ABD kaos içinde savrulurken

Minneapolis şehrinde bir polisin siyahi bir Amerikalıyı etkisiz hale getirdikten sonra boğazına dizini bastırmak suretiyle ölümüne yol açmasının ülke çapında tetiklediği hadiseler ABD’yi yakın zamanların en büyük sarsıntılarından birinin, muhtemelen en büyüğünün içine sokmuş bulunuyor.

Haberin Devamı

Ülkenin neredeyse her bir köşesinde sürmekte olan kitlesel protesto eylemleri, mağazaların yağmalanması, başkent Washington D.C.’deki tarihi anıtların tam teçhizatlı askerler tarafından koruma alıntına alınması, göstericilerin üzerinde alçak uçuş yapan askeri helikopter görüntülerini yan yana getirdiğinizde, bir kâbus senaryosunun ABD’nin üzerine çöktüğünü düşünebilirsiniz. Sahneyi kaplayan bu fonda bir kilisenin önünde elindeki İncil ile poz veren, göstericilere meydan okuyan ABD Başkanı’nın görüntüsünü büyük resme eklemeyi de unutmayın.

Bundan iki-üç yıl önce ancak zengin düş gücüne sahip bir Hollywood senaristinin kaleminden çıkabileceğini düşündüğünüz bir kurgusal gerçeklik, 2020 yılında ABD’nin her köşesinden gerçeğin kendisi olarak karşımızda beliriyor bugünlerde.

Haberin Devamı

 IRKÇILIĞA TEPKİ

 Ucu açık bir şekilde seyretmekte olan ve pek çok etkenin, dinamiğin iç içe geçtiği bu hadiseleri çok katmanlı bir çerçeve içinde değerlendirmeye çalışalım. Olayların başlangıcında siyahi bir vatandaşın polis tarafından vahşice öldürülmesi ve bu cinayetin neden olduğu tepki dalgası var.

George Floyd’un ölümü Amerikan toplumunda birçok fay hattı üzerinde birikmiş yüklü bir basıncı da birden dışa vurmuştur. Polisin davranışı Afrikalı Amerikalıların ırkçılığa, ayrımcılığa maruz kaldıkları yolundaki haklı hissiyatlarının sinir ucuna basmış ve bu kesimde son zamanlarda eşi görülmemiş bir infial dalgasını tetiklemiştir.

Polisin davranışı, ABD’nin dört bir tarafında gençlerin ağırlıklı olduğu kalabalık kitlelerin sokağa döküldüğü kuvvetli protesto eylemlerini beraberinde getirmiştir. Olayların akışındaki önemli bir kırılma bu noktada yaşanmıştır. Çok yakın zamanda silahlı aşırı sağcı grupların yaptıkları baskınları müsamahayla karşılayan polisin barışçıl gösterilere orantısız güç kullanarak yanıt vermesi, polisin adaletli davranmadığı kanaatini güçlendirmiş, polisin yararlandığı ‘cezasızlık kültürü’ meselesini gündeme taşımıştır.

Bununla birlikte, bazı şehirlerde polisin bir kesiminin göstericileri destekleyen tutumlar sergilemesi kolluk gücündeki farklı yönelişlere de işaret ediyor.

Haberin Devamı

TRUMP ÇATIŞMAYI TERCİH EDİYOR

 Bir diğer kırılma, protestolar büyük ölçüde barışçıl bir şekilde sürmekte iken New York, Washington D.C. başta olmak üzere bazı şehirlerde yaşanan yağmalama olaylarıyla ortaya çıkmıştır. Bu hadiseler ABD Başkanı Donald Trump’a, tutumunu daha da sertleştirerek, aşırı güç kullanımına yönelmesi ve orduyu devreye sokabilmesi için ek bir mazeret vermiştir.

Bütün bu tablo karşısında ülkeyi kaplayan gerilimi düşürmek, toplumu yatıştırmak yönünde mesajlar vermektense, çatışma eşiğini yükseltmeyi tercih eden bir ABD Başkanı var. Yaygın kanaat, Trump’ın sürmekte olan kargaşayı önümüzdeki kasım ayında yapılacak başkanlık seçimine dönük stratejisi açısından da değerlendirmekte olduğudur. Siyasi hesaplar ülkeyi sakinleştirme arayışının önüne geçince kriz daha da derinleşmektedir.

