Paylaş
Bunu yazarken bile günün çok erken saatlerinde çalışmaya başlayan fırınlarından, kafelerinden Almanya’nın sokaklarına yayılan o lezzetli kokuları alır gibi oluyorum.
Bu lezzetler anlatılmaz, mutlaka tatmak gerekir.
Şu sıralar böylesi bir ziyaret için imkânı ve vakti olmayanlar varsa onlara da Nişantaşı’na Alman esintisi getiren Alman Cafe’yi tavsiye ederim.
Beethoven, Bach, arada blues nağmeleri eksik olmaz bu mekânda.
Bölge insanlarının, Alman ekolünün temsilcilerinin ve Almanya’dan Türkiye’ye gelenlerin uğrak noktasıdır Alman Cafe.
Alman pastalarından dana schnitzel’e Alman usulü ne ararsanız bulmanız mümkün burada. Tabii olmazsa olmaz Frankfurter sosisleriyle de göz dolduran mekâna sadece bu zevkli yemekler için bile gelenler var.
Ama tabii bu lezzetlerin yanı sıra Almancaya çevrilen Türkçe edebiyatı da burada bulabilirsiniz...
Sadece yemek için değil, çalışmak, kitap okumak için de güzel bir nefeslenme durağıdır Alman Cafe.
Dikkat! Bu mekânda her an buranın müdavimi olan bir gazeteci veya yazarla da karşılaşabilirsiniz, benden söylemesi...
Zamane Dervişi’nden çizgili bir roman
Turgut Reis’i bilmeyen yoktur. Osmanlı döneminde yetişen en büyük denizcilerden biridir. Almanlar ona “Dragut” diye hitap eder. Bu büyük denizcinin hayatı nihayet bir romana dönüştü. Adı “Biat”, yazarı Mim Kemâl Öke.
Siyaset bilimi profesörü de olan yazar, bu kez tüm hayatı denizlerde geçen, İspanyol ve Venedik donanmalarına karşı büyük zaferler kazanarak ünü dünyaya yayılmış denizcinin hayatını kaleme almış.
Kitapta büyük denizcinin hayatı boyunca yalnızca ve yalnızca tek bir kişiye âşık olduğu Fatıma’ya biat ettiği de vurgulanıyor. Anlayacağınız “Biat” bir aşk ve tutku romanı.
İllüstrasyonları Ethem Onur Bilgiç’e ait olan ve Turkuvaz Kitap tarafından yayınlanan kitap bir biyografi ama gördüğüm kadarıyla Kemâl Öke hikâyeye kendinden de çok şey katmış.
Söylediğine göre kendisi çocuk yaşlarından beri Turgut Reis’i hep rol modeli olarak görmüş.
Kahramanına vefa borcunu da böylesi bir romanla ödemek istemiş.
Tuna Kiremitçi’den yeni haber var
Tuna Kiremitçi’nin hem yazarlık hem de müzik hayatının başından beri tanıklarından biriyim. Hatta kendisiyle Serkan Özarslan’ın yönettiği arthouse türündeki “Babaannem” adlı filminde de birlikte oynamıştık.
Kendisine “Son zamanlarda neler yapıyorsun?” diye sorduğumda sıcağı sıcağına paylaştığı yeni projesini anlattı.
“Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları” düet albümleri oldukça ilgi gören besteci, solist ve -her ne kadar o kendine artık yazar demese de- yazar Tuna Kiremitçi’nin üç yeni şarkısı yolda!
“İnsanlığın Öldüğünü Duydum” adını verdiği yeni albümünün de ilk ayağını oluşturacak yeni şarkıların söz ve müzikleri yine kendisine ait. İlk klip ise sürpriz çalışma “İz Kalmadan” şarkısına çekiliyor.
Düzenlemeleri Efe Demiryoğuran tarafından yapılan solo EP, bu ayın sonu Pasaj Müzik etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlanacak.
Etkileyici bir ilk roman
Bazı kadınlar hayatı her cephede savaşarak yaşar. “Hayat Oyunu”nun Aslıhan’ı da işte böyle kadınlardan. Aslıhan şansıyla, güzelliğiyle, başarılarıyla kıskanılan kadınlardan. Aklına koyduğu çoğu şeyi başarıyor, 90’lı yıllarda krupiyelik yaptığından olsa gerek hayatı bir kumar olarak görüyor ve risk almaktan korkmuyor.
