Paylaş
“Sosyal hayatı eski ölçüde tahrip etmiyor. Neden? Çoğu insan hastalığı oldukça hafif geçiriyor. Neden?”
Bakana göre, bu soruların ilk sıradaki yanıtı “aşı” olgusudur. Bakan, ardından “Eksik aşılarınızı tamamlayın” çağrısında bulunuyor.
Salgınla mücadeleye oldukça iyimser bir bakış yansıtan bu paylaşımı Koca’nın önceki akşam günlük COVID-19 kaynaklı vaka, vefat ve ayrıca aşı verilerini paylaştığı tweet mesajından aktarıyorum.
Bu mesajın altındaki rakamlara baktığımızda, önceki gün 18 bin 796 vakanın tespit edildiği ve 171 kişinin vefat ettiği yazılıdır.
AŞILAMADA DÜŞÜŞ YÖNELİŞİ
COVID-19 kaynaklı vakalar ve vefatlar, son zamanlarda küçük oranda düşüşler kaydedilmekle birlikte, geçen ağustos ayından bu yana ana doğrultu olarak bir plato şeklinde yüksek bir eşikte seyretmektedir.
Bu rakamlar kadar düşündürücü olan bir gelişme, dünkü yazımızda bizzat Sağlık Bakanlığı’nın resmi rakamlarıyla göstermeye çalıştığımız üzere aşılama rakamlarında da ciddi bir düşüş eğrisinin belirmiş olmasıdır.
Örneğin, geçen kasım ayında ilk kez aşı olanların toplam sayısı 855 bine, ikinci doz aşı olanların sayısı ise 1.7 milyona kadar gerilemiştir. Bir doz aşı yaptıranlar ülke nüfusunun 67.2’sini oluşturmaktadır. İki doza çıkanlarda bu oran yüzde 60.2’ye düşüyor.
Birinci ve ikinci dozdaki aşılamanın hızının düşmesinden, toplumun hiç de azımsanmayacak bir kesiminde aşıya dönük tereddütlerin baskın hale geldiğini, bu konuda kuvvetli bir direncin yerleşmekte olduğunu anlıyoruz.
NÜFUSUN YÜZDE 17’Sİ HATIRLATMA DOZUNU OLDU
Bir bu kadar önemlisi, birinci ve ikinci dozların etkisini sağlamlaştıran hatırlatma dozlarını yaptıranların sayısının da azalmasıdır. Bu durumun sakıncası, zamanı geldiğinde üçüncü ve hatta dördüncü doz şeklindeki hatırlatma aşıları yapılmadığı takdirde özellikle Sinovac aşısında ilk aşamadaki birinci/ikinci dozların etkisinin zaman içinde ciddi bir şekilde zayıflamasıdır.
Bu şekilde üçüncü aşıyı olmadıkları için, koruyuculuklarını kaybedenler de -aşı toplamını kâğıt üstünde yüksek gösterseler de- hedeflenen “toplumsal bağışıklık” eşiğine gidecek oranı aslında aşağı çekiyorlar. Bu eşik için kabul edilen oran, toplam nüfusun yüzde 83-85’inin tam bağışıklık kazanmış olmasıdır.
Uygulanmış üçüncü ve dördüncü hatırlatma dozlarının toplamı dün itibarıyla Sağlık Bakanlığı’nın web sayfasında 14.3 milyon dolayında görünmekteydi. Bu toplamın 12.6 milyonu üçüncü dozdur.
İlk başladığında temmuz ayında 4.8 milyon olan hatırlatma dozları toplamı, sonraki aylarda belirgin bir düşüş eğrisi çiziyor. Bu dozların toplamı ağustos ayında 3.8, eylül ayında 2.4, ekim ayında 1.1 ve kasım ayında da 1.4 milyon olmuştur.
Sonuçta dün itibarıyla hatırlatma dozlarının toplamı olan 14.3 milyon toplam nüfusun yaklaşık yüzde 17’sini bulmaktadır.
