Paylaş
Dün sabah konuyu yakından inceleme imkânım oldu. Adı Tuğgeneral Yavuz Ekrem Arslan... Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz 2016 tarihinde Manisa’daki Birinci Piyade Eğitim Tugayı Komutanı. Tuğgeneralliğe 2012 yılı YAŞ’ında terfi etmiş.
Darbe olduğu sırada ailesi ile birlikte Gümüldür’de tatilde. Olaylar patlak verince müstakbel damadının kullandığı arabayla Manisa’ya hareket ediyor ve 01.20 sularında tugaya intikal ediyor. Manisa’daki tugayda darbe faaliyetine dönük bir hareketlenme yaşandığına ilişkin bir bilgiye rastlamadım.
Buna karşılık darbecilerin hazırladığı görevlendirme listesinde Tuğgeneral Arslan’ın adının karşısına “Manisa Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı” yazılmış. Arslan, 16 Temmuz sabahı Manisa’da gözaltına alındı. Sevk edildiği Manisa Adliyesi’nde verdiği ifadede, “Yurtta Sulh Konseyi” adına hazırlanmış olan bu listedeki görevlendirmenin gıyabında yapıldığını belirterek, FETÖ/PDY üyesi olduğu ve darbe girişimine katıldığı iddialarını reddetti. Bu ifadesi kendisini tutuklanmaktan kurtarmadı. Arslan, 19 Temmuz tarihinde tutuklanarak İzmir Buca’daki F tipi cezaevine gönderildi.
*
Cezaevine girdikten kısa bir süre sonra Arslan’da bir dizi sağlık sorunu baş gösterdi. 2011 yılında geçirdiği safrakesesi ameliyatı sonrasında ortaya çıkmış olan bazı sorunlar nüksetti. 28 Kasım 2016 tarihinde İzmir’deki Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı ve burada doktorların da girişte jandarma tarafından kontrol edildiği bir mahkûm koğuşuna kondu. Hastaneye girdikten sonra da vücudu beslenmeyi kabul etmiyordu. Ciddi bir kilo kaybı yaşadı, 50 kilonun altına düştü. Ayrıca emboli attı.
Arslan’ın durumu ağırlaşınca doktorlar tarafından 24 Şubat 2017 tarihinde hastada “ölüm riski” bulunduğuna ilişkin bir rapor düzenlendi. Raporda hastadaki psikolojik sorunlara da atıf yapıldı.
Bu rapora dayanılarak yapılan tahliye talebinin olumlu sonuçlanması bir aydan da fazla bir zaman aldı. Manisa Sulh Ceza Hâkimliği, 31 Mart 2017 tarihinde Arslan’ın sağlık nedenleriyle serbest bırakılmasına karar verdi. Serbest bırakılmış olsa da, sağlık durumu ciddiyetini koruduğu için hastaneden çıkamadı. Ancak tahliye edildiği için normal servise alındı. Mayıs ayına kadar bu hastanede kaldı.
*
Kendisini toparlamıştı ki, sağlık durumu haziran ayında yeniden kötüledi ve bu kez Ankara’da Gülhane Araştırma ve Eğitim Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastaneden çıktıktan sonra temmuz ayında ailece Bodrum’a gittiler. Yaz sonunda Bodrum dönüşü sağlık durumu düzelmiş gözüküyordu ki, yine düşüşe geçti. Yeniden kilo kaybı başladı. Artık beslenebilmesi için hastaneye kaldırılması gerekiyordu. 2 Kasım Perşembe akşamı yeniden Gülhane’ye kaldırıldı. Cumartesi akşamı saat 23.45 sularında vefat etti.
Bir yakını, ölümünden önceki son halini “Küçülmüştü, kolları 6-7 yaşındaki bir çocuğun kolları kadardı” diye anlattı.
Dün Arslan hakkında hastane tarafından düzenlenen ölüm raporunu okudum. “Ölüm nedeni” bölümüne elyazısıyla “Asidoz” ve “Hipovolemik Şok” notu düşülmüştü. Asidoz, kanda asit yapıcı güçlerin aşırı miktarda biriktiği bir anormalliği anlatıyor. Hipovolemik Şok ise aşırı ishal, uzun süreli ve aşırı kusma, aşırı terlemenin yol açtığı yüksek sıvı kaybında ortaya çıkıyor. Bu şok, tansiyonun aşırı düşmesine ve böbrek fonksiyonlarının bozulmasına yol açarak ölümcül bir durum yaratıyor.
*
Yavuz Ekrem Arslan geçen pazartesi günü kılınan öğle namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda sessizce toprağa verildi. Cenazede aileyi en çok yaralayan noktalardan biri, Arslan’ın tabutunu Türk bayrağına saramayışları oldu.
Çünkü Arslan statüsünü kaybetmiş bir generaldi. 27 Temmuz 2016 tarihinde çıkarılan bir kanun hükmünde kararname ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmiş, rütbesini ve bütün sosyal haklarını da kaybetmişti.
Cenaze namazı kılınırken Arslan’la ilgili tutuklama kararı verilmesinin üzerinden tam 476 gün geçmiş ve hakkında henüz bir iddianame yazılmamıştı.
Arslan, üzerindeki suçlamayla birlikte toprağa verildi. Kendisini savunma imkânı bulamadan öbür dünyaya göç etmiş oldu.
Paylaş