Batı ile yeni sorunumuz: Eşcinselliğe nasıl bakmalıyız?

WASHINGTON
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Kavaf’ın geçenlerde Hürriyet Pazar Eki’nde Faruk Bildirici’ye sarf ettiği “Eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence” şeklindeki sözleri, Batı’nın Türkiye’deki insan hakları dosyasına bakışında önemli bir yer edineceğe benzer.

* Kavaf’ın sözleri, daha şimdiden ABD Kongresi’nde protestolara yol açmış bulunuyor. Bunu, önümüzdeki dönemde Avrupa cephesindeki eleştirilerin izlemesi şaşırtıcı olmaz.

ABD KONGRESİ’NDEN SERT TEPKİ

Washington’da bu konudaki tepkiyi ortaya koyan, Kongre’nin insan hakları alanındaki en saygın komitelerinden biri olan Helsinki Komisyonu oldu. Kongre’nin her iki kanadını da temsil eden komisyonun eşbaşkanları Maryland Senatörü Benjamin Cardin (Demokrat) ile Temsilciler Meclisi Florida üyesi Alcee Hastings (Demokrat) bu konuda ortak bir açıklama yaparak Kavaf’ı protesto ettiler.

* Senatör Cardin, “En hafif ifadeyle utanç verici olan akla ziyan bu açıklama karsısında, Türkiye’nin seçilmiş liderleri bütün vatandaşların haklarına sahip çıkarak, bu tür bariz nefret açıklamalarını kınamalıdırlar” dedi.

Demokrat Senatör, bununla birlikte, Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ’ın “Kavaf’tan farklı düşündüğünü ifade etmesi ve daha hoşgörülü bir toplum ihtiyacının altını çizmesini de olumlu bir gelişme olarak karşıladığını” söyledi. 

* Komisyonun diğer eşbaşkanı Hastings ise Selma Kavaf’ı özür dilemeye davet ederek, “Bu tür açıklamalar, topluma pekala herhangi bir gruba ayrımcılık yapılmasının kabul edilebilir bir şey olduğu gibi yanlış bir mesaj gönderecektir” diye konuştu.

ABD DIŞİŞLERİ’NİN RAPORUNDA EŞCİNSELLER


Öyle anlaşılıyor ki, Sağlık Bakanı Prof. Akdağ’ın “Şu bir gerçek, Türkiye’de eşcinsellik yaşayanlarca zor bir şeydir. Ayrımcılık sebebi olabilir. Toplum insaflı olmak durumundadır” şeklindeki çıkışı, bu tepkiler üzerinde yumuşatıcı bir etki yapmış. 

* Batı’da yerleşmiş terminolojisiyle LBGT diye adlandırılan (lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel) bireylerin durumu, bir süredir Türkiye’de insan haklarının durumunu konu alan raporlarda giderek daha geniş bir şekilde yer buluyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bundan iki hafta kadar önce açıklanan insan hakları raporunda da bu konuya “Sosyal İstismar, Ayrımcılık, Cinsel Yönelim ve Cinsel Kimliğe Dönük Şiddet Hareketleri” başlığı altında yaklaşık iki sayfa yer ayrılmış. Bu konu bir yıl önceki raporda “Diğer Sosyal İstismar ve Ayrımcılık Konuları” gibi çok genel bir kategoriyle ve toplam 7 paragrafta işlenmişti. 

* Raporda, Türkiye’deki yasalarda eşcinselliğe dönük açık bir ayrımcılık olmamakla birlikte “toplumun manevi değerlerinin korunması” ve “doğal olmayan cinsel davranışlar” gibi ifadelere yer verilmesinin istihdamda ayrımcılığa ve özellikle polisin kötü muamelesine yol açtığına ilişkin şikayetlere dikkat çekiliyor. Ayrıca, bu maddelerin sıkça dernek faaliyetlerinin engellenmesi için gerekçe olarak kullanılabildiği belirtiliyor. (Benzer saptamalar AB’nin son ilerleme raporunda da var.)

DİYANET’İN AÇIKLAMASI BÜYÜTEÇ ALTINDA


ABD Dışişleri’nin raporunda altı çizilen bir başka nokta, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eşcinsellik karşısında aldığı tutum. Rapor, Diyanet’in eşcinselliğin “davranış bozukluğu olduğu, kamuoyunda tedirginlik meydana getirecek bir şekilde yayılma istidadı gösterdiği” şeklinde bir açıklama yaptığını yorumsuz bir şekilde aktarıyor. 

* Atıf yapılan açıklama, Diyanet’in 12-16 Ekim 2009 tarihlerinde Ankara’da “Sosyal Problemler Karşısında Din ve Diyanet” başlığıyla düzenlediği Dördüncü Din Şûrası’nın kararları arasında yer alıyor.
Kavaf’ın sözleriyle patlak veren tartışma, Türk toplumunda eşcinsellik konusundaki yaygın ayrımcı ve ötekileştirici bakışın önümüzdeki dönemde Batı’da daha
fazla sorgulanacağını ve Türk demokrasisinin standartlarının değerlendirilmesi açısından önemli bir referans haline geleceğini gösteriyor.

* Kuşkusuz bu tartışmada eşcinsel gruplarının tepkileriyle, Türk Tabipler Birliği Etik Kurulu’nun Kavaf’ın sözlerinin hiçbir bilimsel dayanağının bulunmadığı, çağdaş tıp ve insan haklarına aykırı olduğu, insanların cinsiyetleri ile cinsel yönelimlerinin birbirinden farklı kavramlar olarak görülmesi gerektiği yolundaki açıklaması terazinin diğer kefesindeki ağırlıkları oluşturacak.
Yazarın Tüm Yazıları