Paylaş
Clubhouse’un tehlikeli/heyecanlı yanı
Siz tam çözebildiniz mi, bilmiyorum. Ben hâlâ anlamaya çalışıyorum yeni sosyal medya mecrası Clubhouse’u.
Ama şurası kesin bilgi: Televizyondan, gazeteden tanıdığımız, bildiğimiz kim varsa orada. Açılan odalarda/gruplarda gece sabahlara kadar car car konuşuyorlar.
İşin tehlikeli mi dersiniz, heyecanlı mı dersiniz kısmı da o zaten.
Çünkü Instagram’a fotoğraf koymak ya da Twitter’da parlak bir cümle paylaşmakla serbest konuşmak arasında fark var.
Her babayiğidin tökezlemeden götürebileceği iş değil yani. Nitekim ilk kaza geçen gece yaşandı.
Clubhouse’daki “Kulis ve Ötesi” grubunda Fırat Çelik’in Enis Arıkan’a takılıp yaptığı bir şaka, ifşa mıdır değil midir diye tartışılıyor başka platformlarda.
Tarkan TikTok’çu mu oldu?
Daha çok yakın zamana kadar #tiktokkapatılsın diye hashtag’ler açılıyor, bu sosyal mecraya giren, orada paylaşım yapan insanlar aşağılanıyordu.
Nedeni de buraya girenlerin toplumun görece dezavantajlı kesimleri olmasıydı.
Kısmen doğru. TikTok’çular Instagram’cılar kadar havalı/filtreli değildi.
Kendi aralarında eğlenen pazar esnafını da görebiliyordunuz, mütevazı evlerinde dans edip birbirilerine şaka yapan yaşlı çiftleri ya da kenar mahalle gençlerini de.
Bence bu haliyle çok daha “gerçek”.
Twitter’a baksanız herkes zeki, herkes Türkiye ve dünya gündemine acayip hakim, herkes her konuda bilgili ve ilkeli...
Instagram’a baksanız herkes zayıf, herkes sağlıklı ve genç, herkes zengin...
Olun, hobi olarak yine olun; itirazım yok ama bırakın başkaları da sosyal medyaya girebilsin. Onlara bu hakkı çok görmek, kapatma kampanyaları düzenlemek niye?
Alın işte en son Tarkan da Tiktok’a girmiş. Mavi tık olduğuna göre gerçek hesap.
İhtiyacı mı var?
Yoo: Twitter’da 3.7, Instagram’da 4.7 milyon takipçisi var.
Henüz hiçbir şey koymamış görünüyor ama muhtemel ki burada da o “buğulu yatak odası sesiyle” paylaşımlar yapacak.
Yalnız koskoca Tarkan için 446 takipçi nedir? Benim TikTok hesabım yok, olsa hemen alırdım takibe.
Sevgili TikTok’çular, bari bir el atın da şu hesabı biraz kalkındırın.
Nusr’et’e sallamanın dayanılmaz hafifliği
Etçi Nusr’et de, yaptığı şeyler de pek tarzım değil. Eşime dostuma da uymadığı için pek öyle girip çıkmışlığım yok mekânlarına.
Ben almayayım, alana da mani olmayayım.
Fakat İrlanda’daki “Dede” adlı restoranıyla ikinci Michelin yıldızını alan Türk şef Ahmet Dede’nin Hürriyet Pazar’a Nusr’et hakkında yaptığı açıklamaları okumuşsunuzdur.
Kaçıranlar için hemen özetleyeyim: “Öyle et tokatlayarak, eti altınla kaplayıp şov yaparak Türk mutfağını tanıtamazsın” diyor Dede.
Tamam, Ahmet Dede çok başarılı olabilir. Ama koskoca gastronomi sektörü bu. Bir ucunda sen olacaksın, öbür ucunda Nusr’et, bir kenarında kahveci, öbür kenarında börekçi...
Hepsi farklı, hepsi ayrı ayrı.
Tamam sen çok yüksek bir mutfak yapıyor olabilirsin. Ama onun oynadığı alan zaten başka. Bir sürü şubesi var, birçok insana istihdam sağlıyor.
David Beckham’dan Beyonce’ye, Naomi Campbell’dan Jay Z’ye ağırlamadığı dünya ünlüsü yok.
Sen oradan yürü, o da buradan yürüsün. İlle herkes Michelin alacak değil ki.
Nedir Türklerin bu sürekli birbirine sallama, birbirini aşağı çekme hali?
Bülent Serttaş’ın çifte ayıbı
“İbo Show”a katılan halk müziği sanatçısı Bülent Serttaş, programda sahne alan dansöz Didem Kınalı’yı protesto etti.
Oryantal Didem dansını sergilerken kafasını başka yöne çevirip yok muamelesi yaptı, bir nevi sanatını aşağıladı.
Kameraların önünde takındığı bu tutum kimsenin gözünden kaçmadı tabii. Şarkıcı Hadise bile topa girip “Dans sanattır, dans alkışlanır” diye tepki gösterdi.
Didem Kınalı’nın sonradan yaptığı açıklamadan anladık ki aralarında geçmişten kalma bir husumet varmış.
Bülent Serttaş bu hareketiyle sadece Didem Kınalı’ya ayıp etmedi aslında. Program sırasında böyle bir tatsızlığa neden olarak kendisini oraya çağıran davet sahibine karşı da büyük ayıp etti.
Bu kadar zor mu arkadaş? Şova davet ettiklerinde “Benden başka kimler katılıyor?” diye sorarsın, işine gelmeyen birisi varsa affını istersin, bir sonraki hafta gidersin.
Paylaş