Bağdadi olayı Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

ABD’nin önceki gün DEAŞ lideri Ebubekir el Bağdadi’yi İdlib’de ortadan kaldırdığı baskının dikkat çekici yönlerinden biri, bu hadisenin Türkiye-Suriye sınırının yanı başında yaşanmış olmasıdır.

Haberin Devamı

Bağdadi’nin saklandığı evin bitişik olduğu Barişa köyünün kuzeyde Hatay topraklarına olan uzaklığı kuş uçuşu yalnızca 5.5 kilometre kadardır. Bir başka anlatımla, gece yarısı iki saati aşkın bir süre kuvvetli patlamalarla devam eden bu baskının sınırın Türkiye tarafından fark edilmemesi, en azından patlamaların duyulmamış olması imkânsızdır. Çok kaba bir hesapla, Taksim ile Kadıköy arasındaki mesafeden söz ediyoruz.

Keza Bağdadi’nin yaşadığı mekan Cilvegözü sınır kapısının 9 kilometre kadar güneybatısındadır. Bunun gibi Reyhanlı kasabasının güney sınırı ile Barişa arası 9.5 kilometredir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlib Salva’daki (1) numaralı askeri gözlem noktası da Barişa’nın 20 kilometre kuzeydoğusundadır.

Dolayısıyla Türkiye açısından altı çizilmesi gereken sonuçlardan biri, El Kaide ile birlikte dünyanın en belalı iki terör örgütünden birinin liderinin sınırımızın hemen yanı başına kadar sokulmuş olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasıdır.

*

Haberin Devamı

Yanıt aramamız gereken bir soru, Bağdadi’nin Suriye’de kendisine barınak ararken neden en emniyetli bölge olarak İdlib’i gördüğüdür.

İçinde bulunduğumuz yılın başında uluslararası koalisyonun Fırat’ın doğusunda DEAŞ’ın alan hâkimiyetine son verdiği aşamada, örgütün kadroları Fırat’ın Irak sınırına yaklaştığı güney yerleşimlerine sıkıştırılmıştı. Geçen mart ayında Irak sınırında DEAŞ kontrolündeki Baghuz’un düşmesinin ardından “DEAŞ’ın üst kademe kadrolarından bazı isimlerin İdlib’e geçtiği” BM raporlarına da yansımıştır.

Daha önceki yazılarımızda da konu ettiğimiz üzere, DEAŞ, El Kaide ve bunlarla bağlantılı grupların faaliyetleri hakkında BM Güvenlik Konseyi’ne düzenli olarak sunulan BM İzleme Grubu’nun raporlarının 15 Temmuz 2019 tarihli sonuncusunda bu konuda geniş bilgi yer alıyor.

Neden İdlib? Hatay’a komşu İdlib, Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaşın bugün geldiği noktada ülkenin batısında silahlı muhalefetin ve terör gruplarının kontrolünde kalmış olan son bölgedir.

*

İdlib’deki durumu özellikle zorlaştıran, ‘silahlı muhalefet’ kategorisinin de dışında kalan, BM Güvenlik Konseyi tarafından doğrudan ‘terörist’ kategorisinde görülen köktendinci grupların hepsinin son kale olarak burada üslenmesidir.

Haberin Devamı

İdlib’deki terörist örgütleri iki kümede değerlendirmemiz gerekiyor. Birinci kümede El Kaide çizgisindeki gruplar var. El Kaide, iç savaş başlayınca Suriye’de El Nusra’yı kurmuş ve başına da Abu Muhammed el Culani’yi getirmişti. Culani, 2017 sonunda -ideolojik duruşunu ve yöntemlerini değiştirmemekle birlikte- El Kaide’den koparak Heyet Tahrir eş Şam’ı (HTŞ) kurdu. Ancak BM Güvenlik Konseyi, El Kaide türevi olduğu için militan sayısı 12-15 bin arası tahmin edilen HTŞ’yi de ‘terörist’ kabul ediliyor.

El Kaide kategorisindeki diğer örgüt ise Huras el Din. Bu, HTŞ’ye katılmayıp El Kaide’den talimat almaya devam eden, El Kaide çizgisini ödünsüz sürdüren bir grup. BM raporunda bu gruptaki militanlar 1.500-2.000 aralığında gösteriliyor.

Haberin Devamı

İkinci kümede ise Fırat’ın doğusunda yenilgiye uğrayınca İdlib’e sığınan DEAŞ unsurları var. BM raporunun çarpıcı bir yönü, İdlib’de alan kontrolü büyük ölçüde HTŞ’de olduğu için bu örgütle IŞİD arasında yazılı olmayan bir anlaşmanın bulunduğunun belirtilmesidir. Buna göre, HTŞ hiçbir askeri eyleme kalkışmaması koşuluyla DEAŞ’ın İdlib’de barınmasına izin vermektedir. Ancak HTŞ ile IŞİD’in çatıştığı durumlar da yaşanıyor.

Önceki günkü baskınla ilgili dikkat çeken bir başka ayrıntı şudur: ABD basınındaki haberlere göre, Bağdadi’nin bir süredir Barişa’da ailesiyle birlikte yaşadığı ve baskında yerle bir edilen evin sahibi El Kaide çizgisindeki Huras El Din’in üst düzey yöneticilerinden biridir.

Haberin Devamı

Özetle, Bağdadi’yi hedef alan baskının en önemli sonuçlarından biri, İdlib’in bir terör barınağı haline geldiği algısını dünyanın gözünde perçinleyecek olmasıdır.

*

Bu algı Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü, Rusya ve Esad rejiminin 3 milyon insanın yaşadığı İdlib’e dönük topyekun bir askeri harekâtına -bunun büyük bir göç dalgası ve insani bir felaket yaratacağı gerekçesiyle- kuvvetle karşı çıkan, bu yönde sahada caydırıcı bir tutum alan ülke Türkiye’den başkası değil. Bugün ağırlıklı olarak İdlib’de HTŞ’nin kontrol ettiği bölgede TSK’nın 12 askeri gözlem noktası bulunuyor. Rejim bölgesinde kalan bir noktayla birlikte bu üslerin sayısı 13’e çıkıyor.

Haberin Devamı

Rusya, uzun bir zamandır İdlib’in bir ‘terörist yuvası’ haline geldiğini belirterek, bu bölgenin terör gruplarından arındırılmasını talep ediyor. Son olayın yarattığı tablo, Rusya’nın bu terör yuvalarının dağıtılması konusunda Türkiye karşısındaki tezlerini güçlendirecektir. Rusya’nın ayrıca, Barış Pınarı harekâtında terör tehdidini gidermek üzere Türkiye’ye gösterdiği anlayışlı tutumun karşılığında ‘İdlib’deki terör örgütlerinin durumunu’ gündeme getirmesi de muhtemeldir.

Geçen hafta Soçi’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Rusya lideri Vladimir Putin arasında İdlib üzerinde nasıl bir konuşmanın geçtiği henüz tam olarak açıklık kazanmış değil. Kabul edelim ki, Türkiye’nin İdlib’de mevcut statükonun korunması yolundaki pozisyonunu sürdürebilmesi, Barış Pınarı harekâtı ve ardından Bağdadi baskınıyla birlikte daha sıkıntılı bir zemine kayacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları