takımı teknik direktörü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İtalya’ya yaptığı ziyarete resmi heyet üyesi olarak katılıyor. Terim, bu çerçevede Gül’ü salı günü Roma’ya götüren Airbus uçağında yüksek devlet ricalinin oturduğu ön bölümde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB Bakanı Mevlüt Çavuşouğlu ile birlikte oturdu. Cumhurbaşkanı Gül, Roma’daki bazı temaslarında, örneğin Roma Belediyesi’ni ziyaretinde Terim’i de heyete dahil etti.
İlk kez bir cumhurbaşkanı heyetinde yer alması için “Çok hoş bir duygu” diye konuştu Terim ve ekledi: “İtalya benim çok sevdiğim bir ülke. Spor adamları da artık ülkelerin birbirlerini tanımalarına, ikili ilişkilerin gelişmesine büyük katkıda bulunuyorlar.”
TARİHİ DEVLETİN İÇİNDE YAŞATMAK
Terim İtalyanların ilgi odağı olurken, Türk heyetindeki işadamlarının bir bölümü ilginç üniformalarıyla sarayın merdivenleri ve koridorlarda dizilmiş “Corazzieri” denilen cumhurbaşkanları muhafızlarının yanında hatıra fotoğrafı çektirmekteydi. Bu muhafızlar, İtalyan jandarma teşkilatı Carabinieri içinden özel seçilen elit bir birliğin mensupları. Hepsi de pota altında oynayan pivot basketçiler gibi uzun boylu. Kurala göre, corazzieri sınıfına seçilebilmek için en az 1.91 metre boya sahip olmak gerekiyor. Bazılarının taktiği göğüslerini saran bakır zırhlar (corazza) ve kafalarında bellerine kadar inen at kılından süsün takılı olduğu miğferleriyle (casco) ve göz temasından kaçınan sabit bakışlarıyla daha çok heykel gibi duruyorlar.
Birazdan kendimizi duvarları, tavanı, daha doğrusu her noktası fresklerle kaplı olan ihtişamlı kraliyet salonunun, yani Sala Regia’nın içinde bulduk. Roma’da 1583’ten 1870’e kadar süren Papalık yönetimi döneminde Papa’nın tahtının bulunduğu, kabullerini yaptığı salon burası. Bu mekânda kabul ettiği büyükelçilerin freskleri bitişik düzende tavanı boydan boya çevreliyor. Bunlar arasında Papa’nın huzuruna çıkmış olan sarıklı Osmanlı sefiri de var.
Bu salonda, Cumhurbaşkanı Gül’ün heyetine dahil ettiği bir başka özel davetli isim olan edebiyatçı Prof. İskender Pala’nın ortalığı kaplayan tarihi dokuya işaret ederek “İtalyanlar, tarihi devletin içinde yaşatıyorlar” dediği bir durum yaşanıyor.
KARDİNALLER KURULU SALONUNDA BİR KOMÜNİST
İşte bu salonda ismimizin okunmasının ardından İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano, Cumhurbaşkanı Gül ve hanımefendilerin ellerini sıkıp protokol görevimizi tamamladık ve hemen yandaki ziyafet salonuna, yani Sala Delle Feste’ye geçtik. Bir zamanlar Papa’nın Kardinaller Kurulu (Consistoro) toplantısına başkanlık ettiği bu salonda şimdi İtalyan cumhurbaşkanları, devlet ziyafetlerini veriyorlar. Bir de -sıkça değişen- İtalyan hükümetleri, törenle bu salonda cumhurbaşkanı tarafından kabul edildikten sonra resmen göreve başlıyorlar.
Talihin cilvesine bakın ki, 1870’e kadar papaların, bu tarihten 1946’ya kadar da kralların iktidarlarının en önemli icra mekânlarından biri olan bu salonda biraz sonra şeref masasında ev sahibi kimliğiyle kalkıp nutuk atacak olan kişi bir komünist. Üstelik, 2006 yılında sol partilerin oyuyla seçilen, geçen yıl -bütün isteksizliğine rağmen- bu kez sağ partilerin de oyunu alarak büyük bir konsensusla ikinci kez seçilen bir komünistten söz ediyoruz.
İsminden de anlaşılacağı gibi Napolili olan Cumhurbaşkanı Napolitano, 89 yaşına girmiş olmasına rağmen son derece dinç görünüyor ve pırıl pırıl bir zihne sahip. O, İtalya’da “ilkler”in cumhurbaşkanı. Halen Batı dünyasında cumhurbaşkanlığı makamında oturan tek komünist. İtalya’nın ilk komünist cumhurbaşkanı. İki kez seçilen ilk cumhurbaşkanı. En uzun süre görev yapmış olan cumhurbaşkanı.
Yetkilerinin görünüşte sembolik olmasına karşılık sistemin kilitlendiği durumlarda oynadığı birleştirici, toparlayıcı rolle ismini istikrarla özdeşleştirmiş, hatta 2011’deki krizde bir milli mutabakat koalisyonu kurarak tıkanıklığı aşmış bir siyaset ustası Napolitano. Ona İtalya’da kısaca “Re Grigio” yani “Kral Grigio” diyorlar.
