Paylaş
Bu ihlallerin bazıları AİHM içtihatları açısından ilk olma özelliği taşıyor.
AİHM’nin kararını çok özet bir şekilde incelersek beş başlıkta şu gözlemleri belirtebiliriz:
TUTUKLANMASI İÇİN MAKUL ŞÜPHE VAR
Selahattin Demirtaş, tutuklanmasının makul bir şüphe nedenine dayanmadığını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “özgürlük hakkı”nı güvence altına alan 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasına aykırı olduğunu ileri sürmüştü. Bu fıkra, özgürlük hakkının hangi hallerde kısıtlanabileceğini düzenliyor ve tutuklama yapılabilmesi için “makul nedenlerin bulunması” koşulunu arıyor.
AİHM, incelemesinde dosyada objektif bir gözlemciyi Demirtaş’ın bu suçların en azından bazılarını işlemiş olabileceğine ikna edecek ölçüde yeterli bilgi bulunduğunu değerlendirmiştir. Mahkeme, dolayısıyla AİHS’deki ‘makul şüphe’ kriterinin karşılandığı kanaatine varmış, bu başlıktaki ihlal talebini geri çevirmiştir.
AMA TUTUKSUZ YARGILANMALIYDI
Demirtaş’ın bir diğer ihlal talebi, AİHS’nin 5’inci maddesinin “Tutuklu durumda bulunan herkes hemen bir yargıç önüne çıkarılır; kendisinin makul bir süre içinde yargılanmaya veya adli kovuşturma sırasında serbest bırakılmaya hakkı vardır” şeklinde özetlenebilecek 3’üncü fıkrasıyla ilgiliydi. Demirtaş, tutukluluğunun sürdürülmesinin bu fıkranın ihlali olduğunu ileri sürüyordu.
AİHM, burada Demirtaş’ın serbest bırakılması yolundaki taleplerinin her seferinde yurtdışına kaçabileceği, delilleri karartabileceği gibi aynı standart gerekçelerle reddedilmesini de AİHS açısından sorunlu görmüştür. Mahkeme, Demirtaş’ın hakkındaki soruşturmalar sürerken yurtdışına birçok kez seyahat ettiğini, ancak her seferinde döndüğünü hatırlatıyor. AİHM, aynı standart gerekçelerin her seferinde tutukluluğunun devamı için kullanılmasının yeterli olamayacağı görüşündedir. AİHM, bu çerçevede Türkiye’nin 5’inci maddenin 3’üncü fıkrasını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Kararın bu kısmı, özetle “İlk aşamada makul şüpheyle tutuklanmış olsa da sonrasında Demirtaş’ın tutuksuz yargılanması gerekirdi” mesajını taşıyor.
DOSYASINA ERİŞİM SORUNU YAŞAMADI
Demirtaş, aynı zamanda hakkındaki soruşturma dosyalarına erişemediği şikâyetinde bulunmuş, bu durumun yine AİHS 5’inci maddenin bu kez 4’üncü fıkrasında güvence altına alınan tutukluluğa itiraz edebilme hakkını zedelediğini öne sürmüştü.
AİHM, Demirtaş’ı başvurusunun bu bölümünde haklı görmemiştir. Buna gerekçe olarak, TBMM’ye sunulan soruşturma dosyalarına ulaşabildiğine, kendisinin tutuklanmasına yol açan delillerin esası hakkında bilgi sahibi olduğuna, dolayısıyla tutukluluğuna itiraz edebilmek açısından bir sorun yaşamayacağına kanaat getirmiştir. AİHM, bu şikâyetten ihlal vermemiştir.
SEÇİM HAKKI İHLAL EDİLDİ
Demirtaş, AİHS’ye ‘Ek Birinci Protokol’un üçüncü maddesindeki “serbest seçim hakkı”ndan da başvuruda bulunmuştu. Bu madde “Taraflar; yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler” hükmünü taşıyor. Demirtaş, tutuklanmasının bu hakkın ihlaline yol açtığını da ileri sürmüştü.
AİHM, değerlendirmesinde söz konusu hakkın yalnızca seçilme değil, aynı zamanda “parlamento çalışmalarına katılabilme hakkını da içerdiğini” vurguladı. Ardından, kendisinin yalnızca bir milletvekili değil, aynı zamanda ülkenin siyasi muhalefet liderlerinden biri olduğunu belirterek, durumunun “yüksek düzeyde bir korumayı gerektirdiğini” belirtti.
AİHM, sonuçta Demirtaş’ın seçilme ve parlamento çalışmalarına katılabilme hakkının ihlal edildiğine, ayrıca kendisini parlamentoya gönderen seçmenlerin egemen iradesinin de çiğnendiğine hükmetti. Seçim hakkını tutuklu yargılama meselesiyle ilişkilendiren bir ihlal AİHM’de bir ilk.
Buraya kadar olan dört hüküm de 7 kişilik daireden oybirliği ile çıktı.
KISITLAMADA AMAÇ DIŞINA ÇIKILDI
Bir başka ihlal, AİHS’nin “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” şeklindeki 18’inci maddesinden verildi. Önem taşıyan bir husus, mahkemenin bu ihlali yine ‘tutuklu yargılama’ faslından (AİHS 5/3) verdiği diğer ihlalle bağlantılı olarak tesis etmiş olmasıdır. Bu da AİHM açısından bir başka ilktir.
Metnin bu bölümünde, Avrupa İnsan Hakları Komiseri’nin gözlemlerine dayanarak, ülkedeki gergin siyasi iklimin, özellikle olağanüstü hal rejimi altında ulusal mahkemelerin bazı kararlarını etkileyebilecek bir ortam yarattığı belirtiliyor. Devamında, bu bağlamda yargı makamlarının Demirtaş, HDP üyeleri, seçilmiş belediye başkanları ve daha genel olarak muhalif seslere karşı sert bir tutuma yöneldiği belirtiliyor.
AİHM, bu noktada bir muhalefet liderinin tutuklu kalmasının yalnızca kendi hakları değil, bizzat demokratik sistem açısından da tehdit yarattığına kanaat getirmiştir. Mahkeme, bu çerçevede Demirtaş’ın özellikle referandum ve cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyaları sırasında tutuklu kalmasının, -saklı bir amaçla- çoğulculuğun bastırılması ve siyasi tartışma özgürlüğünün daraltılmasını hedeflediği sonucuna varmıştır.
AİHM, bu tespiti milletvekilinin tutuklu yargılanmasıyla ilişkilendirerek, Türkiye’nin AİHS’nin tanıdığı sınırlamaları amaç dışında uyguladığına hükmetmiş ve ihlalle birlikte Demirtaş’ın en kısa zamanda tahliye edilmesini de talep etmiştir.
Toplam 7 üyeden oluşan dairedeki Türk yargıç Prof. Işıl Karakaş kararın bu kısmına itiraz eden tek üye olmuş ve iki sayfalık bir karşı görüş kaleme almıştır.
Paylaş