Darbe sabahı Harp Okulu’nun önündeki ‘dayak tüneli’

27 Mayıs darbesinin gerçekleştirildiği gün Polatlı Topçu Okulu’nda Tabur Komutanı olan Yarbay Tarık Güryay’a verilen görev, Kara Harp Okulu’nda emniyeti sağlamaktı. Ankara’da Demokrat Partili bakanlar, milletvekilleri ve iktidara yakın bazı üst düzey kamu görevlileri evlerinden toplanarak askeri araçlarla Harp Okulu’na getiriliyordu.

Haberin Devamı

Harp Okulu’nun bahçesinde askeri araçtan indirildikleri noktadan binanın kapısına kadar olan mesafe tutuklular için büyük bir kâbustu.

Devrilen Menderes hükümetinin Adalet Bakanı Celal Yardımcı, “Harbiye’ye girdiğimizde yolun iki tarafı asker ve subay tüneli halindeydi. Her gelen arabaya saldırdıkları anlaşılıyordu” diye anlatıyor. Yardımcı da o tünele girecektir.

BARAJIN AZGIN SULARINA DÖNMÜŞ SUBAYLAR

 Darbe sabahı Harp Okulu’nun bahçesinde yaşanan hadiselere ilişkin bütün tanıklıklar, Yardımcı’nın sözünü ettiği “tünel”e itilen DP’lilerin çoğunluğunun dövüldükten sonra binaya girebildiklerini gösteriyor.

Nitekim Yarbay Güryay da, okulun önündeki ortamı şöyle anlatıyor:

Harp Okulu’nun etrafı ve bilhassa ön kısmı çoğu subaylardan müteşekkil bir öfkeli insanlar kalabalığı ile dolmuştu... Hele yıkılmış DP iktidarının isimleri halk arasında pek kötüye çıkmış simaları getirildikçe, setlerini yıkmış koskoca bir barajın azgın sularına dönmüş bu insanların gazabını önlemek, beşer gücünün gösterebileceği bir marifet değildi.”

Haberin Devamı

DP’lilerin maruz kaldıkları saldırıları “Gazabın son derece aşırı şekilde mübalağa edilmiş tepkileri” olarak nitelendiriyor Güryay. Bu muameleye hedef olanlar arasında Murat Ali Ülgen, Samet Ağaoğlu, Hamdi Sancar, Kemal Çakın’ı hatırladığını aktarıyor.

MENDERES LİNÇTEN NASIL KURTULDU?

 Tarık Güryay’a verilen bir görev, Eskişehir’den askeri uçakla Ankara Güvercinlik’teki askeri havaalanına getirilecek olan “devrik başbakan” Adnan Menderes’i buradan alıp Harp Okulu’na götürmesidir. Menderes uçaktan indikten sonra Güvercinlik’ten otomobille yola koyulurlar.

Araç okula yaklaştığı bir sırada yolu bir kurmay binbaşı tarafından kesilir. Binbaşı, “Öğrendiğimize göre, okulun nizamiye kapısında bekleyen subaylar, Menderes’i linç etmeye kararlılar. Onun için siz onu içeriye arka kapıdan sokunuz” diye uyarır.

Gelgelelim Harp Okulu’nun arka kapısı da kapalıdır. Nizamiye kapısının önü ise subaylarla doludur. Menderes linç edilmeden içeri nasıl sokulacaktır? Güryay, nöbetçi amirliğin kullandığı ayrı bir kapı olduğunu belirterek, aracı o girişe yönlendirir. “Biraz sonra Menderes’i okula oradan sağ salim sokabilmemiz hiç de zor olmadı” diyor Güryay anılarında.

Haberin Devamı

‘UÇAK DURUNCA BİZİ AŞAĞI ÇUVAL GİBİ ATTILAR

 27 Mayıs günü ve sonrasındaki hak ihlalleri üzerine yapılacak her anlatım, öncelikle tutuklanan siyasetçi ve kamu görevlilerinin Kara Harp Okulu kapısında içinden geçmek zorunda kaldıkları bu ‘dayak koridoru’ sahnesiyle başlamak durumundadır.

Harp Okulu’nun bahçesinde yaşanan hadiselerin benzeri, DP’lilerin Yassıada’ya götürülmek üzere askeri uçakla gruplar halinde İstanbul’a intikal ettirilmeleri aşamasında Yeşilköy Havaalanı’nda aynen tekrarlanmıştır. Benzer bir dayaklı karşılama bu kez uçaktan indirilen tutuklular için sergilenmiştir.

Örneğin dönemin Adana Valisi Turhan Kapanlı, uçaktan indikleri anı şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

Yeşilyurt’taki hava meydanına geldiğimiz sırada başlangıçta merdiven koymadılar. Evvela ismimizi okuyorlar ve bulunduğumuz yerden merdivensiz adeta çuval atar gibi atıyorlardı. Böyle çirkin bir sahne. Aşağıya her inen, karşılamaya gelen subayların taarruzuna maruz kalıyordu.”

Bir başka çarpıcı anlatım da yine uçaktan inen Celal Yardımcı’dan: “Yeşilyurt’a geldik. Önce (Dışişleri Bakanı) Fatin Rüştü Zorlu’yu, arkasından (Maliye Bakanı) Hasan Polatkan’ı bir takım kötü laflar söyleyerek indirdiler. Polatkan indiği zaman ona bir çelme taktılar. Polatkan düş ve ona vurmaya başladılar. Uçaktan iner inmez sağdan bir yumruk aldım. Subay koridorundan geçerken Fatin Rüştü, Polatkan önümde, ben arkada durmadan sağdan soldan yumruk, tekme alıyoruz. Fatin elindeki bir pardesüyle elini yüzünü korumaya çalışıyor. Onlar koşuyorlar, ben koşuyorum. Ambulansa girdiğim zaman arkamda rahmetli (Sağlık Bakanı) Lütfü Kırdar’ın geldiğini ve bir-iki defa yere yığıldığını gördüm. Dövüldüğü için yere yıkılıyordu, koşamıyordu. O da ambulansa geldi.”

