Paylaş
Bu durum özellikle Yunanistan cephesinde hissediliyor. Bunun anlaşılabilir bir nedeni var. Son gelişmelerle birlikte, Türkiye F-16 savaş uçağı filosunun modernizasyonuna ancak başlayabilme noktasına gelirken, Yunanistan zaten iki yıl önce başlamış olduğu F-16 modernizasyonu programına ek olarak ABD’den bir de en son teknolojiye sahip beşinci nesil F-35 uçakları alacaktır.
Burada daha önce de vurguladığımız üzere, Türkiye ile Yunanistan arasında havadaki denge meselesi gündeme geliyor.
YUNANİSTAN EGE’DE ÖNE Mİ GEÇTİ?
Hatırlanacağı gibi ABD yönetimi, geçen 26 Ocak’ta Kongre’ye Türkiye’ye 40 adet yeni modern versiyon F-16 satışı ve Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki 79 F-16’nın da modernizasyonu için başvuruda bulunurken, Yunanistan’a da 40 adet F-35 savaş uçağının satışı için eş zamanlı olarak bildirim yapmıştır.
Bu durumda Türkiye bir önceki nesilde kalan F-16’ların modernizasyonunu yürütürken, Yunanistan’ın F-35 savaş alımının kesinleşmesi, Ege’deki güç dengesini Türkiye açısından olumsuz yönde etkileme potansiyeli taşıyor. Çünkü envanterdeki mevcut F-16’lar 4’üncü nesil, yeni gelecek modern F-16’lar 4.5’uncu nesil yeteneklerine sahip.
Oysa Yunanistan’ın alacağı F-35’ler, teknolojik donanım ve bunun kazandırdığı yetenekler açısından bir sonraki 5’inci nesli temsil ediyor.
Ankara’nın kaygısı, bu durumun, Yunanistan’ı Ege’de havadaki rekabette bir adım öne geçirebilecek olmasıdır.
YUNAN BASINI: ‘ABD TÜRKİYE’Yİ KAYBETMEK İSTEMİYOR’
Tam bu noktada ABD Dışişleri Bakanlığı’nın S-400 meselesine bir çözüm bulunması halinde Türkiye için de F-35 seçeneğinin masada durduğu çıkışını yapması, Yunanistan’da yerleşmeye başlayan üstünlük kazanma duygusunu biraz sarsmış gibi görünüyor.
Nuland’ın önerdiği yönde bir gelişme sağlanırsa, F-16’larda iki ülke arasında zaten sağlanmış olan denge, bu kez F-35’lere da tahvil edilebilecektir.
Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden Katimerini’de geçen pazartesi günü yayımlanan, iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi milletvekili ve Panteon Üniversitesi devletler hukuku öğretim üyesi Dr. Angelos Syrigos’un yazısı, Nuland’ın açıklamasının Yunanistan’da yarattığı rahatsızlığı anlatıyor.
Syrigos’un yazısının başlığı, “ABD’nin hayırsız evladın eve dönüşüne başını salladığı” gibi bir benzetmeyi içeriyor. Eve dönen evlat ile kastedilen Türkiye’dir.
Yeni Demokrasi Partisi milletvekili Syrigos, yazısında Nuland’ın neden bu açıklamayı yaptığını analiz etmeye çalışıyor. Yazı, geniş bir şekilde Türkiye’nin ABD açısından taşıdığı öneme vurgu yapıyor. Syrigos, “ABD Türkiye’yi kaybetmeye hazır değil. Türkiye’yi Batı ittifakı içinde tutmak istiyor. Ayrıca, Türkiye ile olan anlaşmazlıklarında Yunanistan’ın tarafını tutmaya da hazır değil” diye yazmış.
ANKARA’DAN NULAND’A GELEN YANITLAR
Nuland’ın bu çıkışına, Ankara’daki tepkilerin en azından resmi düzeyde sakin bir çizgide seyrettiğini söylemek mümkün. Örneğin Milli Savunma Bakanlığı, geçen perşembe günü bu konudaki sorular üzerine “her iki ülkenin duruşunda herhangi bir değişikliğin olmadığını” kaydederek, Nuland’ın açıklamalarının “bu aşamada bir iyi niyet beyanı olarak değerlendirildiğini” duyurdu.
Bir başka deyişle, Ankara’nın S-400’ler konusundaki tutumunda bir değişiklik olmadığı belirtilmiş oldu.
