Paylaş
Geçtiğimiz yıl Mart ayında tanıştığımız Coronavirüs (Covid-19) pek çok şey değiştirdi yaşantımızda. Artık eskiden olduğu gibi sosyalleşemiyor, sevdiklerimizle kucaklaşamıyoruz., Alış-veriş merkezlerine gidemiyor, ihtiyaçlarımızı on-line mağazalardan temin etmeye çalışıyoruz.
Küresel boyuttaki Coronavirüs salgını, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, eğitim alanını da derinden etkiledi. Dünyada hemen hemen tüm ülkeler virüsün yayılma hızını azaltabilmek için çocuklar ve gençlerin eğitimine ara verdiler. Unesco’nun verilerine göre; 191 ülkede okullar fiziksel olarak eğitime ara verirken, 5 ülkede okullar kısmen kapandı. Dünya genelinde yaklaşık 1,723 milyar öğrenci bu durumdan etkilendi. Süreç içinde dersler dijitale taşındı ve oyun oynamak, arkadaşlarıyla sohbet etmek (chatleşmek) gibi nedenlerle zaten bilgisayar başında olan öğrenciler artık vakitlerinin tamamını bilgisayar başında geçirmeye başladılar.
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi Başhekimi ve Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Koytak, pandemi nedeniyle 2020 yılında hem eğitimlerini sürdürmek hem de sosyal faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla bilgisayar, tablet ve telefon ekranlarına maruz kalan çocuklarda miyop oranının arttığını söylüyor. Prof. Koytak bu durumu kanıtlayan ilk bilimsel araştırmanın Çin’den geldiğini ifade ediyor.
Yaklaşık 125 bin çocuğun son beş yıldaki göz kırma kusuru ölçümlerine dayanılarak yapılan çalışma; Çin’de, 2020 yılının ilk altı ayında uygulanan sıkı sokağa çıkma yasağı ve uzaktan öğretim gibi uygulamaların 6-8 yaşları arasındaki çocuklarda miyopluk gelişimini belirgin olarak arttırmış olduğunu gösteriyor. Araştırma bulgularına göre 2020 yılında miyopluk görülme sıklığı önceki yıllara göre 6 yaşındaki çocuklarda 3 kat, 7 yaşındaki çocuklarda 2 kat, 8 yaşındaki çocuklarda da 1,4 kat artmış durumda.
Prof. Dr. Arif Koytak, hafif ve orta düzeydeki miyopluğun kişinin yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunun söylenemeyeceğini; ancak, tüm miyopluk olgularının % 10’unu oluşturan yüksek miyopluğun (6 ve üzeri numaralar) orta yaş ve sonrasında gözlerde ilerleyici hasara ve kalıcı görme kayıplarına neden olabildiğini ifade ediyor.
Miyopluk, özellikle uzak mesafede bulanık görüşe yol açan bir göz bozukluğu. Önceleri bu bozukluğun büyük oranda genetikle ilgili olabileceği düşünülüyorsa da artık tek faktörün genetik olmadığı biliniyor. Toplumda miyopluk oranının hızlı artışı ile ilgili olarak yapılan araştırmalar, bu artışın çocuk ve gençlerin yakın mesafeye odaklanarak yaptıkları işlerin belirgin biçimde artmasından kaynaklanabileceğini ortaya koymuş bulunuyor. Yine farklı ülkelerde çok sayıda çocuk üzerinde yapılan uzun süre takipli çalışmalarda; oyun ve spor aktiviteleri için dışarıda az zaman geçirmenin miyopluk gelişimi açısından belirgin bir risk faktörü olduğu; açık hava ve parlak gün ışığında yapılan aktivitelerin ise miyopluk gelişimi açısından koruyucu etkisi bulunduğu tespit edilmiş durumda.
Prof. Dr. Arif Koytak’ ın ifadesine göre; 2000 yılında toplumdaki miyop oranı Avrupa ve Amerika’da %25, Çin ve Singapur gibi Uzak Asya ülkelerinde %50 civarında idi. 2020 yılında bu oran Batı ülkelerinde %33’e, Uzak Doğu ülkelerinde ise %80’e çıkmış bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü' nün beklentisi ise, 2050 yılında tüm dünya nüfusunun %50’den fazlasının miyop olacağı şeklinde.
Prof. Koytak, 10 yaş altındaki çocuklarda miyop oluşumu ve artışını önleme konusunda alınabilecek tedbirleri şöyle sıralıyor:
-Yakın zaman içinde göz muayenesi olmamış olan tüm çocuk ve gençlerin göz muayenesinden geçerek mevcut kırma kusurlarının düzeltilmesi.
-Sosyal mesafe ve karantina kurallarına uymak şartıyla, her fırsatta özelikle gün ışığında yapılacak oyun, yürüyüş, bisiklet, spor gibi açık hava aktivitelerine ağırlık verilmesi.
-Bilgisayar, tablet ve cep telefonu karşısında geçirilecek zamanın mümkün olduğunca kısıtlanması.
-Ekran karşısında aralıksız durulan zamanın olabildiğince kısaltılması. Her yarım saatlik yakın çalışmanın ardına 5-10 dakikalık göz dinlendirme molasının konulması.
-İçeriği uygun bazı derslerin görüntülü değil, sesli kayıttan sunulması.
-Ekrandan izlenmesi gereken şeylerin mümkünse TV ekranından ve mümkün olduğunca uzaktan izlenmesi.
-Loş ortamlarda çalışmaktan kaçınılması. Okumak, yazmak, resim çizmek gibi yakın mesafeden yapılan uygulamaların mümkün olduğunca aydınlık ortamlarda gerçekleşti.
Koronavirüsün etkisi geçici olacak gibi görünmüyor. Zira kent nüfuslarındaki hızlı artış, küresel ölçekte hareketliliğinin hızlanması ve dönüşen beslenme rejimleri sebebiyle küresel salgınların farklı ölçeklerde her on yılda bir tekrarlanacağı öngörülüyor. Bu da “evde eğitim” in (home schooling) ve etkileşimli sanal/online eğitimin önümüzdeki yıllarda çok daha fazla yaygınlaşacağını gösteriyor. Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi diğer alanlarda olduğu gibi eğitim öğretimin dijitalleşmesini de hızlandırıyor. Anlaşılan o ki, bizlere de bu değişime ayak uydurmak düşüyor. Ama 10 yaş altındaki çocuklarımızı bilgisayarlar, tabletler ve özellikle cep telefonlarından mümkün olduğunca uzak tutarak…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
.
Paylaş