Haberin Devamı

KÜFÜR,TEKME, YUMRUK, ‘AYIPTIR, YAPMAYIN...’

Bir sonraki aşama Yeşilyurt’ta iskeleden motor ya da vapurla Yassıada’ya götürülme bölümüdür. Aynı muamele bir kez daha karşımıza çıkıyor. Yine gelenleri bekleyen bir asker grubu var ve tutuklular deniz taşıtına aktarılırken yine dövülüyor.

İstanbul’da tutuklanıp Davutpaşa Kışlası’nda alıkonan DP milletvekili Mükerrem Sarol da askeri kamyonla Yeşilyurt’a iskeleye getirildiğinde aynı tabloyla karşılaşır:

Nihayet araba durdu. Arka perde açıldı. Büyük bir projektör içeri doğru tutuldu. Binbaşı eline listeyi aldı, ‘İşte size 20 baş hayvan getirdim’ diye bağırdı. Listeden ilk benim ismim okundu. Ben havanın sertliğini önceden sezdiğim için derhal aşağıya atladım, oradan marş marşla yüz metre depar yaparak, sağa sola bakmayarak, küfürlerin tekmelerin savrulan yumrukların isabet etmesine imkân vermeden koşmaya başladım ve soluğu motorda aldım. Arkamdan ‘vah vah’lar, ‘ayıptır yapmayın’ lafları içinde bu feci merasimle gemiye girdik. Gemide de aynı tedhiş havası.”

Haberin Devamı

Aynı gün Yassıada Komutanlığı’na atanan ve bir süre sonra albaylığa terfi eden Tarık Güryay, hatıratında bu olaylardan “Yeşilköy’de çekilen acıklı kötek ziyafeti” diye söz ediyor. Güryay, ayrıca gruplar Ankara’dan ayrılırken Etimesgut askeri havaalanında da benzer hadiseler yaşandığını anlatıyor.

ÇAĞLAYANGİL: SAĞLIK EKİBİ DAYAK YİYENLERİ TEDAVİ EDİYORDU

 Yeşilyurt’taki zulmün bir başka tanığı Bursa’da tutuklanıp önce Ankara’daki Harp Okulu’na götürülen, daha sonra buradan uçakla İstanbul’a getirilen dönemin Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil’dir.

Sonraki yıllarda Dışişleri Bakanlığı, Senato Başkanlığı ve Cumhurbaşkanı Vekilliği görevlerini de üstlenecek olan Çağlayangil o anları şöyle anlatıyor:

Uçak Yeşilköy Havaalanı’na indi. Bizi oradan jeeplerle Yeşilyurt’ta iskeleye götürdüler. Bir şehir hattı vapuru bekliyordu. Biz arabalardan inince jeepin etrafını içki almış oldukları davranışlarından belli olan assubaylar sardılar. Uçaktan inenleri ‘büyükbaş’, ‘küçükbaş’ diye ayırıyorlar ve bunlar bir tasnife göre az veya çok dövülüyorlardı. Ben inerken ‘her kuşun eti yenmez diye bağrıldığını’ ve bu sözün beni dayaktan kurtardığını hatırlıyorum.”

Bütün anlatımlar kötü muamelenin Yeşilyurt-Yassıada güzergâhındaki deniz yolculuğunda da sürdüğünü gösteriyor. Çağlayangil’in hatıratındaki çok çarpıcı bir bölüm burada karşımıza çıkıyor:

Vapura bindirildik ve bir süre sonra vapur hareket etti. Vapurda bulunan bir sağlık ekibi, dayak yiyenlerin yaralarını sarıyordu...”

ASKERİ REJİMLERİN HAK İHLALLERİNE NASIL BAKILMALI?

 Bugün 27 Mayıs darbesinin 61’inci yıldönümü. Aktardığımız anlatımlar, bu darbenin hemen sonrasında dayak, tartaklama, kötü muamele şeklindeki hak ihlallerinin ne kadar yaygın boyutlar kazanmış olduğunu göstermesi bakımından ibret vericidir. Dönemin Yassıada yargılamaları ve idamlar gibi kamuoyu tarafından daha çok bilinen ağır sonuçlarının yanında, bu ihlaller üzerinde de bir farkındalığın yerleşmesi gerekiyor.

Çoğu yaşını başını almış, çoluk çocuk sahibi bakanlara, milletvekillerine, valilere, kamu görevlilerine reva görülen bu davranışların bir kalıp halinde tekrarlanması, durdurulması yönünde bir çaba gösterilmemesi, 27 Mayıs’ın yüz kızartıcı sicilinin hafızalardan çıkartılmaması gereken bir sayfasıdır.

Türkiye’de gerek askeri rejimlerin gerek seçilmiş sivil yönetimlerin insan hakları ihlallerinin envanteri çıkartılırken, mağdurlar açısından siyasi köken ayrım gözetmeyen bütünlük içinde bir bakışın geliştirilmesi elzemdir.

*

NOT: Bu yazımı hazırlarken Nazlı Ilıcak’ın 27 Mayıs mağdurları ve Milli Birlik Komitesi üyeleriyle mülakatlarının yer aldığı “27 Mayıs Yargılanıyor”, “Tarık Güryay, Bir İktidar Yargılanıyor” ve “İhsan Sabri Çağlayangil, Anılarım” başlıklı kitaplardan yararlandım.

Yazarın Tüm Yazıları