Ege sorunları, F-16’lar ve İsveç’in NATO üyeliği iç içe geçince...

Geçen pazar gününden bu yana İsveç’in NATO’ya üyeliği, bu ülkedeki PKK ve FETÖ faaliyetleri, Türkiye-ABD ilişkileri, ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçakları satışı, Yunanistan’a da F-35 satışı, Ege’de istikrarın korunması gibi başlıkların gündeme geldiği sayısız gelişmeye ve bunları konu alan haber ve yorumlara tanıklık ettik.

Haberin Devamı

ABD, Türkiye, Yunanistan ve NATO cephesinde pek çok karar vericinin dahil olduğu yoğun bir diplomasi trafiği sergilendi.

Bütün bu yoğunluğa tanıklık ettikten sonra, yürümekte olan süreçlerin ne anlama geldiği, önümüzdeki günlerde hangi doğrultularda yol alınacağı, hangi muhtemel gelişmelerin bizi beklemekte olduğu gibi sorulara yanıt vermek amacıyla bir çerçeve çizmeye çalışalım.

Değindiğimiz yoğunluğu anlatırken, Yönetim ve Kongre olmak üzere Washington’da iki karar merkezi, bir ucunda Türkiye, diğer ucunda Yunanistan ve diğer köşe noktalarında NATO ve İsveç’i de içine alan altı faktörlü bir denklemden söz edebiliriz. Bu yapı içindeki en ufak bir hareketlilik, değişiklik bile denklemin bütününü, her bir köşesini etkileyebilme potansiyelini taşıyor.

Haberin Devamı

Tabii bu çoklu yapı üzerine ana temalar olarak A) Türkiye’nin ABD’den F-16, B) Yunanistan’ın da F-35 almak istediğini, C) Bu taleplerin ABD Kongresi’nin onayından geçmesi gerektiğini, D) Yunanistan’a F-35 satışında bir sorun olmadığını, E) Ancak Türkiye söz konusu olduğunda Kongre’de ciddi bir direncin belirdiğini, F) Biden yönetiminin Kongre’yi ikna çabası yürüttüğünü, G) Kongre’nin Türkiye’den NATO süreçleri ve Yunanistan’la ilgili bazı koşul ve beklentileri masaya getirdiğini hatırlayalım.

Belirtmeye gerek yok, herkes öncelikle İsveç’in NATO’ya üyelik sürecinin sonuçlanmasını beklemektedir. İsveç’in üyeliğinin en son durak olarak Türkiye cephesinde onaylanması ise en erken ekim ayı başında TBMM açıldığında mümkün olabilecektir.

Şimdi süreçteki kritik aktörlerin açıklamaları ve hamleleri üzerinden karmaşık denklemi çözümlemeye çalışalım.

BIDEN ‘KONSORSİYUM’ İFADESİYLE NEYİ KASTETTİ?

İlk olarak bakmamız gereken açıklama, ABD Başkanı Joe Biden’ın geçen pazar günü NATO zirvesi için Litvanya’nın başkenti Vilnius’a hareketinden önce CNN’de tanınmış gazeteci-yazar Fareed Zakaria’ya verdiği mülakat. Biden, açıklamalarında İsveç’in üyeliğini Türkiye’nin askıda tuttuğunu ancak bu sorunun aşılacağı konusunda iyimser olduğunu anlatıyor.

Haberin Devamı

Açıklamanın en önemli noktası, Biden’ın İsveç dosyasını Türk-Yunan sorunları ile birleştirerek şu sözleri sarf etmesi:

“Türkiye, F-16 uçaklarının modernizasyonunu istiyor. Yunanistan’da da Miçotakis destek istiyor. Ben de açıkçası Türkiye ve Yunanistan’ı askeri kapasite açısından güçlendirdiğimiz ve İsveç’i NATO’ya kabul ettiğimiz bir konsorsiyum oluşturmaya çalışıyorum. Ancak bu süreç devam ediyor, henüz bitmedi.”

