Paylaş
Hükümetin bugün güvenoyu alması halinde, Ankara'da bütün dikkatler 1-3 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısına çevriliyor.
Ankara'da daha şimdiden yanıtı aranan soru şu:
Mevcut kuvvet komutanlarının görev sürelerinde uzatma olabilir mi?
Bu yılki YAŞ'ın iki önemli özelliği var. Birincisi, ordunun Refahyol döneminde hükümetle ciddi bir çatışma yaşadığı bir dönemin hemen ertesine rastlıyor. İkinci önemli yönü, dört kuvvet komutanının da emeklilik menziline girdikleri bir zamanlamada gerçekleşiyor.
Teamüle uygun davranıldığı takdirde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal yaş haddini doldurduğu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi ise gerek komutanlıktaki iki yıllık süresini gerek yaş haddini doldurduğu için emekliye ayrılıyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman'ın durumları biraz farklılık gösteriyor. Her iki komutan da, iki yıllık süreyi doldurmakla birlikte, yaş haddi sınırıyla karşı karşıya değiller. İstendiği takdirde, görevlerinde uzatma söz konusu olabilir.
Uzatma olacak mı?
Bu sorunun yanıtı bilinmiyor.
Çünkü, her şey Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın kafasının içinde.
Yanıt bilinmemekle birlikte, mantık yürütmeyle Karadayı'nın bu yılki YAŞ öncesinde şu mülahazaları dikkate alarak hareket edeceğini tahmin etmek zor değil.
Bundan dört yıl önce komuta kademesindeki üç önemli askerin (Orgeneral Doğan Güreş, Orgeneral Halis Burhan ve Vural Bayazıt) görev sürelerinin uzatılması nedeniyle meydana gelen yığılmanın zincirleme bir sonucu olarak, 1997 yılında dört komutanın da aynı anda emekli olması gündeme geliyor.
TSK'da kuvvet komutanlarının tümünün aynı anda emekli olup, yerlerinin dört yeni komutanla doldurulması geçmişte sık karşılaşılmış bir durum değil. Normal uygulamada, üst kademedeki görev değişiklikleri bir ya da iki komutanın değiştiği yumuşak geçişlerle olmaktaydı.
Orgeneral Karadayı'nın dikkate almak durumunda olduğu bir başka faktör, 28 Şubat MGK kararları. Bu kararlara imza atmış olan komutanların tümünün değiştirilmesinin son dönemde orduyu açıkça karşısına alan siyasi çevrelerde bir ‘‘zafer'' şeklinde takdim edilmesi, Karadayı'nın hesaplaması gereken bir olasılık.
Bu çerçevede, MGK kararlarının takibinde sürekliliğin sağlanması da bir başka önemli faktör olarak gündeme geliyor.
Bu değerlendirmelerden yola çıkıldığında, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Erkaya'nın görev süresinin bir yıllığına uzatılması olasılığı, şimdiden Ankara'daki siyasi çevrelerde sıkça konuşulan bir senaryo.
Aynı kuvvet derecesinde olmamakla birlikte, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Koman'ın, Köksal'dan boşalacak olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na kaydırılması da bir spekülasyon olarak konuşuluyor. Ancak Orgeneral Karadayı, ordunun orta ve üst kademelerinde tıkanıklık yaratmamak, muhtemel bir rahatsızlığa yol açmamak ve yerleşmiş teamüllerin işlemekte olduğunu da göstermek durumunda.
Orgeneral Karadayı, büyük bir olasılıkla bütün bu mülahazaları tartarak kararını şekillendirecek. Bu çerçevede, kuvvet komutanlarının kararnamelerinde onay makamı olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Mesut Yılmaz'la yapacağı danışmaların önem taşıdığı da altı çizilerek vurgulanmalı.
Karadayı'nın benzer şekilde hassasiyet yaratacak olan bir başka kararı, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir'in durumunu konu alıyor. Teamül işlediği takdirde, Orgeneral Bir'in karargâhta iki yılını doldurduğu için ağustos ayında kıta görevine, muhtemelen ordu komutanlıklarından birine kayması gerekiyor.
Ancak kuvvet komutanlarında sayıca büyük bir değişiklik gerçekleşirken, Genelkurmay karargâhından sorumlu olan komutanın da aynı anda değişmesi sıkıntı yaratabilir mi?
Bir diğer soru da şu: Çevik Bir, ordu-Refahyol sürtüşmesi sırasında Genelkurmay'ın sözcüsü olarak sık sık kamuoyunun karşısına çıkarak, bu iki partiye karşı sert çıkışlar yapmak durumunda kaldı. Sistemde taşların yeniden yerli yerine oturmaya başladığı bir dönemde Çevik Bir'in kıta görevine çıkması siyasi konjonktürle de uyumlu gözükebilir.
Ancak madalyonun öbür yüzünde farklı bir denklem söz konusu: Çevik Bir kıtaya çıktığı takdirde, bu durum örneğin RP çevrelerince bir ‘‘zafer'' şeklinde algılanabilir mi?
Karadayı, karar alma sürecinde muhtemelen bütün bu soruların yanıtlarını da hesaba katmak durumunda.
Paylaş