Paylaş
Üsküdar Belediyesi, Harem’den Küçüksu’ya kadar sahil şeridinde çekirdek yemeyi yasakladı.
Karşı çıkan olduğu gibi destek veren de çok. Ben kararı destekleyen taraftayım.
Kabul, kurunun yanında yaş da yanacak, çöpünü özenle saklayıp çöpe atana da yasak geldi. Ama İstanbul’un bütün sahillerinde gördüğümüz kabuk yığınları en azından artık Üsküdar sınırları içinde olmayacak.
Bu karar gündeme gelince acaba Üsküdar’da başka ne yasak diye merak ettim. Belediyenin zabıta talimatnamesini inceledim.
Eminim karıştırsak birçok belediyenin yönetmelikleri arasında böyle eskiden kalmış, benzer şeylerle karşılaşırız.
Kimisi günümüz için artık çok eskimiş, kimisi güldüren, kimisi de “Hadi ya bu da mı yasakmış?” dedirten maddeler.
Üsküdarlı olmayabilirsiniz ama yolunuz oradan geçerse de aklınızda bulunsun.
İşte o ilginç yasaklardan birkaçı...
◊ Gelip geçenlere zarar verecek derecede azgın ve huysuz olan hayvanlara umumi yerlerde binmek.
Bu devirde kimin atı, katırı, eşeği kaldı ki azgın ya da huysuz olsun?
◊ Binaların caddeden görülecek kısımlarına sucuk, pastırma, çiroz asmak.
Hakikaten de kötü kokar o yaa...
◊ Umumi süs havuzlarına girmek, varsa balık tutmak.
İşte bu gerçekten eğlenceli bir yasakmış. Süs havuzunda balık tutmak!
◊ Yayaların yoğun olduğu yollarda ve meydanlarda kayar ayakkabılarla yürümek, tekerlekli patenle veya buz pateni kaymak.
Beşiktaşlı gençler dikkat! İskele meydanında paten, kaykay falan yapıyorsunuz ya... Sakın vapura binip karşıya falan geçeyim demeyin.
◊ Yularsız veya yuları gelip geçenlere zarar verecek kadar uzun şekilde hayvan geçirmek.
Haydaaa, döndük yine başa: Neymiş? İneğiniz falan varsa yuları kısa olacak.
◊ Parklarda, yasaklanan yerlerde ağaçlara çıkmak veya bu hareketleri hayvanlara yaptırmak.
Ağaca çıkmak tamam da hayvanı ağaca çıkarmak ne demek? Manda?
Söğüt dalı?
Özdemir Erdoğan’ı aslında neyi harcadı?
Şöyle sesini, müziğini bir hatırlasanıza: “Sevdim Seni Bir Kere”, “Pervane”, “Küçük Bir Aşk Masalı”...
“İkinci Bahar”ı Özdemir Erdoğan’dan dinleyip kaçımız aynı şekilde söylemeye çalışmamıştır ki? Ama evde kendi kendimize, ama sahilde yakılan ateşin eşliğinde.
Kimi “babacan” figürler vardır, yaptıkları işin saygınlığı kadar, şahsiyetleri de insanları birleştirir, bir araya getirir. Kendilerinin de üstünde bir şeye dönüşürler.
İlk elden aklıma gelenler: Bir İlber Ortaylı... Bir rahmetli Hakkı Devrim... Bir rahmetli Hayrettin Karaca...
Bence Özdemir Erdoğan da böyle biriydi. Yani müzisyenliğinin de ötesinde, bayramda seyranda herkesin yanında yöresinde hissetmekten mutlu olacağı birine dönüşme potansiyeli vardı.
Yapmadı, harcadı, bir kenara attı.
Tuttu, Zeki Müren’e saldırdı. Pespayelikle suçladı, kötü örnek gösterdi. “Paşa” yerine “Madam” demeliymişiz Sanat Güneşi’ne.
Sonra millet ne yaptı? Özdemir Erdoğan’ın yıllar önce verdiği çıplak pozların ipliğini pazara çıkardı sosyal medyada.
Hoş mu oldu, 80 yaşında bu muydu ona düşen?
Bu ergen serzenişler, tuhaf saldırganlıklar, pişmemiş haller...
Çok düşündüm, ikinci bahar falan değil, hüzünlü bir sonbahar
yaşıyorsun sen.
Paylaş