Paylaş
Randevu defteri çok mu çok dolu. E dünyanın en önde gelen otomobil firmalarından ikisinin Türkiye ayağının CEO’su ne de olsa. Plan, programına dahil olmak gerçekten çok zor. Bu süreçte yaptıkları üretim ve ihracatla Türkiye’ye 6 buçuk milyar dolar kazandırmışlar. Cari açığı kapatmada ya da dengede tutmada Ali Haydar Bey’in CEO’su olduğu bu firmanın katkısı çok büyük. Tamamı Türkiye’de üretilen Hybrid C-HR’den ve onun tüm dünyaya ihracatından söz ediyorum. Aslen Malatya coğrafyasından ama Adana’da büyümüş. Taa ki 29 yaşına kadar. 29’una geldiğinde tası tarağı toplayıp ‘yeneceğim seni’ dediği İstanbul’a gelmiş. 9 aylık bir demir-çelik serüveninden sonra, otomobil dünyasına giriş yapmış ve tastamam 6 yıl sonra yani 35 yaşında da Türk otomotiv dünyasının en genç yöneticisi olarak firmasının genel müdürü olmuş. Yükseldikçe yükselmiş anlayacağınız.
Sonrasında da malum CEO denilen o mertebeye yükselmiş. Şahane bir hayat ve başarı hikayesi. İşin ilginç yanı, işler güçler tüm yoğunluğuyla devam ederken, tiyatroyla da sürekli içli dışlı olmuş olması. Çünkü gerçek mesleği tiyatroculuk onun. Bir hayli de oyuncu arkadaşı olması o sebepten. Şu anda hayallerini süsleyen en büyük düşü ise elindeki iki oyunu yönetip, sahnelemek. Şaka gibi değil mi? Vakti zamanında, mesela Amerika – Japonya gibi iki uzun uçuşu arasında, bir kaç gün Adana’ya gidip gelmeyi sıkıştırıp, tam 6 yıl sahnelenen bir oyun da yönetmiş. Tutkulu bir tiyatro aşığı! Bu arada “Nisan’da Adana’da” diyerek, “Portakal Çiçeği Karnavalı” nı kente kazandıran ve Adana’nın marka şehir olmasında çok büyük katkısı olan bir memleket insanı CEO Ali Haydar Bozkurt. Tavrıyla, tarzıyla, duruşuyla, gençlere bakışıyla, onlara dokunuşuyla, yönetici üslubuyla, sanatçı hissiyatıyla, global vizyonuyla örnek gösterilmesi gereken dünya çapında çok başarılı bir yönetici. Türkiyemiz ’in yüz aklarından örnek alınası bir abimiz. Ve elbette ki o Anadolulu samimiyeti her şeyi.
Arda Turan döndü!
İsterseniz prim kavgası üzerinden konuşursunuz, isterseniz Milli Takım uçağında gazeteci ağabeyine yaptığı saldırı üzerinden yürürsünüz ya da instagram hadiselerinden dem vurup konuşursunuz. Karakter, oyunculuk, şuculuk, buculuk yapmadan ya da bunları sorgulamadan Lucescu sonrası Arda Turan'ın Milli Takım'a döndüğünü öğrenmiş bulunuyoruz.
Federasyon Başkanı'na olgunluğu, elden bırakmadığı sevgi ve birleştirici tavrı üzerinden methiyeler düzen, Lucescu'nun sevgi dolu tavrından dem vuran oyuncunun sanırım Terim Dönemi'nde sevgi görememek konusunda ciddi bir travması oluşmuş olduğu da anlaşılabilir. Bu yüzden agresif tavırlar sergilediği de ifade edilebilir. İçinde bulunduğu Avrupai Barcelona ortamı, uçakta yaşadıkları, takkeyi önüne koyup düşünüp taşınması 'Kaptan Arda'yı gerçekten 'Kaptan' yapmıştır umarım. Yaşanılanlardan ders almak kadar müthiş bir olgunluk yoktur şu dünya aleminde. Elbette ki aynı agresif dozajı yüklü hadiseler bir daha tekrarlanmayacaktır, buna eminim! Bu arada giden hocanın edasına, gelen hocanın tavrına göre tavır alan federasyon yöneticisinin de değişen bu edalara, bu tavırlara göre şekil almasını da bir ara konuşmak gerek.
Paylaş