Paylaş
Birinci değil, ikinci şık geçerli ise bu güç odağı kimdir? Odağı ne şekilde teşhis edebiliriz? Adını nasıl koyabiliriz?
Bu sorular, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta salı günkü grup konuşmasıyla birlikte, Suriye ile ilgili tartışmaların gündemine yerleşmiştir. Ciddi yanıtları gerekli kılan sorular bunlar.
Ancak yanıt aramaya başlamadan önce konuşmanın bütünü içindeki bir vurguyu hesaba katmak gerekiyor.
Erdoğan, “Özellikle bölgemiz ve hatta ülkemizle ilgili planları, hevesleri olan herkesin elinin Suriye’nin içinde olduğunu gördük” dedikten sonra, sınır ötesindeki terör örgütlerinin Türkiye’de büyük şehirlerde canlı bomba saldırılarına, sınırda bazı tacizlere yöneldiklerini anlatıyor. Bu ifadesiyle, 2015-2016 yıllarında Türkiye’de meydana gelen büyük terör eylemlerini hatırlatmış oluyor.
Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz darbe girişiminin gerisindeki amaçlardan birini de “Türkiye’yi Suriye ve Irak üzerinden yürütülen bir büyük proje karşısında pasif duruma düşürmek” hedefiyle açıklıyor.
AK Parti kurmaylarının başından beri darbenin arkasında ABD’yi gördükleri ve ayrıca darbeyi gerçekleştiren örgütün lideri Fetullah Gülen’in Pensilvanya’da yerleşik olduğu dikkate alındığında, 15 Temmuz’la ilgili bu mesajın adres olarak ABD’ye yöneldiğini tahmin etmek güç değildir.
Erdoğan’a göre, “bu noktadan sonra” Suriye’de güven ve huzur ortamını sağlayacak adımları atmak, yani Suriye’ye müdahil olmak dışında başka bir alternatif kalmamıştır Türkiye açısından. Bunu 2016 Ağustos ayında başlayıp 2017 Mart ayında sonuçlanan ‘Fırat Kalkanı’ ve 2018 Ocak ayında başlayıp mart ayında tamamlanan ‘Zeytin Dalı’ askeri harekâtları izlemiştir.
Şimdi meselenin DEAŞ boyutuna geliyoruz. Önce Erdoğan’ın DEAŞ hakkındaki sözlerinin altını çizelim:
“DEAŞ’ın, belli mahfiller tarafından yeniden eğitilen ve bölgeye yayılan elemanları vasıtasıyla adeta hortlatılmaya çalışıldığını biliyoruz. Bölgedeki hedeflerine ulaşmak için ayrım gözetmeksizin tüm terör örgütlerini manivela olarak kullanan bir odak, şimdi bu iğrenç oyunu yeniden sahnelemeye çalışıyor. Ne bölge halkının ne de dünya kamuoyunun bu DEAŞ oyununu yutmayacağına inanıyoruz.”
Cumhurbaşkanı, “Bir yandan rejimi kışkırtarak, diğer yandan DEAŞ’ı hortlatarak önce İdlib’i, sonra tüm Suriye’yi yeniden kana ve ateşe boğmak isteyenlere asla izin vermeyeceğiz” diye ekliyor.
Erdoğan’ın bu sözleri ciddi bir
değerlendirmeyi zorunlu kılıyor. Çünkü, “DEAŞ’ın bilinçli bir şekilde hortlatıldığı ve manivela olarak kullanıldığı” görüşünün, uluslararası kamuoyunun önünde Türkiye’nin Cumhurbaşkanı tarafından kayda geçirilmesi hafife alınacak bir durum değildir.
Peki bu odak kimdir?
Tabii ki Rusya olamaz. Aynı konuşmasında Rusya ile işbirliğinden sıcak ifadelerle söz ediyor Erdoğan.
Başka cephelere bakarsak... DEAŞ’ın Suriye’de sahadaki varlığı, ABD’nin bu ülkede askeri güç bulundurmasının ve aynı zamanda YPG/PKK ile askeri ittifak kurmasının en önemli gerekçesidir. ABD, Suriye’deki askeri stratejisine büyük ölçüde DEAŞ’ın varlığı üzerinden meşruiyet kazandırmıştır.
Bu arada, Erdoğan’ın, yakın zamanda ABD’yi Fırat’ın doğusunda YPG/PKK’yı güçlendirerek, Suriye’nin toprak bütünlüğü bakımından tehdit yaratmakla suçladığını da unutmayalım.
O zaman Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinden ABD’yi mi anlamalıyız? Ağzından ABD ifadesi çıkmıyor. Dolayısıyla “Ben böyle bir şey söylemedim” diyebilir. Gelgelelim, bu odağa ilişkin yaptığı tarife ve konuşmasının bütününe bakıldığında, herkesin öncelikle ABD’yi aklına getirmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Sizce kimi kastetti Cumhurbaşkanı?
Paylaş