Paylaş
Arabadan Şişhane’deki The Marmara Oteli’nin önünde iniyorum. Günün ve gecenin her saati bir tıkanıklık olan bu küçük meydan bomboş. Eskiden sağ tarafta Pera Taksi’nin sıra sıra arabaları dizilmiş olurdu. Şimdi altı-yedi araç ya var ya yok.
Fakat taksi parkının hemen yanındaki Pera Palas her zamanki gibi ışıl ışıl. Zaten işgal günlerinde bile sönmemişti ışıkları...
Niyetim, Oteller Sokak’tan Asmalımescit Caddesi’ne bağlanmak. Solda, Balyoz Sokak’ın bir köşesinde Art On İstanbul sanat galerisi var. O da Pera Palas gibi ışıl ışıl ama meydan gibi bomboş. Karşısı The Junction Pub. Otel içinde olduğu için açık. Masalarda tek tük turistler...
Oteller Sokak’taki börekçi-tostçu-pideci faal. Eksik olan, sokağın bitimindeki Ece Bar ve hemen karşısındaki Koridor kulüpten gelen neşeli uğultu. Koridor’un kaldırımındaki smirting’çilerin kahkahaları, karşısındaki Ece’nin masalarından yükselen müdavim kahkahalarına karışırdı. Şimdi sanki hiç açılmamışlar, hiç var olmamışlar, o sohbetler, o geceler hiç yaşanmamış gibi. Zurna-darbuka çalıp para isteyen Romanlardan da eser yok.
Kıyamet filmi gibi
Koridor’un kapısında bir afiş... Bir ucu kopmuş, rüzgârda sallanıyor. Aslında bir bilgilendirme broşürü: ‘Virüs Riskine Karşı 14 Kural’. Kıyamet filmlerinde eski bir gazete uçuşur, manşeti ‘Zombi İstilası’ falan olur ya... Onun gibi.
Köşeden yukarı doğru, Asmalımescit Caddesi’ne vuruyorum kendimi. Solda Mavi Melek, Asmalıcavit Meyhanesi. Sağda Yakup-2 ve Zeytinli. Sırt sırta oturulan bahçeleri, onları yaran piyangocuları, buzlu bademcileri... Şimdi sadece birkaç tane kedi. Kebapçı ve Asmalı Bakery açık ama turist muamelesi görüyoruz. Eski halini özlediğin bir yerde üstüne bir de yabancı muamelesi... Issızlıktan bile daha sinir bozucu.
Bir hışım, sağdaki Sofyalı Sokak’a giriyorum. Eskiden, hele de masa-sandalyeler kalkmadan önce Asmalımescit’in en canlı yeriydi. Tünel Geçidi’ne kadar uzanan bu sokağın her iki tarafında yan yana küçük barlar, meyhaneler, önlerinde minik masalar... Sağdan say: Asmalıbahçe, Pacific House, Kino, Boncuklu Meyhane, Kum Saati, Ugly, Müzeyyen Meyhanesi... Soldan say: Eat&Drink&Music, Asmalı Pera, Novo, Beyoğlu Şaraphanesi, Sofyalı Meyhanesi, sonradan Fred olan eski Kafe Pi... Her birinin kendi kitlesi, kendi müziği, kendi atmosferi...
Sonra Şehbender Sokak; Kulp, karşı köşesi Wyndy, onun yanı Galatea, onun üstü Orta Kafe, yanı Asmalı Shot... Kapısı açılıp kapandıkça dışarı taşan 90’lar Türkçe pop artar, azalırdı. Hemen uyguladıkları son kampanyaya bakıyorum: 33’lük bira ve altı shot 65 lira...
Işıkları yanan bir yer bulunca mutlu oluyorsunuz
Sofyalı Sokak’ın bittiğini haber veren Tünel Geçidi’nin demir kapısı yarım aralık. Kapının bir ayağında Well Done, diğerinde Kohen Book&Coffee, aralarında masa-sandalyeleri vardı. Ve tabii ki Akbabalı Meyhane’nin her yanda çınlayan alaturka nameleri... Bütün sandalyeler toplanmış, sığan kısmı dükkânlara, sığmayanlar üst üste konup zincirlenmiş.
Işıkları yanan yer gördüğünüzde mutlu oluyorsunuz. Kohen kitapçısının yan komşusu Ozzies Kokoreç açık, içeride insan var. Muhtemelen paket servis hazırlıyorlar. Onun karşı komşusu Mabo da açık. Önündeki masada üç kadın yemek yiyor. Elbette ki sahibesi ve çalışanları… Çaprazında Antakya yemekleri yapan Antiochia kapalı. Kim bilir bir daha açılır mı...
Dön sola, eski Tünel Sahne ile Arpa Pub’ın arasından Tünel Meydanı’na doğru kıvrılacaksın.
Tünel’e doğru, İstanbul Kafe’den gelen eski İstanbul müzikleri duyacak ve oradan sahlep alıp karşısındaki kaldırıma dizilmiş birkaç insan göreceksin; şaşırma.
Birkaç sene önce dolup taşan sokaklar şimdi film stüdyoları gibi.
Duran insan görebildiğiniz tek yer Narmanlı
Beyoğlu ve İstiklal Caddesi tenha değil, tam aksine kalabalık. Fakat oturulacak bir yer olmadığı için durmayan, sürekli hareket halinde bir kalabalık bu. Az biraz, çok zorlarsanız tek istisna İstiklal’den olduğu gibi Sofyalı Sokak’tan da girişi olan Narmanlı Han. Avlusunda hâlâ yılbaşından kalma ışık ve süslemeler var. Viyana Kahvesi’nden bahçeye belli belirsiz müzik yayılıyor. Buradan ya da Food Hall, Coffee Lab, Coffe Nero gibi komşularından yiyecek-içecek alanlar ikişerli-üçerli ortadaki havuzun kenar taşlarına ve bahçenin farklı köşelerine serpişmiş. Tabii ki herkeste maske ve ikişer-üçer metre sosyal mesafe...
Paylaş