Paylaş
Ama kesin rakamlar önümüzde olmasa da geçen yaklaşık üç hafta içinde İstanbul polisi tarafından tüketilen miktarın, son zamanlarda dünyadaki en yoğun ve en yaygın biber gazı kullanımı egzersizlerinden birine işaret ettiğini söyleyebiliriz. Bu konuda bir Avrupa rekoru kırdığımıza şüphe yok.
Bütün mesele, Avrupa’nın Türkiye’yi de bağlayan hukuk kurallarının bu rekora ne diyeceği? Tüketilen miktar kadar biber gazından kaynaklanan hak ihlalleri anlamında da etkileyici bir rekor kırdığımızı zannediyorum.
Dünkü yazımızda Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin getirdiği ölçüler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları çerçevesinde biber gazı kullanımının bir dizi sınırlamaya tabi olduğuna dikkat çekmiştik. Örneğin kapalı mekânlarda kullanımı yasak. Açık mekânda başvurulduğunda ise özellikle insan sağlığı açısından taşıdığı riskler nedeniyle “gereklilik” ve “orantılılık” kriterlerine göre kullanılması gerekiyor.
Önce “kapalı mekân” faktörüne bakalım. Yasak, çünkü kapalı bir alanda kullanıldığında, biber gazının yol açtığı sonuçlar başvurulan polisiye önlemdeki hedefin amacını aşıyor. Caydırıcı olmaktan çıkıp maruz kalan insanın sağlığını ciddi derecede tehlikeye sokuyor. Gezi Parkı direnişi ve sonrasındaki olaylarda biber gazının kapalı alanlarda yaygın bir şekilde kullanılması nedeniyle, AİHM içtihatları ışığında vahim derecede hak ihlalleri yaşanmıştır.
Divan Oteli’nin lobisinden içeri biber gazı bombası atılması bu fasılda zihinlere en çok kazınmış olan görüntüdür, ancak geçen üç haftalık süre içinde kapalı başka mekânlara da atıldığına -örneğin apartman girişlerinden içeri- tanıklık ettik.
Bu konuda Türkiye’nin dış dünyada başını çok ağrıtacak bir olayı da aktaralım. ABD’nin en saygın insan hakları kuruluşu olan Human Rights Watch (HRW), geçen pazartesi günü yayımladığı ve biber gazı konusunda alarm çanları çaldığı raporunda, polisin bu gazı bir hastane alanı içinde kullandığına ilişkin önemli tespitlere yer vermiştir. İstanbul’da Alman Hastanesi’nde yaşanan bir olayın aktarıldığı rapordaki bu tespit, bizzat HRW’nin tanıklığına dayanmaktadır.
Buradaki problemli durum, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere polisinin biber gazı önlemine başvururken ayrım gözetmeksizin, çok geniş bir kullanım serbestisi içinde hareket etmesine izin verilmiş olmasıdır. Ayrım gözetilmeyince yalnızca göstericiler değil, gösterici olmayan on binlerce insan da biber gazının olumsuz etkilerine maruz kalmıştır.
Özellikle kent merkezlerinde yoğun nüfusun yaşadığı semtlerde kullanıldığında, göstericilerin yanı sıra, sokaktan geçen, bu arada evinde oturan insanlar da biber gazı mağduru olmuştur. On binlerce insan için biber gazı ile yaşamak tehlikeli bir yaşam tarzına dönüşmüştür.
Bu konuda en çarpıcı olaylardan biri önceki gün yazarımız Gila Benmayor’un köşesinde aktarıldı. Gila’nın kızı, geçen pazar sabahı İstanbul Şişli’deki evinde uyurken sabah saat 04.00 sularında camı kırıp evinin salonuna düşen bir gaz bombası kapsülünün sesiyle uyanmış, panik içinde terk etmek zorunda kaldığı evine ancak iki saat sonra dönebilmiştir.
Gila’nın kızının başına gelen, hedef alınmadığı halde mağdur olan bir vatandaşın durumunu konu alıyor. Bir de biber gazının doğrudan hedef alınarak kullanılmasının yol açtığı ihlaller var. Biber gazında amaç, göstericiyi sendeletip etkisiz hale getirmek, bu suretle caydırıcılık yaratmaktır. Ancak özellikle İstanbul ve Ankara’da tanık olduğumuz kullanımında, sistematik bir şekilde bu çerçevenin dışına çıkıldığı, biber gazına –hedef alınarak ateşlenmek suretiyle- normal klasik bir silah işlevinin yüklendiği durumlar da yaşanmıştır.
Göstericilerin uğradığı mağduriyetlere baktığımızda karşımıza vahim ötesi bir tablo çıkıyor. Biber gazı bir tarafa, doğrudan polisin sıktığı kurşunla ya da darp etkisiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımız var. Ayrıca, bu yazıyı yazdığım sırada iki vatandaşımız başlarına gaz kapsülü çarptığı için komada yaşam mücadelesi veriyordu.
Bir diğer grupta yaralananlar, vücutlarında kalıcı sakatlıklar meydana gelen göstericiler/vatandaşlar var. Özellikle biber gazı kapsülünün yüze çarpması sonucu bazı göstericiler gözünü kaybetti. Biber gazına ek olarak plastik mermi kullanılmasının yol açtığı vakalar da malum.
Yakalandıktan sonra polisin kötü muamelesine maruz kalan çok sayıda vatandaşın durumu ayrı bir kategori oluşturuyor.
Hadiseler sırasında meydana gelen hak ihlallerinin dökümünü önümüzdeki günlerde çok daha net göreceğiz. Tabii kullanılan biber gazının buna maruz kalan insanların -ister gösterici, ister sokaktaki ya da evindeki vatandaş- sağlığında yol açtığı tahribat, zaman içinde yaşanacak vakalarda, doktor raporlarında ortaya çıkacaktır.
Evet farkındayım, bütün bunlar için “hak ihlali” tanımlamasını yapmam çok hafif kalıyor. İnsan hayatı hiçe sayıldı demem daha doğru olacak.
Paylaş