Haberin Devamı

 GELİR DAĞILIMINDAKİ UÇURUM BÜYÜYOR

 Bu hadiseleri değerlendirirken ABD’ye bugün hâkim olan ekonomik ve sosyal koşulları da göz önünde bulundurmalıyız. Bu bağlamda öncelikle vurgulamamız gereken, ortalığı kaplayan çalkantının COVID-19 salgını nedeniyle bu ülkede uygulanmakta olan önlemlerin getirdiği ekonomik yavaşlama ve işsizlik dalgasıyla girilen büyük bir belirsizliğe rastlamasıdır.

Ekonomik koşulların daha da kötüleşmesi, ABD’de gelir dağılımındaki eşitsizliklerin iyice tırmandığı bir konjonktürle iç içe geçiyor. 2016 yılında ülkedeki servetin yüzde 38.6’sını nüfusun yüzde 1’i kontrol etmekteydi. Trump’ın başkan seçildikten sonra getirdiği vergi indirimleri ülkede yaratılan servetin çok büyük bir bölümünü avucunda tutan ve yalnızca kendi çıkarlarına odaklanmış ayrıcalıklı kesimlerin daha da zenginleşmesine yol açmıştır. Sosyal güvenlik ve eğitim alanındaki devasa sorunlar tabloyu daha da vahim bir hale getiriyor.

Haberin Devamı

Bu kadar büyük eşitsizlikleri, bu ölçülerde toplumsal dengesizlikleri herhangi bir sistemin toplumsal barış ve istikrar içinde uzun süre taşıyabilmesi güçtür. Uçurumun daha da açılmaya devam etmesi, bir dönem vatandaşlarının ‘yarınlarının daha iyi olacağı’ umudunu canlı tutan ‘Amerikan Rüyası’nın çözülmeye yüz tuttuğunu gösteriyor.

KAOS İÇİNDE BİR SEÇİME DOĞRU

 Durumu daha da ağırlaştıran faktör, ülkede ciddi bir liderlik sorunu yaşanmasıdır. Sürekli kutuplaştıran, gerilimden beslenen, her seferinde daha da çatışmacı bir söyleme yönelen bir ABD Başkanı var karşımızda. Trump’ın daha geçenlerde bir Cumhuriyetçi destekçisinin “Tek iyi demokrat, ölü bir demokrattır” sözlerini içeren bir videoyu ‘retweet ederek’ kendi sosyal medya hesabından paylaşmış olması bile kutuplaşma konusunda ne kadar gözü kara gittiğinin en uç örneğidir.

Haberin Devamı

Bu yönüyle ABD’yi boydan boya kaplayan huzursuzluğun gerisinde Trump’ın bilinçli bir şekilde tırmandırdığı çatışmacı siyaset anlayışının etkisi görmezlikten gelinemez. Cereyan eden hadiseler, kutuplaştırıcı söylemlerin demokrasi ve toplumsal barış açısından ne kadar tehlikeli olabileceğinin çarpıcı bir delilidir.

ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimine doğru çok zor, çok sancılı geçeceği anlaşılan beş aylık bir döneme giriyoruz. Herhalde bu ülkenin tarihindeki en kaotik seçim süreçlerinden birine tanıklık edeceğiz. ABD’nin muhtemelen iyice kendi içine kapanacağı bu dönem COVID-19 salgını nedeniyle dünyanın da büyük bir belirsizlikten geçtiği bir zaman kesitine rastlıyacak.

ABD’nin bu ölçüde bir kaosa doğru savrulması, üzerinde yaşadığımız yerküre üzerindeki belirsizliği daha da derinleştirecektir. Ayrıca, başkanlık seçiminin ABD’deki bu olumsuz gidişatı ne ölçüde tersyüz edeceği de meçhuldür.

Yazarın Tüm Yazıları