Paylaş
İstanbul Fatih’te iki genç kadının vahşice katledilişinin görüntüleri, akıllara yine Uraz Kaygılaroğlu’nun nisanda modellik yaptığı fotoğraf sergisini getirdi. “Life in Plastics” sergisinde verdiği, kadına şiddet içeren pozlar nedeniyle yine linç ediliyor.
Üçüncü kez ve yine halka açık şekilde özür diledi, konuyu mesleği bırakmaya kadar getirdi.
Belli ki çok üzgün. “Bir akıl tutulması yaşadım” diyor.
Üzmüş olabileceği kişilerden özür diliyor. Yine de bu öngörüsüzlüğün bedeli ağır olacak Uraz’a. Benzer her katliamda akıllara o kareler düşecek.
Sergide model olarak yer alan Uraz Kaygılaroğlu özür üstüne özür diliyor da... “Projenin asıl sahibi fotoğrafçı Sayna Soleimanpour konuda niye hiç yok” diye sormuştum dün.
Orası biraz karışık. Çünkü mevzuda gönül işi var. Sanatında şiddet ve cinsellik gibi öğeleri kullanmakta cesur davranan Soleimanpour, o dönem aynı zamanda Uraz’ın sevgilisi.
“Muhteşem Soleimanpour”, memleketin en popüler oyuncularından birinin kol-kanat germesinde ve modelliğinde bu çarpıcı ve çok konuşulacak “ilk” kişisel sergisine hazırlanıyor...
Gel gör ki işler umdukları gibi gitmedi.
Ama hep Uraz linç ediliyordu, Sayna yoktu ortada.
Meğer konuşacak da davet beklermiş. Dünkü sorunun hemen akabinde düştü konuyla ilgili açıklaması:
“Bu olaylarla hiçbir ilgisi olmayan iki eserimin, trol hesaplar tarafından başlatılan bir linç kampanyasında dolaşıma sokulduğu bilgisini aldım. Hakaret içerikli paylaşımlar yapan hesaplar hakkında suç duyurusunda bulunulmaktadır...”
Aslında biraz daha uzun da özeti bu işte.
Farkındaysanız, hayatını kaybeden iki kadınla ilgili empati yok. Yakınlarına taziye yok. Kırmış, üzmüş olabilecekleri kişilere bir özür yok. Korkuya kapılan geniş kadın kitleleriyle bir empati yok.
Halbuki tepkiler karşısında Uraz’ı bu kadar yalnız bırakmasa, meramını birlikte anlatmaya çalışıp özür dileselerdi, gönüllere de su serpilecekti belki.
Anlaşılan, aralarında aşk-meşk zaten kalmamış, çift şu anda ayrı.
Sebebi bu olay mı bilmiyorum ama belki de en doğrusu. Çünkü olanlar karşısında 180 derece farklı davranıyorlar.
Herkes çatacak yer arıyor
Şiddetin dozu karşısında yaşanan şok öyle bir halde ki kim, kime çatacağını şaşırmış durumda.
Kimse kimsenin tepkisini, isyanını, samimiyetini beğenmiyor.
Kaan Sekban, tepkilerini yetersiz bulduğu Şevval Sam ve Serenay Sarıkaya’yı taklit ediyor.
Serenay, “kendinize gelin!” diye cevap veriyor.
Rap’çi Alizade sus pus oturan erkek meslektaşlarına çatıyor:
“Siz de suçlular kadar suçlusunuz!” Daha “incel”ler gündemi bitmeden, minibüsteki makyajlı sapıkla tanışıyoruz.
Bir tarafta Sıla bebek ölüyor, Narin’in katili bulunamıyor diğer tarafta reytingi düşen yapıma tecavüz sahnesi yazılmasını öneren dizi fanatikleri var.
İşin başaramadığımız yönü de bu aslında:
Bu kadar geniş bir çoğulculuğu ortak doğru ve hedefler etrafında birleştirememek.
Benim dışımda kimse güvende değil
Şak diye kamera ışıklarını açıyorlar; pat diye Türkiye’nin ağır gündemini soruyorlar ünlülere.
Konser girişi, mekân çıkışı, iki arada bir derede, ayaküstü...
Eğer kafanda önden netleştirdiğin hazır bir cevabın yoksa, o anda doğaçlama geçiştirilmesi hassas bir konu kadına şiddet.
Mesela İstanbul surlarındaki son vahşet sorulunca Sibel Can fena patlamış.
Özet çıkar deseniz hiçbir şey dememiş aslında:
“Adalet gerçekten yerini bulmalı... Çok üzücü... Söyleyecek bir şey yok... Ben kendimi tabii ki güvende hissediyorum ama benim dışımda kimse güvende değil...”
Hoppala... Ne demek bu?
Edilecek laf mı?
“Bana bir şey olmaz” gibi bir şey mi?
“Benim imkânlarım
yeterli. Olmayan kadınlar için üzülüyorum” falan mı demeye getiriyor...
Dedim ya çok da şey etmemek, oradan bilenmemek lazım bu ayaküstü demeçlere.
Ama aynı davette Sıla da konuşuyor, Hande Erçel de konuşuyor bu konuda.
İkisinin de cıva gibi akıyor söyledikleri.
Üstelik Sıla yekten karşı çıkıyor:
“Ben sokakta kendimi güvende hissetmiyorum...”
Aynı Kenan İmirzalıoğlu
Haftanın gülümseten haberiyse Müge Anlı’dan. 35 yıllık eşi İbrahim Bey’in kendisini aldattığını ve sevgilisine 2 milyon lira kaptırdığını iddia ederek “Tatlı Sert”e katılan Esma Hanım’dan.
Kocaya hem kızgın hem de âşık, kıyamıyor. Eşinin Kenan İmirzalıoğlu’na benzediğini söylüyor: “Şu güzelliğe kıyamıyorum...”
Eğer çok ayrıntıya girmezseniz, bakımlılık gibi takıntılarınız yoksa, boy-en gibi konularda esnekseniz hakikaten de uzaktan uzaktan andırıyor İmirzalıoğlu’nu.
Seni böyle gören kadın aldatılır mı be İbrahim Bey...
Paylaş