Balyoz: 12 - İTÜ’nün bilirkişi karmaşası hakkında bilimsel mütalaası

GEÇEN hafta salı günü bu köşede “Balyoz İddianamesi” dizisinin 7’nci bölümü olarak çıkan “Bilirkişi Raporları Kafa Karıştırıyor” başlıklı yazımız, başlığın da işaret ettiği gibi farklı bilirkişileri raporlarındaki çelişik kanaatlerin yol açtığı belirsizliği konu alıyordu.

Haberin Devamı

BALYOZ İDDİANAMESİ (12)

Konu Balyoz iddianamesinin en önemli delillerini oluşturan, darbe planları ve hazırlıklarının yer aldığı CD’lerin sahte olup olmadığı tartışmasıyla ilgili olduğundan, bilirkişi raporlarının davanın seyri üzerinde belirleyici bir etkisi söz konusu.

TÜBİTAK, bu CD’lerde “üstveri bilgilerinin tutarlı olduğunu, sonradan ekleme yapılmadığını, sahtecilik bulgusunun olmadığını” belirtirken, Emniyet Genel Müdürlüğü de CD’lerin “2003 sonrasında imal edilmesinin mümkün olmadığı” kanaatini belirtmişti.

Buna karşılık, muhabere sınıfından ya da mühendis kadrosundan subayların da yer aldığı üç ayrı askeri bilirkişi raporunda, “CD’lerin oluşturma, son kaydedilme tarihleri üzerinde kolaylıkla oynanabileceği, bu çerçevede bunların art niyetli kişilerce kolaylıkla imal edilebileceği” kaydedilerek, bu delillerin “sahte olduğu” yolunda kanaat belirtiliyordu.

Peki gerçek neredeydi?

İTÜ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DEVREYE GİRİYOR


Bu yazımızın ardından Türkiye’nin kendi alanındaki en saygın üniversitelerinden İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Bilgisayar Mühendisliği Bölümü tarafından bazı sanık avukatlarının talebi üzerine bu çelişkilerle ilgili bir bilirkişi raporu hazırlandığını öğrendik.

Sanık avukatlarından Şule Nazlıoğlu Erol, İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanlığı’na bir dizi soruyla başvurarak, “bilimsel mütalaa” talep etmiş. Dekanlık, bu talebi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanlığı’na iletmiş. Raporu, bu bölümün eski başkanlarından Prof. Eşref Adalı hazırlamış.

Yaklaşık 40 yıldır İTÜ’de bilgisayar mühendisliği alanında çalışan Prof. Adalı’nın 14 Haziran 2010 tarihli “Bilimsel Mütalaa” başlıklı raporu soru-yanıtlar şeklinde kaleme alınmış.

DEĞİŞTİRİLEBİLİR BİLGİLER ADLİ DELİL OLMAZ


Birinci soru şöyle: Bir bilgisayardaki tarihin ve zamanın veya belli bir dosyadaki tarihin ve zamanın değiştirilmesi, önceki veya sonraki bir tarihin ayarlanması mümkün müdür?

Prof. Adalı, yanıtta “Bir dosyanın yanında görülen zaman bilgisini değiştirmek olanaklıdır” dedikten sonra şöyle diyor:

“Bu işlem iki türlü gerçekleştirilebilir. 1. Bilgisayarların gerçek zaman saati istenen bir zamana ayarlanır. Ardından ilgili dosya kaydedilir. Böylece dosya istenen tarih ve zamanda kaydedilmiş gibi görünür. 2. Dosyaların zaman bilgilerini değiştirmek üzere üretilmiş programlar kullanılarak, dosyaların yanında bulunan zaman bilgileri değiştirilebilir.” Prof. Adalı, ardından ekliyor: “Dosyaların yanında yer alan zaman bilgisi değiştirilebilir nitelikte olduğundan adli delil olarak kullanılamaz.”

YENİ TEKNOLOJİ İLE ESKİ CD YARATILABİLİR


Bir diğer soru şu: “Office 2003 sürümünde özellikle de Word programında oluşturulan belgelerin yazarı, belgenin oluşturulma tarihi, son kaydeden kimliği sonradan değiştirilebilir mi? Bu mümkünse belgenin değiştirilip değiştirilemediği ve orijinal olup olmadığı, gerçekten yazar olarak görünen kişi tarafından oluşturulup oluşturulmadığı kesin olarak tespit edilebilir mi?”

İTÜ bilirkişi raporunda şu yanıt veriliyor:

“Office yazılımının söz konusu kayıtları yazılım içinden değiştirilebildiği gibi, bu kayıtları dışarıdan değiştiren programlar da internetten indirilebilmektedir. Yazar, oluşturulma tarihi, son kaydeden kimliği gibi bilgiler değiştirilebilir bilgiler olduğundan, değerlendirilmesi yapılan belgedeki kayıtlara bakarak kayıtların asıl (orijinal) olup olmadığı, yazar olarak görünen ismin gerçekten bu yazıyı yazan kişi olup olmadığı söylenemez. Dolayısıyla bu kanıtlar adli delil olarak kullanılamaz.”

Prof. Adalı, başka soruları yanıtlarken de, “yazar adlarının da değiştirilebileceğini, sonlandırılmamış CD’ler üzerine ise her türlü eklemenin yapılabileceğini”, ayrıca “mevcut teknoloji kullanılarak bir CD’nin eski teknoloji ile yazılmış gibi gösterilebileceğini”, yani eski tarihli bir CD yaratılabileceğini de belirtiyor.

DEĞİŞTİRİLEBİLİR KANITLARLA YARGIYA VARILAMAZ


Avukat, İTÜ’ye hem TÜBİTAK hem de askeri bilirkişilerin hazırladığı “birbirine tamamen zıt” bilirkişi raporlarını sunup bu çelişkiler hakkında mütalaa talep
eder.

İTÜ bilirkişisinin yanıtı özetle şudur:

“İncelemek üzere bilirkişilere verilen CD’lerin bilgisayar sisteminden nasıl, ne zaman ve kimlerin gözetiminde kopyalandığı bilgisine ulaşılamamıştır. Bir bilişim sisteminden veri kopyalama işlemi, sayısal kanıt toplama kurallarına uygun olarak yapılmalıdır. Dolayısıyla, söz konusu CD’lerin sayısal kanıt niteliği özellikle değerlendirilmelidir.

Genel mantık kuralları gereği; bir önermenin doğru olabilmesi için tüm koşulların sağlanması veya olumlu olması gerekir. Bu mantık kuralı kapsamında, sayısal
kanıtlar değerlendirildiğinde, tüm kanıtların kesin olması aranmalıdır. Bilişim ortamından elde edilen kanıtlar, konu ile ilgili kurallar çerçevesinde toplanır ise bu kanıtlardan kalkarak değerlendirme yapılabilir. Ancak kanıtlar, kurallara uygun olarak toplanmamış ve üstelik değiştirilebilir nitelikte ise bu kanıtlara dayanarak yargıya varılamaz.”


İTÜ’nün bilirkişi raporu, görülebileceği gibi, bilimsel açıdan askeri bilirkişilerin tezlerini destekler niteliktedir.

Yarın devam etmek üzere...

Yazarın Tüm Yazıları