Paylaş
Tamam, hâlâ konar-göçeriz. Toplumsal hafızamız zayıf. Musibetleri çabuk unutuyor; kurum/kuruluş oluşturamadığımız için kısa süre sonra yine aynı dertten yine mustarip olabiliyoruz.
Al-bak, deprem.
Mesela Almanya deprem ülkesi olsa “Alman aklı” düzenli olarak bu kadar kayıp verilmesine izin verir miydi sizce?
Deniz kumuyla bina yapılabilir ya da bir Allah’ın kulu kaçak kat çıkma cesareti gösterebilir miydi?
Yok, bu bize has bir şey.
Aslında sadece bize de değil, kuzeyden güneye indikçe İspanyol’da, İtalyan’da; hatta in biraz daha güneye; Mısırlı’da, Tunuslu’da artarak devam eden bir şey.
Akdenizlilik azgelişmişlikle birleşince Azrail’in ekmeğine daha çok yağ sürüyor.
Kahraman büfeci
Fakat bu durumun günlük hayatta işe yaradığı haller de var.
Bir örnek vereyim:
Diyelim ki bir Batı ülkesinde market kuyruğundasınız. Altı üstü bir paket sigara ya da domates suyu alacaksınız. Önünüzde de altı kişi var kasa kuyruğunda...
Sıkıyorsa sor bakalım kasiyere: “Sizde domates suyu yok mu?”
Kurallar o kadar sıkı ki cevap olarak şunu alıyorsunuz:
“I am getting a costumer, please wait for your turn / Şu anda bir müşteriyle ilgileniyorum, lütfen sıranızı bekleyiniz”.
Bacım bu kadar uzun konuşacağına bir “No” desen, zaten kuyrukta kalabalık yapmayıp, domates suyu ya da sigara satan yer nereyse oraya gideceğim...
Türkiye’de öyle mi? Benim büfecim aynı anda komşusuna para bozar, dili döndüğünce turiste yol tarif eder, aynı zamada müşterisine selpak satar, aynı esnada öğle yemeği için ısmarladığı dürümün tarifini verir çırağa: “Oğlum domates koymasınlar, turşusu bol olsun...”
Ha o sırada... Sokağa kapkaççı musallat olmuşsa kaş-gözle diğer esnafı da uyandırır duruma.
Ellerinden öperiz
Bizim bu sistemsizliğimiz, olaylar karşısında anlık çözüm üretebilme ve şikayet etmeden uzun saatler çalışabilme yeteneğimiz bu korona zamanlarında yardımımıza koştu.
En başta sağlık çalışanları açısından.
Bütün sektörlerde olduğu gibi, sağlık sektöründe de normalde bile kriz koşullarında çalışıyoruz.
Dolayısıyla işler kontrolden çıktığında nasıl davranacağımızı daha iyi biliyoruz. Kriz durumunda sisteme, kurala, nizama alışık toplumlardan yeni koşullara çok daha kolay adapte oluyoruz.
Yönergelere göre yaşayan toplumlarla kıyaslandığında bizim doktorumuz, hemşiremiz, hasta bakıcımız daha hızlı çözüm üretebiliyor, çok daha dayanıklı.
Aklına ilk iş grev yapmak değil, o andaki o meseleyi çözmek geliyor.
Türkiye koronaya karşı destansı bir mücadele veriyor. Çünkü vaka sayısında en yüksek yedinci ülkeyiz.
OECD ülkeleri arasında doktor başına iki misli hasta düşüyor.
Nüfusumuzla orantılandığında kıyamet kopması gerekirdi.
Kimlerin sayesinde bu kadar az hasarla atlatıyoruz?
İşte anlık çözüm üretebilen o sağlık çalışanları sayesinde.
Hani saat 21.00’de alkışlıyorduk ya...
Ellerimiz kanayana kadar çırpsak az.
Sürekli kriz halinde çalışabilme yeteneğinizin...
Bu vicdanı aşılayan geleneğin...
Sizi yetiştiren hocaların...
Ellerinden öperiz.
Paylaş