Paylaş
Tartışmanın temelinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 286’ncı maddesinde getirilmiş olan cezaların Yargıtay’da temyizine ilişkin 5 yıl sınırı yatıyor.
Bu maddenin ikinci fıkrasına göre, birinci derece mahkemesinin verdiği 5 yıl ve altındaki hapis cezalarının istinaf mahkemesinde onaylanması halinde hüküm kesinleşmiş kabul ediliyor. Dolayısıyla sanıklar açısından kararın Yargıtay’da temyiz edebilmesi yolu kapanıyor. Bu durumda Cumhuriyet davasında mahkûm olan 15 sanıktan 8’i hakkındaki mahkûmiyetler 5 yılın altında olduğundan onların cezaları kesinleşmiş oldu. Sonuçta bu sanıklara yeniden hapishane yolu göründü.
Aynı maddeye göre istinafta onaylanan mahkûmiyetlerin 5 yılın üstünde olması halinde ise ceza kesinleşmemiş kabul ediliyor ve Yargıtay’da temyize gidilebiliyor. O zaman Yargıtay’daki süreç bekleneceğinden -belli suç kategorilerinde- yeniden hapishaneye girilmesi gibi bir risk ortaya çıkmıyor. Cumhuriyet davasında bu durumda olan 7 sanık var.
Sonuçta karşımızda şöyle bir çelişki beliriyor: Davanın sanıklarından Hikmet Çetinkaya ‘silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığı için temyize gitme hakkına sahip. Bu aşamada hapse girmesi söz konusu değil. Ama sanıklardan Bülent Utku aynı suçtan 4 yıl 6 ay hapis cezası aldığından kendisinin yeniden cezaevine girmesi yolu açılıyor.
*
Yasadan kaynaklanan bu durumun beraberinde getirdiği tartışmalara en önemli katkılardan biri İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin eski dekanı Prof. Adem Sözüer’den geldi. Prof. Sözüer, 26 Şubat’ta Cumhuriyet’te çıkan makalesinde, birden fazla sanığın bir arada ve benzer fiillerden yargılandığı davalarda süre sınırının sorun yarattığına dikkat çekerek, ceza miktarına bakılmaksızın her mahkûmiyetle ilgili temyizin mümkün olması gerektiğini belirtti. Prof. Sözüer, Yargıtay’ın içtihatla bu yolu açabileceğini belirterek, bu çerçevede infazın durdurulması kararı da verebileceğini kaydetti.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit ise 27 Şubat’ta yaptığı bir açıklamayla Prof. Sözüer’in soruna içtihatla çözüm bulunması önerisine sıcak bakmadı ve “Aynı konumda, aynı nitelikte olan kişilerin cezalarının farklı farklı yerlerde kesinleşiyor olması hak mağduriyetine yol açıyorsa bunun düzeltilmesi gerekir. Ancak bunun yasayla düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum” dedi. Cirit, bu arada geçmişte Yargıtay’a temyiz başvurularında ceza sınırının 5 değil, 2 ya da 3 yıl üzerinden belirlenmesini önerdiklerini ancak bu önerilerinin kabul görmediğini de kayda geçirdi.
Yöntemde farklı düşünseler de bir ceza hukukçusu akademisyenle Yargıtay Başkanı’nın buluştukları ortak nokta, ortada düzeltilmesi gereken bir adaletsizlik olduğu gerçeğidir.
*
Prof. Sözüer ile Cirit arasındaki tartışmayı dün Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile yaptığım sohbette gündeme getirdim. Gül, sürmekte olan herhangi bir dava üzerinde görüş beyan etmeyeceğini belirtti. Bakan, bununla birlikte istinaf mahkemelerinin işleyişiyle ilgili bir çalışmanın yürütüldüğünü de açıklayarak, bir değişikliğin gündeme gelebileceğini de hissettirdi.
Gül, istinaf mahkemelerinin önümüzdeki temmuz ayında üçüncü yılını dolduracağını hatırlatarak, şöyle konuştu. “Aslında istinaf mahkemelerinde yolun daha başındayız. Adalet Bakanlığı olarak başlattığımız bir çalışmayla başlangıç döneminde uygulamada ortaya çıkan meseleleri değerlendiriyoruz. İstinaf sistemi daha verimli hale nasıl getirilebilir, uygulamada eksiklikler varsa bunlar nasıl giderilebilir gibi konulara bakılıyor. Bizim buradaki temel amacımız hukuk güvenliğini ve istikrarını sağlamak. Şu anda bu mutfak çalışması yürüyor. Muhtelif fikirler ortaya atılıyor. Ancak alınmış bir karar yok.”
*
Bakandan aldığım izlenim, 31 Mart yerel seçiminden sonra nisan ayında konunun olgunlaştırılacağı ve ardından açıklanacak yeni yargı reformu paketi içinde istinaf mekanizmasının işleyişi, cezaların temyiz süreleriyle ilgili düzenlemelere –muhtemelen- yer verilebileceğidir. Kendisini bağlamaktan kaçınsa da, Adalet Bakanı’nı bazı değişikliklere gidilmesi hususunda esnek bir tutum içinde bulduğumu söyleyebilirim. Gül, “Hukuk yaşayan bir disiplindir” diyerek değişikliğe kapıyı açık tutuyor.
Tabii bu konuda bir yasa değişikliği çıkıncaya kadar ‘Cumhuriyet davasının 8 sanığı kesinleşen istinaf kararı çerçevesinde hemen cezaevine girer mi’ sorusunun yanıtını bilmiyorum. Kesinleşen cezalarının infazı konusunda acele edilmeyeceğini ümit etmek istiyorum.
Not: Dün başladığım ‘Türk Yargı Etiği Bildirgesi’ konusundaki değerlendirmeme yarın devam edeceğim.
Paylaş