YOĞUN BAKIMLARDA HER YAŞTAN AŞISIZLAR VAR
Dahası, sahadan gelen bütün bilgiler hastanelerin yoğun bakım servislerinde de COVID-19 vakaları nedeniyle belli bir yoğunluğun yaşandığını gösteriyor. Geçen ay ortalarında bazı şehirlerde yoğun bakım servislerinde doluluğun bir ara yüzde 75-80’lerde seyrettiği, bu arada bazı şehirlerdeki servislerde yüzde 100’e çıktığı basına yansımıştı.
Buradaki çarpıcı nokta, yoğun bakımlarda tedavi görmekte olan her yaştan aşısız hastaların yüksek oranıdır. İzmir’deki Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Hastanesi’nin Yoğun Bakım Sorumlusu Prof. Cenk Kıraklı’nın geçen pazartesi günü kendi hastanesindeki duruma ilişkin yaptığı bir paylaşım, genel tablonun mikro ölçekte izlenmesi bakımından yeteri kadar uyarıcıdır.
Prof. Kıraklı, yoğun bakımdaki 13 hastanın durumunu aktarıyor. Bunlardan yedisi 18 ile 58 yaş aralığındadır (18, 24, 29, 41, 45, 52, 58 yaşları). Hepsinin ortak paydası aşı yaptırmamış olmalarıdır. Hiçbirinin ek hastalığı yoktur. Virüsün tetiklediği belirtilerin şiddeti yoğun bakımda tedaviye alınmalarını zorunlu kılmıştır.
Diğer altı hasta ise 64 ile 82 yaş aralığındadır. Bu hastalardan üçü aşılı, üçü ise aşısızdır. Biri dışında hepsinin ek hastalıkları da söz konusudur. Aşılı olanlardan biri 2 Sinovac, biri 3 Sinovac ve biri 2 Sinovac ile 1 BioNTech olmuştur.
Bu veriler, küçük bir çerçevede, aşısızların aldıkları riskin yanı sıra, tıp alanındaki uzmanlık derneklerinin uluslararası literatüre ve sahadaki gözlemlere dayanarak Sinovac aşısının özellikle yaşlılardaki koruyuculuğunun düşük olduğu yolundaki tespitlerini de teyit ediyor.
MEVCUT YÖNELİŞ TERSYÜZ EDİLMEZSE BAŞARIYI YAKALAMAK ZOR
Buraya kadar aktardıklarımız, aşılama temposunda ortaya çıkan mevcut yavaşlama yönelişi tersyüz edilmediği takdirde, Türkiye’nin salgınla mücadelede hedeflediği rahatlama noktasına kolay kolay gelemeyeceğini gösteriyor.
Bu durumda aşılama konusunda toplumda daha kuvvetli bir farkındalığın yaratılmasını sağlayacak yeni stratejilerin, yeni söylemlerin geliştirilmesi, özetle yeni bir başlangıç yapılması gerekiyor. Evet, aşıya karşı toplumun belli kesimlerinde beliren tereddütleri, olumsuz bakışı aşmayı sağlayacak yaratıcı iletişim yöntemleri de bu önermeye dahil kuşkusuz.
Birçok Batı ülkesinde farklı modeller altında kademeli bir şekilde zorunlu aşı uygulamalarına geçildiği, bu konuda ciddi arayışların sürdüğü bir dönemde Türkiye’de aşılama alanında gözlenen gevşeme her bakımdan izaha muhtaçtır.
Sağlık Bakanı Koca, geçen cumartesi günü TBMM’deki bütçe görüşmelerinde “Salgının bireysel hayatla toplumsal hayat arasına bir uçurum koyduğunu” belirterek “Toplumlar bunu sürdüremez. Hayat bir tür halk sağlığı yasaklar manzumesiyle devam edemez. Bizim tavrımız şu olmuştur: Bireysel hayatla toplumsal hayat birlikte savunulmuştur” diye konuşmuştur.
Bakan, salgınla mücadele ederken bireysel hayatla toplumsal hayat arasında bir denge bulmaya çalıştıklarını söylüyor. Ancak bu dengenin bulunabilmesi, bilimin yol göstericiliğinde ve toplum sağlığının korunmasını her şeyin üstünde tutan bir anlayışla aşı konusunda kararlı ve ısrarlı politikalar izlenmesi pahasına olmamalıdır.
Paylaş