Paylaş
Türk profesör Uğur Şahin’in koronaya karşı geliştirdiği aşının yüzde 90 oranında başarılı olduğunu okuduk dün.
Eşi Özlem Türeci’yle Almanya’da kurdukları BioNTech adındaki firma uzun süredir koronoya karşı bir aşı üzerinde çalışıyordu.
Aşı, aralarında Türkiye’nin bulunduğu 6 ülkede, 43 bin kişi üzerinde denenmişti.
İlk sonuçlar başarılı, aşıya ruhsat alınması için başvuru aşamasına gelindi. Bu da ocak ya da şubat gibi kitlesel aşılamanın başlayacağı anlamına geliyor.
Yani dişimizi biraz daha sıkıp alınan tedbirlere kurallara riayet edersek, önümüzde üç-beş aylık bir süreç kalmış gibi görünüyor.
Sonra tekrar eski özgür günlerimize, seyahatlerimize, tatillerimize, eğlencelerimize dönebileceğiz.
Bunu insanlığa hediye edenler de bir Türk karı-koca olacak. Tıpkı radyasyon alanındaki çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü alan “Pierre ve Marie Curie” gibi.
Ne kadar gurur duysak az. İnsanın içini tek burkan, keşke BioNTech Almanya’da değil de Türkiye’de kurulmuş bir şirket olsaydı.
Keşke Türkiye’nin bilimsel altyapısı, teknolojik iklimi bu ve benzeri şirketlerin kurulmasına, yeşermesine imkân tanısaydı.
İnsan gücümüz olduğuna göre bir gün o da mümkün olur mu?
Ne de güzel olur...
Sevinsek mi üzülsek mi?
Öte yandan neye sevinip, neye üzüleceğimizi şaşırmış haldeyiz.
Bir yandan aşı geliyor, artık bu korona illetinden kurtuluyoruz diye sevinirken, diğer yandan insanın ümidini kıran haberler geliyor.
Danimarka’da kürk için çiftliklerde yetiştirilen milyonlarca vizonu öldürüp yakmaya başlamışlar.
Çünkü koronanın mutasyona uğramış yeni bir halini insanlara bulaştırıyorlarmış. 12 kişide tespit edilmiş.
E ne oldu şimdi, başa mı sardık? Aşısı bulunuyor derken yeni versiyonları mı ortaya çıkacak?
Offf... Üfff...
İnsanın sevinci de kursağında kalıyor.
Herkes çekilir gerçekler kalır
Hani n’oldu? Sinan Akçıl’ından bilmem kimine ortalık yıkılıyordu 91 saat sonra enkazdan canlı çıkan Ayda Bebek için...
Ömür boyu eğitim masraflarını karşılamaya talip olanlar, köfte istedi diye hastaneye köfte yığan şirketler...
O anın heyecanıyla gaza gelen ünlüler, fırsattan istifade adını duyurmak isteyen firmalar...
Sanki kızına kavuşan babanın köfte-ekmek alacak imkânı yok.
Hani herkesin umuduydu, umudun adıydı Ayda?
Niye bir Allah kulu yoktu taburcu olurken hastane kapısında?
Fotoğrafını gördük hastaneden çıkarken, babasının kucağında yalın ayak.
O ayaklar kadar soğuk, o ayaklar kadar gerçek hayat.
Kuru tantana bitti, herkes çekildi, kaldık yine el ele baş başa.
Sanat, sanatçı ve üreten Berkay
Şarkıcı Berkay kısıtlamalara isyan etmiş.
Şekilli-şemalı Instagram paylaşımı yapmış.
“Şarkı söylemeyi, işimi yapmayı özledim. Yapabilir miyim?”
Ok çıkıyor...
“Hayır, yapamazsın”
Ok çıkıyor...
“Eee müzisyeni, rodisi, ses teknisyeni, asistanı, menajeri, valesi? Ulan herkes!”
Ok çıkıyor...
“Yoksunuz. Siz kimsiniz! İşiniz ne! Sanat ne! Sanatçı ne! Üreten ne! Kimsiniz!”
Yine ok çıkıyor...
“Yüce Rabbim yardım etsin tüm bu sektörden ekmek kazanan herkese!”
Ben de bir ok çıkarıyorum: Sen önce bir maske takmayı öğrensene!
Paylaş