Bizim kızlar

Bazı resimlerle ve fotoğraflarla aranızda ayrı, özel bir etkileşim yaşanır.

Haberin Devamı

Her baktığınızda, o görüntünün sizi biraz daha fazla içine çektiği soyut bir ilişki kurulur aranızda. Siz odaklandıkça her seferinde daha önce fark etmediğiniz ayrıntılar gözünüze çarpmaya başlar, yeni anlam katmanları belirir karşınızda.

Bizim kızlar

Bir noktadan sonra belki görüntünün sizinle konuşmaya başladığını da duyabilirsiniz. Ondan gelen seslerin iç dünyanızda tetiklediği titreşimleri dinlersiniz. Bazen duyduğunuz sesleri tam olarak tarif edemeyebilirsiniz. Ama içinizi bir zenginliğin kapladığını çok iyi duyarsınız. O zenginlik ruhunuzu da yukarı doğru çekmektedir.

İşte Japonya’daki olimpiyatlara giden kadın voleybol milli takımımızın geçenlerde Çin Halk Cumhuriyeti’ni yendikten sonra zafer kutlaması için sahada hep birlikte çektirdiği fotoğraf benim iç dünyamda da böyle bir ruh haline yol açmış bulunuyor.

*

Haberin Devamı

İlk bakışta hak edilmiş çok büyük bir başarıdan sonra duyulan coşkuyu yansıtıyor bu fotoğraf. Ve o sevinç dalgası hepimize yayılıyor. Bir zaferi ülkeniz adına kazanmış olmanın mutluluğu, o an bütün bir ülkeyi, binlerce kilometre uzaklıkta sizi izleyen milyonlarca vatandaşınızı da aynı heyecanın içinde birleştirdiğinizi bilmek, yeri doldurulmayacak bir duygu olmalıdır.

Ve ekip ruhunun muhteşem gücü... Her biri, aynı dalga boyunda buluşarak, sahada birbirlerini hissettikleri ortak bir ruhla oynayabildikleri için kazandıklarını biliyor. Onlara baktığımızda ekip olarak kenetlenmenin değerini daha iyi anlıyoruz.

*

Ama bu anlattıklarımızdan çok daha fazlası var bu tablonun içinde. Türkiye’de kadınların kendilerini kuvvetli bir şekilde ortaya koyabilmelerinin olabilecek en güçlü ifadelerinden biri aslında. Onlar yumruklarını sıkıp kollarını iki yana yükseltirken aynı zamanda bütün Türk kadınları adına kısa, yalın ama çok etkili bir cümle kurmuş oluyorlar: “Buradayız, güçlüyüz, yenilmiyoruz, bundan sonra da kazanacağız...”

Bir yönüyle her gün TV haber bültenlerinde, gazetelerin üçüncü sayfalarında karşımıza çıktığı haliyle katledilen, dövülen, aşağılanan kadın haberlerinin ardından ayrı bir boyuta geçmiş oluyoruz onların başarılarıyla. Çoğumuzu kahreden bütün o lanetli haberlerin üzerine kalın bir çizgi çekiyorlar aslında.

Haberin Devamı

Gerçeklikte, Türkiye’de eskiden beri var olan, kadını dışlayan, onu yok sayan, eşiti görmeyen, ikincil bir kimliğe, geri bir toplumsal role iten, korumasız bırakan, hatta bundan haz duyan -erkek baskın- zihniyeti de filenin üstünden baş aşağı çeviriyorlar.

*

Bu yönüyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki temel hedeflerden birinin hayata geçtiğini görüyorum o fotoğrafta; evine hapsedilmiş olan kadının özgürleştiğini, toplumda her alanda başat bir rol oynadığını...

Eğer çağdaşlığı başka bir dizi göstergenin yanı sıra, aynı zamanda kadının eşitliği, toplum içinde her türlü ayrımcılıktan uzak tutulması, yaratıcı gücünün ve enerjisinin seferber edilmesi olarak anlıyorsak, evet, bu fotoğraf Cumhuriyet modernitesinin bu düzlemdeki gücünü de bize anlatıyor.

Haberin Devamı

Kendi hayatlarına sahip çıkan, sağlam kişilikleri olan ve bunu ortaya koymaktan çekinmeyen güçlü bireyler onlar. Galiba en çok da Ebrar Karakurt’u bir sembol kimliğiyle özellikle önemsiyorum. Çünkü birey olarak alışılagelmiş kalıpları kırıp, istediği gibi olabilme, istediği gibi görünebilme iradesini yansıtıyor. Mesele saçının pembe rengi değil tabii; Ebrar, kendisini rol modeli olarak gören bütün küçük kızlara da “Hepiniz güçlü bireylersiniz, kendinizle ilgili kararlarınızı çekinmeden özgürce alabilirsiniz” mesajını vermiş oluyor.

Her baktığımda bir şeyi daha fark ediyorum. Zaman zaman kendimi yaşadığım ülkenin geleceğiyle ilgili ne kadar karamsar düşüncelerle baş başa bulsam da, bu fotoğrafın içinden yayılan neşe, canlılık, hayat enerjisi beni bu ruh halinden hemen çıkartıyor. Türkiye’nin geleceğine daha büyük bir güvenle bakmama yol açıyor. “Onlar oradaysa kimse artık geriye götüremez” diyorum.

Haberin Devamı

........................................

NOT: Olimpiyatlarda boksta altın madalya kazanan Busenaz Sürmeneli ile gümüş madalya kazanan Buse Naz Çakıroğlu’nu da bütün kalbimle kutluyorum. Kuşkusuz, onlar da bu yazıda anlatılan fotoğrafın ayrılmaz bir parçasıdırlar.

Yazarın Tüm Yazıları