Siyasete İkinci Dünya Savaşı yıllarında henüz üniversite öğrencisiyken antifaşist harekete katılarak atılan Napolitano, 1945’ten 1991 yılında kapanmasına kadar İtalyan Komünist Partisi’nin (İKP) üyesi kaldı, daha sonra İKP’nin yerine geçen Sol Demokratlar Partisi’nin kuruluşunda rol oynadı. 1956’daki Macaristan devriminde Sovyetler Birliği’nin işgalinden yana tavır alan parti çizgisini benimsediği için sonradan kendisini hep suçlu hisseden Napolitano, 1970’li yıllarda İKP’nin Moskova çizgisinden koparak “Avro komünizmi”ne yöneldiği reformcu yönelişin aktif aktörlerinden biri oldu.
DONİZETTİ PAŞA’DAN FERZAN ÖZPETEK’E
İşte böyle bir geçmişi temsil eden Napolitano, önceki akşam Türkiye’den gelen muhafazakâr konuğu için verdiği ziyafette Türkiye’nin AB tam üyeliğine, son zamanlarda Avrupa’da duyulan en kuvvetli destek açıklamalarından birini yaptı. “Akdeniz günümüzde bizi ortaklaştıran olgu ise Avrupa da bizi bağlayan gelecek olacaktır” dedi ve saraydaki Osmanlı sefiri freskinin de teyit edeceği bir cümleyle devam etti: “Tarihsel, kültürel faktörler ve değerler açısından Türkiye’nin yeri Avrupa’dır...”
“Türkiye’nin Avrupa seçiminin önündeki zorlukların ve hatta müzakerelerin uzamasından kaynaklanan hayal kırıklıklarının tümüyle bilincindeyim” diyen Napolitano, Türkiye’ye “reformcu çabalarını güçlendirmesi, katılım sürecine sebat ve kararlılıkla odaklanması” çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise konuşmasına ünlü “Her yol Roma’ya çıkar” sözüyle başladı, “Bu söz bizi bu topraklara getirdi” dedi. Konuşması siyasetten çok tarih, kültür ve sanat temaları ağırlıklıydı. Ünlü İtalyan besteci Rossini’nin II. Mehmet Operası’na, bir dönem Türkiye’de yaşayan ressam Bellini’ye, saray bandosu Muzika-i Hümayun’un şefi ve Mecidiye Marşı’nın bestecisi Giuseppe Donizetti Paşa’ya selam gönderdi.
Konuşmasında İtalya’da yaşayan Türk sanatçılarının karşılıklı etkileşimdeki rolünü de övdü Cumhurbaşkanı. Bu çerçevede 2008 yılında kaybettiğimiz soprano Leyla Gencer, sinema sanatçısı Ferzan Özpetek, ressam Timur İncedayı ve gravürcü Fatih Mika, Gül’ün övdüğü çağdaş Türk sanatçıları arasında yer aldı.
HASSAS GEZİ PARKI MESAJI
Quirinale Sarayı, önceki akşam kültür ve sanat temalarının yanı sıra güncel siyasi meselelere ilişkin bazı hassas mesajlara da sahne oldu. İtalyan tarafının verdiği bir mesajın altını özellikle çizmek gerekiyor. Napolitano, konuşmasında AB hedefine destek verirken sözü birden Avrupa’nın demokratik değerlerine getirdi ve şöyle dedi:
“İfade ve gösteri yapma özgürlüğü Birleşik Avrupa’nın dayandığı demokratik değerlerin olmazsa olmazıdır.”
Her şeyin sıcak bir atmosferde seyrettiği bir ortamda birden “ifade ve gösteri özgürlüğü”ne yapılan atıf nereden çıktı diye merak edebilirsiniz.
Belli ki, geçen haziran ayında Taksim Gezi Parkı’ndan yükselen uğultu, Roma’ya kadar gitmiş ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan içeri girmiş.
Henüz 17 yaşındayken Napoli’de antifaşist harekete katılan bir eylemci olarak Napolitano, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganının simgelediği Gezi ruhuna seyirci mi kalacaktı?
YEMEK MÖNÜSÜ: İtalya Cumhurbaşkanı’nın önceki akşam Cumhurbaşkanı Gül onuruna verdiği yemekte önden kırmızı hindiba ve yıllandırılmış lor peyniri ile dürüm buğday rulosu, ardından tatlandırılmış kabak eşliğinde levrek ve garnitür olarak fondü patates, fırında balkabağı ve fraktal brokoli, doldurulmuş rezene ile tatlı olarak da çikolatalı armut turta ikram edildi. Şampanya olarak Milano bölgesinden Bellivista, beyaz şarap Sardunya’dan Funtanaliras, kırmızı şarap Torino’dan Foderi Luigi Einaudi ve tatlı şarap (marsala) Sicilya’dan De Bartoli Reserva ’87 ziyafetin içki mönüsünü oluşturdu.
Paylaş