Kendisine kılavuz olan onun şu deyişi, başarılı olmak isteyenlere bir öğüt niteliği taşıyor: “Korkuların inandıklarından fazlaysa bu hayat oyununu kaybedersin.”
Aslıhan Yıldırım, Mona Kitap etiketiyle raflara çıkmaya hazırlanan ilk romanı “Hayat Oyunu”nda dürüst ve gerçekçi kalemiyle unutulmaz bir karakter yaratmış.
Yarı otobiyografik roman, İstanbul’dan İspanya’ya ve Amazon’lara uzanan geniş bir coğrafyada, bir film görselliği ile akıp gidiyor.
Eski bir Vosvos otomobili, spiritüel kitapları, görüştüğü az sayıda arkadaşı, fırtınalı aşkları ve vazgeçemediği seyahatleri var.
“Hayat Oyunu”, genç bir kadının yaşamın gerçek anlamına dair saptamalarıyla hem hüzünlü hem de eğlenceli bir roman.
‘Boyalı Kuş’un ilk sinema
uyarlaması gösterime giriyor
“Boyalı Kuş”, 2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru çorak, ilkel Doğu Avrupa’da yaşayan yalnız bir çocuğun hikayesi. Kimsesiz kalan çocuk köyden köye, çiftlikten çiftliğe geçiyor; cahil, hoşgörüsüz, acımasız sivil ve askerlerle karşılaşacağı sonu belirsiz bir yolculuğun başkahramanı oluyor. Filmi insan ruhunun karanlık derinliklerine doğru bir yolculuk olarak yansıtan yönetmen Václav Marhoul, hikâyenin özünde şiir bulunduğunu, etrafı dehşetle sarılı olmasına rağmen çocuğun özünün güzel kaldığını belirtiyor. Trajik bir şekilde hayatına son veren Jerzy Kosinski’nin tartışmalar yaratan romanı “Boyalı Kuş”un ilk sinema uyarlaması, ajandanıza almanızı tavsiye edeceğim filmlerden.
Dünya prömiyerini Venedik’te yapan, benim de İKSV tarafından 18’inci kez düzenlenen Filmekimi programında seyretme imkânı bulduğum “Boyalı Kuş”, 28 Şubat’ta Başka Sinema işbirliğiyle gösterime giriyor.
Ulu çınarı anıyoruz
28 Şubat 2015’te aramızdan ayrılan Türk edebiyatının çınarı Yaşar Kemal, eserleriyle filmlere, tiyatro oyunlarına ve bestelere ilham verdi.
Tüm eserleri YKY’den yayımlanan büyük yazar, ölümünün beşinci yıldönümünde de müzikle anılacak. Yaşar Kemal’in yaşamında ve eserlerinde yer bulan türküler, onun eserlerinden bestelenen parçalar ve onunla özdeşleştirilen şarkılar, Ferhat Livaneli Orkestrası tarafından yorumlanacak.
Müzik yazarı Murat Meriç, seslendirilen şarkıların hikâyelerini aktaracak, plaklarda kalmış parçaları dinletecek.
Fotoğraflar ve videolar da etkinliğe eşlik edecek.
28 Şubat günü Galatasaray’daki Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık binasının dördüncü katındaki Loca’da büyük ustayı anacağız.
Kim ne okuyor?
∆ Oya Doğan, Robert Kiyosaki’nin “Zengin Baba, Yoksul Baba” adlı kitabını okuyor.
∆ Yazar Hatice Meryem, Metin Celal’in “Hayatın Ucu” adlı romanını okuyor.
∆ Selahattin Yusuf, Miguel de Unamuno’nun “Yaşamın Trajik Duygusu”nu okuyor.
∆ Posta Gazetesi’nin gastronomi yazarı Rıza Sönmez, Hal Herzog’un “Sevdiklerimiz Tiksindiklerimiz Yediklerimiz” isimli kitabını okuyor.
∆ Kreatif tasarımcı, frankofon İnci Özman, Honore de Balzac’ın “Vadideki Zambak” adlı kitabını okuyor.
Paylaş