Buna karşılık, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklaması bazı nüanslar da taşıyordu. Fidan, geçen pazar günü A Haber’e mülakatında F-35’e dönüş konusundaki soruya şu yanıtı verdi:
“Bu yetenek bizim diğer yeteneklerimizi kaybetmeden ilave olarak alacağımız bir yetenek olursa neden olmasın? Ama bu yeteneği alma karşılığında bizim başka yeteneklerimizden vazgeçmemiz veya başka politikalara adapte etmemiz gibi bir şart olursa, bu şartlar da hiçbir şekilde uzlaştırılamaz şartlar olursa, o zaman başka alternatifler aramaya devam ederiz” dedi.
Fidan da mevcut yeteneklerden, yani S-400’lerden vazgeçilmeyeceğini söylüyor. Ancak tersinden okunduğunda, satır aralarında şartların uzlaştırılabilir olması halinde bir esnekliğe açık durduğu izlenimini de veriyor.
FİDAN: ‘2030’A KADAR DENGELER NASIL GELİŞİR, İZLEYECEĞİZ’
Önemli gördüğümüz bir başka noktanın altını çizelim. Fidan, ABD’nin Yunanistan’a vereceği F-35 uçaklarından söz ederken “F-35’lerin tesliminin 2030’dan sonra öngörüldüğünü” belirtip “O zamana kadar ne olur, dengeler nasıl gelişir, bunu takip edeceğiz” diye konuşuyor.
Fidan’ın 2030 tarihini vermesi dikkat çekicidir. Çünkü, daha önce Yunan tarafının açıklamalarında F-35’lerin teslimi için 2027-2028 gibi beklentiler ifade edilmişti. Dışişleri Bakanı ise 2030 yılını telaffuz ediyor.
Tabii ABD’nin F-35’leri Yunanistan’a teslimi geciktiği ölçüde Türkiye’nin de kendi imkânlarıyla beşinci nesil yeteneğini kazanması açısından zaman kazanacağı, dolayısıyla bu gecikmeyi memnuniyetle karşılayacağı izahtan varestedir.
Kritik bir nokta daha var. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin 2020’li yılların ikinci yarısında 2030’a doğru nasıl bir konjonktürde seyredeceğini bugünden öngöremiyoruz; önümüzdeki kasım ayında ABD’de Beyaz Saray’da mevcut demokrat başkan Joe Biden’ın mı, yoksa Cumhuriyetçi Donald Trump’ın mı oturacağını bilemediğimiz gibi...
ABD ile ilişkiler konjonktürdeki gelişmelere göre pekala bugünkünden bambaşka noktalara da gidebilir. Fidan’ın 2030’u kastederek, “O zamana kadar ne olur, dengeler nasıl gelişir, bunu takip edeceğiz” şeklindeki sözleri, zamanın sürpriz çözümleri içinde barındırabileceği şeklinde de okunabilir.
F-35’LER KOLAY KOLAY GÜNDEMDEN ÇIKMAYACAK
Gelişmelerin bu şekildeki seyri, yapılan bütün bu açıklamalar bize, F-35’ler dosyasının söylem düzeyinde bile olsa Türkiye-Yunanistan-ABD arasındaki üçlü denklemde önümüzdeki dönemde de kalıcı bir gündem maddesi olarak yerini koruyacağını gösteriyor.
Burada önem taşıyan bir diğer husus, F-35’ler alınsın ya da alınmasın, Türkiye’nin kendi beşinci nesil milli muharip uçağını üretmesi konusundaki farkındalığın Türk kamuoyunda giderek güçlenen bir zemin kazanmakta oluşudur. “KAAN” ismi verilen bu uçağın motor sorunu çözüme kavuşturabildiği takdirde, Türkiye’nin 2030’lu yılların ortalarına doğru bu yeteneği kazanması hedefleniyor.
Türkiye bu yeteneğe yaklaştığı ölçüde, F-35’ler konusu da Yunanistan ve ABD ile ilişkiler denklemindeki ağırlığını kaybedecektir.
Tabii, önümüzdeki yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların çözümü yönünde elle tutulur sürpriz gelişmelerin ortaya çıkması da, iki ülke arasındaki askeri rekabetten kaynaklanan silahlanma baskısını belli ölçülerde aşağı çekecektir. Bu nedenle hava kuvvetlerini modernize ederken barış diplomasisine de öncelik vermekte sayısız yarar var.
Paylaş