Bir başka renk, Hindistan

Tıngır mıngır…Yazıp okuyamayacağım kadar hızlı giderken bu yazıyı yazmaya çalışıyorum.

Haberin Devamı

 

Dışarısı 40 derece civarında. Gökyüzü beyaz gri açık mavi, o ağır sıcağı hissedebiliyorsunuz camın arkasından. Klimalı salonda çalışmak kolay tabii.

Wifi olmasına rağmen, çok hızlı gittiğimiz için arada çalışmadığı oluyor. Burada da olaylar var, internet kapatıldı bir gün Racastan’da, biz geçerken.

Deccan Odyssey treniyle Bombay’dan Delhi’ye gidiyoruz. Bugün yolculuğun beşinci günündeyiz, ailecek trendeyiz. En çok da sanırım oğlum eğleniyor, geçen trenler, traktörler, eşekler, inekler, keçiler, develer, domuzlar, rengarenk istasyonlar, satıcılar tam bir yol kenarı eğlencesi diyarı.

Akşamları yoldayız, hatta geceleri baya hız yapıyoruz denebilir, gündüzleri durduğumuz şehirleri geziyoruz, mesafeler uzak olunca günün erken saatleri de yolculuk devam ediyor. Deccan Odyssey, 21 vagondan oluşan ray üzerinde bir otel, 2 restoran, 1 bar, 1 konferans ve oyun odası, 1 spa, 2 mutfak, 2 Presidential Suite, diğer kompartmanlar ve çalışan personelin, polislerin uyuduğu diğer vagonlardan oluşuyor.

Haberin Devamı

Bombay’ın tren istasyonu, Chhatrapati Shivaji Terminus’da başladı yolculuk. Müzik, dans, çiçekler, soğuk içecekler ile karşılanıp vagonlarımıza yerleştirildik. Biz derken yolcular, Türkiye’den bir biz varız, yolcuların gerisi Yeni Zelanda ve Avustralya’danlar, birkaç Hintli aile de var. Tek ilk istasyonda değil tabii, tüm durduğumuz istasyonlarda yerel dans ve kıyafetlerle müzik karşılıyor bizi. Bir de bu sıcaklar olmasa!

Kahvaltılar ve akşam yemekleri trende, öğle yemekleri, çay ve keyif saatleri de Laxmi Vilas Palace, Mehrangarh Fort gibi o bölgenin en şaşalı yerlerinde gerçekleşiyor. Trende ise her gün değişen bir menü var, müşterilerin rahatı düşünülerek bir Batı tarzı menü, bir de Hint mutfağından menü sunuluyor. Ben Hint yemeklerini tercih ettim tabii ki, zira burada risotto yiyecek halim yok. Ama arada Hint yemeklerinin yanına salata söylemedim değil, salatamı her yerde özlüyorum, evet zeytinyağım da yanımda.

Hindistan, kendi kültürü ile kabul edilirse muhteşem bir ülke. Bu benim Hindistan’a ilk gelişim değil ama bu sefer tam anlamıyla huzur veriyor bana. Arada gene gelmek, Bombay’da zamansızlıktan yiyemediğim sokak yemeklerini tatmak, gene sabah balık pazarına gitmek, gram masalanın hayat bulduğu, tüm baharatın kavrulup dövüldüğü yerde       bekleyen kadınların yanında zaman geçirmek istiyorum.

Haberin Devamı

Rengarenk, kültürel değerlerine ve inançlarına tutku ile bağlı bir ülke burası. Tapınakları, tanrıları, pazarları, sokakları, dükkanları, insanları çok sesli. Çok. O korna olmasa daha da iyi olacak, kornaya bas yerine artık korna kullanma diye eğitimler bile başlamış ama bu sanırım önümüzdeki 50 yılda ancak değişir.

Sokaklar şehirlere göre değişik manzaralar sunuyor, bazı yerler size daha yakın geliyor, bazı şehirlerde ise hakikaten kendini yabancı hissediyorsun. Agra benim yerim değil mesela, sınırlarında Taj Mahal de olsa.

Gelelim insanlara… Gene şehre, eğitime göre değişse de elinde olan ile mutlu, iç huzurları olan bir halk gibi geliyor hep bana. Genelde gülümseyen, yaptığı iş ne olursa olsun gülümseyerek yapanlarla çok karşılaştım, huysuzlarla da, ama hiç rahatsız olmadım.  Kimse gelip yapışmadı da, çocuklar fotoğraflarını çekmemi istedi, çay içerken durduğum yerde bazı erkekler de, fotoğraflarını gösterince de pek mutlu oldular. Kadınlarla gözgöze gelince de ikimiz de gülümsedik. Bir gülümsemenin açmayacağı kapı yok. Bir haftada antropoloji analizi beklemiyordunuz değil mi… 

Haberin Devamı

Neyse, Hindistan’ı özlemişim. Yemeklerini de, baharatı da, acıyı da, bu kadar etkin kullanımlarını da, thali’yi en çok. Yemekler de haftaya kalsın madem.

 

Yollardan sevgiler…

Yazarın Tüm Yazıları