Paylaş
Nisiotiko Balıkçısı Dedeağaç’ta Tasos feribotlarının kalktığı iskelenin hemen yanında.
O kadar methini duydum ki Yunanistan’dan Türkiye’ye girerken sınırdan hemen önce otobandan çıktık, Dedeağaç’a (Aleksandropoli) saptık. Varsın memlekete iki saat geç varalım. Ama burnunun dibine kadar gelmişken pasaportla, vizeyle gelinen bu balıkçıyı kaçırmak olmazdı.
Pasaport, vize işin esprisi tabii. Kimse balıkçıya gitmek için vize almaz. Ama vizesi olanların kalkıp İstanbul’dan ve Trakya’nın diğer şehirlerinden buraya geldiği doğru.
İskender yemeye Bursa’ya, kebap yemeye Bolu’ya gidenler var. Hemen hemen aynı mesafe: İstanbul’dan tam 300 kilometre. Diğer Trakya şehirlerine daha da yakın.
Garson Ercan Trakya’da konuşulan dört dilde, Türkçe, Pomakça, Bulgarca ve Yunanca servis yapıyor. Türkiye’den günü birlik yemek yemeye çok gelen olduğunu söylüyor.
Sadece Türkler mi? Yunanistan’ın kuzey komşusu Bulgaristan’dan da gelenler var.
Herkes Türkçe konuşuyor
Bizi kapıda mükemmel Türkçesiyle garsonumuz Ercan karşılıyor. Türkçe dışında Trakya’da konuşulan diğer diller Yunanca, Bulgarca ve Pomakçayı da biliyor.
Nisiotiko’nun Türkiye ve Türklerle tek bağlantısı bu da değil. Mekânın sahibi Kiriako’nun eşi de Türk. Ebru Hanım İzmir, Karşıyakalı.
Yan masamızda da Türk müşteriler var. Sohbete çat pat Türkçesiyle Kiriako da katılınca sanki Yunanistan’da değil, Türkiye’de herhangi bir balıkçıda gibi hissediyorsunuz kendinizi.
Tek farkla: Alelade bir balıkçıda bulamayacağınız lezzetler eşliğinde: Karides çorbası, balık salatası, cacık, yaprak sarma, kabak kızartma, füme yılanbalığı, pesto soslu kalamar sote, karidesli makarna, deniz mahsullü pilav...
İnsanların neden o kadar yol tepip buraya kadar geldikleri belli. Mönüdeki her şey taptaze, çok özenli ve acayip lezzetli.
Kiriako’ya, İstanbul’da şube açmayı düşünüp düşünmediğini soruyorum. Şimdilik pek niyeti yok. Türk müdavimleri bir süre daha Dedeağaç’a taşınacak, belli.
Fotoğraflar: Sebati KARAKURT
Paylaş