Paylaş
Bu yüzden gazetecilik yaptığı dönemde başı dertten hiç kurtulmadı, sayısız soruşturma geçirdi. Çıkarttığı bir gazetenin yayını durduruldu, mal varlığı müsadere edildi. Yolun ortasında dövülerek hastanelik oldu. Arabası havaya uçuruldu.
2008 yılında Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Serj Sarkisyan’ın cumhurbaşkanlığını şaibeli bir şekilde kazandığı seçimin tetiklediği olaylardan sonra hakkında yakalama kararı çıkınca, teslim olmak yerine saklanmayı seçti Paşinyan. Bir yılı aşkın bir süre Erivan’ın içinde saklandı. Kendi isteğiyle 2009 Temmuz ayında savcılığa giderek teslim oldu. İki yıla yakın bir süre hapiste kaldı.
Hapisten çıktıktan sonra Paşinyan’ı, gazeteciliği sürdürmekle birlikte, daha çok siyasi mücadelenin içinde muhalefetin en önemli aktörlerinden biri olarak görüyoruz. 2012 yılında eski cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ın partisinden parlamentoya girdi, ertesi yıl ayrılıp ‘Sivil Sözleşme’ adında kendi partisini kurdu. 2017 parlamento seçiminde Paşinyan’ın partisinin başını çektiği ittifak 105 sandalyeden 9’unu aldı.
Ancak onu zirveye taşıyan gelişmeler, bu yılın mart-nisan aylarında Ermenistan’da yaşanan ve ‘kadife devrim’ olarak adlandırılan olaylar içinde şekillenecektir.
Bu son derece karmaşık toplumsal-siyasal hadiseyi anlayabilmek için öncesindeki koşulları kısaca hatırlamak gerekiyor. Ermenistan yarı başkanlık sistemiyle yönetilirken, 2008’de şaibeli bir seçimle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, bu görevde ikinci dönemini yürüttüğü 2015 yılında ülkenin parlamenter sisteme geçmesini ve cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlanmasını savunan bir anayasa değişikliği hamlesi yapar.
Ermenistan’da sistemin olağan akışında 2018 başında Sarkisyan’ın cumhurbaşkanlığındaki ikinci dönemi tamamlanacak ve anayasa hükmü gereği kendisi bir daha cumhurbaşkanı seçilemeyecektir. Muhalefet, Sarkisyan’ın sistem değişikliğini iktidarda kalabilmek, ipleri elinde tutabilmek amacıyla kendisi için tasarladığını ileri sürer. Sarkisyan, bu eleştiriler karşısında 2018’de ikinci dönemini tamamladığında aktif siyasetten çekileceği, bir daha devlet görevi üstlenmeyeceği yolunda topluma kuvvetli bir taahhütte bulunur. Anayasa değişikliği, verdiği bu güvencenin ertesinde kabul edilir.
Sarkisyan’ın cumhurbaşkanlığındaki görevi geçen mart ayı başında sona erer. Bu sırada kendi partisi zaten parlamentoda çoğunluğa sahiptir ve başbakanlık koltuğunda yine partisinden bir isim, Karen Karapetyan oturmaktadır. Artık sembolik yetkilere sahip olan cumhurbaşkanlığına 2 Mart tarihinde Londra Büyükelçisi Armen Sarkisyan’ın seçilmesinden sonra Serj Sarkisyan sistemden çıkmış gibi görünür. Tam bu noktada, görünüşte kendisi değil ama partisi, ülkenin Sarkisyan’ın tecrübesinden yararlanması gerektiği yolunda bir kampanya başlatır. Kampanyayı Sarkisyan’ın başbakanlığa aday gösterilmesi izler.
Sarkisyan, halka yaptığı taahhüdü çiğneyip, 17 Nisan tarihinde partisinin parlamento çoğunluğuna dayanarak yetkileri güçlendirilmiş başbakanlık makamına oturur. Yoksulluğun başını alıp gittiği Ermenistan’da rüşvetin kurumsallaştığı sisteme zaten tepkili olan geniş toplum kesimlerinde büyük bir infial ortaya çıkar.
İşte Sarkisyan’ın başbakanlığa gelme manevralarını yapmaya başladığı mart ayında bu planları protesto etmek ve toplumda bir muhalefet dalgasını seferber etmek üzere Nikol Paşinyan ünlü yürüyüşünü başlatır. Bir grup arkadaşıyla birlikte, 30 Mart’ta kuzeydeki Gümrü şehrinden Erivan’a doğru yola koyulur. Yolda gittiği köylerde, kasabalarda sırt çantasındaki megafonla konuşmalar yapar, bu arada Facebook hesabını da mesajını aktarmak üzere aktif bir şekilde kullanır.
Yaklaşık 120 kilometre mesafeyi iki haftada kat eder. Erivan’a yaklaştıkça muhalefet hareketi de güçlenmektedir. 13 Nisan tarihinde, yani Sarkisyan’ın başbakan olmasından dört gün önce Erivan’a ulaşır ve sistemi sarsmaya başlar. Paşinyan’ın başını çektiği kitle gösterileri her seferinde Erivan’ın meydanlarında daha büyük kalabalıklarla dalga dalga yayılmaktadır.
Sarkisyan, işte bu gergin ortamda 17 Nisan’da başbakanlığı üstlenir ve 22 Nisan tarihinde Paşinyan’ı tutuklatır.
Paşinyan’ın tutuklanması büyük bir kırılmaya yol açar. Kalabalık toplulukların tepki içinde sokağa dökülmesinin yarattığı büyük toplumsal baskı altında Sarkisyan 23 Nisan günü istifasını açıklar. Buradaki önemli bir gelişme, Sarkisyan’ın Cumhuriyetçi Parti içinden de desteğini önemli ölçüde kaybetmiş olmasıdır.
Paşinyan ertesi günü serbest bırakılır. Ancak gözaltından çıktığında artık iktidar Paşinyan’a geçmiştir. Yeni hükümeti Paşinyan kurar. Bu, kendisinin başbakanlığında diğer partilerin de destek verdiği bir tür milli mutabakat hükümetidir. Bütün gücü elinde toplayan Paşinyan geçen ekim ayında yaptığı bir manevra ile bu kez erken seçim çağrısında bulunur.
İşte geçen pazar günü Erivan’da yapılan ve Türkiye’den bir grup meslektaşımızla birlikte izlediğimiz seçimde Paşinyan oyların yüzde 70.4’ünü alarak tarihi bir zafer elde etti. Gümrü’den halk yürüyüşü ile başlattığı mücadelesini zirveye taşımış oldu.
Seçimin en önemli sonucu Sarkisyan ile özdeşleşmiş olan, daha çok eski Sovyet döneminin yönetici kadrolarının köşe başlarını tuttukları Cumhuriyetçi Parti’nin yüzde 5 barajını geçemediği için parlamento dışında kalmasıydı. Seçimden bir gün önce yaşanan kritik bir başka gelişme, 1998-2008 döneminde cumhurbaşkanlığı yapan Robert Koçaryan’ın 2008’de 10 kişinin ölümüne yol açan olaylardan sorumlu olduğu iddiasıyla hapse atılmasıydı.
Bu yönüyle bakıldığında Ermenistan’da sistemin eski aktörlerinin tasfiyesinin gerçekleştiği bir sürecin yaşandığını da söyleyebiliriz. Paşinyan başbakan olarak ne yapabilir sorusu, ayrı bir yazının konusu.
Paylaş