Burada ilginç olan, ABD Başkanı’nın Türkiye, Yunanistan ve İsveç’i de içine alan bir “konsorsiyum”dan söz etmiş olmasıdır. Bidenkonsorsiyum” benzetmesine başvururken, konuyu ülkelerin belli bir amaç birliği altında adımlar attıkları bir işbirliği çerçevesi gibi takdim ediyor.

Haberin Devamı

AIR FORCE ONE’DAN ERDOĞAN’A TELEFON

ABD Başkanı, bu mülakatın CNN’de yayımlandığı pazar günü Washington’dan ayrılıp Vilnius’a hareket etmiştir. Biden, havada “Air Force One” başkanlık uçağında yol alırken Erdoğan ile uzun bir telefon görüşmesi yapmıştır. Biden’ın Erdoğan’a İsveç’in zirvede NATO’ya üyeliğinin önünün açılması beklentisini ilettiği bu konuşmada, ABD-Türkiye ilişkileri ve bu bağlamda Türkiye’nin F-16 talebinin de gündeme geldiği anlaşılıyor.

ÜÇLÜ MUTABAKAT VE BIDEN İLE GÖRÜŞME

Ertesi günü (pazartesi) Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Vilnius’ta bir araya gelerek İsveç’in üyeliğiyle ilgili üçlü mutabakat üzerinde görüş birliğine varmıştır. Erdoğan, bu mutabakat çerçevesinde, İsveç’in üyeliğiyle ilgili onay dosyasının yürütme tarafından TBMM’ye gönderileceğini bildirmiştir.

Haberin Devamı

Bu mutabakatın açıklanmasının ertesi günü (salı) Vilnius’ta bu kez Başkan Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki yüz yüze görüşme gerçekleşmiştir. Yapılan Beyaz Saray açıklaması, İsveç’le ilgili alınan sonuç dolayısıyla büyük bir memnuniyet havası yansıtıyor. Bu açıklamanın sonunda altını çizmemiz gereken önemli bir cümle var.

Beyaz Saray metnine göre başkanlar görüşmede bölgesel gelişmeleri, bu çerçevede “Ege’de istikrarın korunmasının önemini” de görüşmüşlerdir. Bu ifadeden görüşmede Türk-Yunan meselelerinin de ele alındığını anlıyoruz.

Peki “Ege’de istikrarın korunması”ndan neyi anlamalıyız? Bundan, muhtemelen Ege’de iki ülke arasında sıkça karşılaşılan gerginliklerin tekrarlanmaması, tarafların askeri alandaki hareketlerinde belli bir dikkatle davranmaları gerektiğini anlamalıyız herhalde. “Ege’de istikrar”dan söz edildiğine göre, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne yönelik müzakere süreçlerinin de konuşulmuş olması gerekir.

Haberin Devamı

VE TÜRK-YUNAN YUMUŞAMASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertesi günü (çarşamba) Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile yaptığı görüşme, bu seriyi tamamlayan adım olmuştur. Yayımlanan açıklamada, “son aylarda ikili ilişkilerde oluşan olumlu iklimin süreklilik ve tutarlılık arz etmesi, bu ilişkilerin önümüzdeki dönemde olumlu bir ivme üzerine inşa edilmesi” konusunda mutabakata varıldığı açıklanmıştır.

Görüşmeden yayılan iyimser havayı destekleyen bir açıklama önceki gün Erdoğan’ın Vilnius’taki basın toplantısında gelmiştir. Bir yabancı gazetecinin sorusunda ABD Kongresi’nin F-16 alımı konusunda Türkiye’ye, “Yunanistan gibi komşu ülkelere karşı saldırgan tavırların olmaması şartını koyduğunu” söylemesi üzerine Erdoğan şöyle konuşmuştur:

Bizim düşman kazanmak gibi bir derdimiz yok. Erdoğan’ın hedefi düşmanları artırmak değil, dostları artırmaktır. Bugünkü görüşmemizde de bu dostluğumuzu nasıl daha fazla perçinleyeceğiz, daha da güçlendireceğiz, onun görüşmelerini yaptık. Bugünkü görüşme adeta bunun temellerinin yeniden atıldığı bir görüşme oldu. Asla F-16’ların bu istikamette kullanılması diye bir şey söz konusu olamaz, bugüne kadar olmadığı gibi.

Özetle, Biden’ın “konsorsiyum” benzetmesinden yola çıkarsak hedeflediği işbirliği çerçevesi açısından önce İsveç’in üyeliği konusunda ilerleme sağlanmış, ardından Türkiye ile Yunanistan arasında bir yumuşama havası ivme kazanmıştır.

ABD YÖNETİMİ KONGRE’YE HÂLÂ BAŞVURMADI

Peki her şey halloldu mu? Hayır, hallolmadı. Şöyle ki öngörülen süreçlerin tamamlanabilmesi için önce İsveç’in NATO’ya üyeliğinin tam anlamıyla sonuçlanması gerekecektir. Bunun için bundan sonraki aşamada en erken ekim ayında olabilecek TBMM’deki onay işlemi beklenecektir. Bu bekleme aşamasında İsveç’in mutabakat çerçevesinde üstlendiği taahhütleri yerine getirip getirmediği, uygulamada inandırıcı adımlar atıp atmadığı da izlenecektir.

Varsayalım bu aşama da tamamlandı. ABD yönetimi, Türkiye’nin istediği F-16’lar ve Yunanistan’ın istediği F-35’ler konusunda ne zaman harekete geçebilir?

Bunun için önce Biden yönetiminin Kongre’ye resmi bir bildirimde bulunması gerekiyor. Bu talebin Kongre’de belli bir bekleme süresi var. Bekleme süresi NATO ülkeleri için 15 gün. Kongre’den itiraz gelmezse satışın gerçekleşmesi önünde bir engel kalmıyor. İtiraz gelirse iş kilitleniyor. İşte bu noktada ciddi sorunların belirmesi muhtemel.

Şöyle ki, ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nin Demokrat Başkanı Bob Menendez, Rum lobisine çok yakın bir isim. Yunanistan’ın Kongre’deki en hararetli destekçilerinden biri. Türkiye’ye F-16 satışına başından beri itirazları var. Beklentileri İsveç’in NATO’ya kabulünün de ötesine geçiyor.

Menendez’in önceki gün Washington Post’ta yayımlanan sözleri bu açıdan düşündürücüdür. Menendez, açıklamasında, yönetimin Türkiye’nin Yunanistan’a karşı mütecaviz hareketlerinin durduğunu ve aynı zamanda “Yunanistan’ın askeri açıdan niteliksel bir üstünlüğe sahip olduğunu göstermesi gerektiğini” söylüyor.

Görüleceği gibi Kongre’deki bazı etkili kesimlerin Türkiye ve Yunanistan’a eşit mesafede durmak gibi bir kaygıları yok.

KONGRE KOŞULA BAĞLAMAK İSTERSE...

Sonuçta yönetimin Kongre’ye F-16 satışıyla ilgili resmi bildirimi yapmadan önce bu talebin Senato ve Temsilciler Meclisi’nde itiraz görmeyeceğini garanti altına alması gerekiyor. Bu da Kongre ile önceden belli bir uzlaşının şekillenmesinden geçiyor. Bu süreç içinde Menendez gibi isimlerin F-16’ların Türkiye’ye hangi anlayışla satılacağı konusunda belli koşulları yönetime dikte etmeye çalışmaları şaşırtıcı olmaz.

ABD Başkanı Biden, Vilnius’ta Erdoğan’a Kongre cephesindeki güçlükleri aşmak için çaba göstereceği taahhüdünü tekrarlamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise dünkü açıklamasına bakılırsa, F-16 dosyasında “her zamankinden daha umutlu” görünüyor.

Sonuçta olumlu bazı işaretlere rağmen ABD ile ilişkiler, F-16’lar konusunda daha bir süre yüksek bir gerilim hattı üzerinde yol alacaktır. Bu süreçte Türk-ABD ilişkileri ile Türk-Yunan ilişkilerinin iç içe geçerek karmaşık bir yumağa dönüşeceği şimdiden belli olmuştur.

Yazarın Tüm Yazıları