Paylaş
Geçen hafta Türkiye İsrafı Önleme Vakfı TİSVA’nın yaptığı “Serpme kahvaltı yüzünden yılda 100 milyar lira israf oluyor” açıklamasına karşı görüşlerimi yazmıştım.
Özetle bizim, bayat ekmekten köfte, kırık peynirden börek yapan tutumlu bir toplum olduğumuzu, kahvaltı ya da akşam yemeği için dışarı çıktığımızda artanları da paket yaptırdığımızı savunmuştum:
“TİSVA eğer gerçekten israfla mücadele etmek istiyorsa halkın kahvaltısına göz dikeceğine, gündüz bile yanan sokak lambalarına, altı ayda bir yenilenen kaldırımlara yani kamunun yaptığı israflara baksın...”
TİSVA’nın mütevelli heyeti başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül’den çok nazik bir açıklama geldi. Önemli gördüğüm bazı bölümlerini sizinle paylaşıyorum...
Bireysel israflar kamu israflarıyla kıyaslanmayacak kadar az
◊ İsrafı önlemeye yönelik “Kahvaltıdan artanı da paket yaptırıp eve getiririz” yaklaşımınız ve mesajınız, makalenizde yazdığınız diğer cümlelerden daha etkileyici ve daha değerlidir. Türkiye’ye her gün binlerce böyle mesaj gönderip, israfı elbirliğiyle ortadan kaldırmalıyız. Tebrikler...
◊ Makalenizde belirttiğiniz gibi, bireysel israfları kamu israflarıyla mukayese ettiğimizde, belki en az israfı bireyler yapmaktadır. Kamu kuruluşlarındaki gereksiz, amaçsız ve yararsız yere yapılan her çeşit iş, işlem ve harcama bu kategoride gösterilebilir.
Mesela, kamu kurum ve kuruluşlarının gece ışıklı tabela kullanmaları gündüz yanan sokak lambaları bu israflar arasında sayılabilir.
Dünyayı dolandıran Türk
Ekrem König (ya da asıl adıyla Ekrem Hamdi Bakan) ismini duymuş olabilirsiniz. 20. yüzyılın başında ve ortasında şeytana pabucunu ters giydirecek uluslararası dalavereler çeviren bu ilginç adamın hayatı Can Yayınları’dan roman olarak çıkıyor.
Okumak için sabırsızlanıyorum, isterseniz inanılmaz hayatından sizin de ağzınıza bir parmak bal çalayım:
Ekrem Hamdi Bakan, I. Dünya Savaşı’nda Alman ordusunda istihbarat çalışmaları yapıyor. Alman ordusundaki generallerle olan yakın ilişkileri ve Almanya’ya verdiği hizmetler sonucunda König (Kral) lakabını alıyor.
1936’da, İspanya iç savaşında büyük ihtiyaç duyulan bombardıman uçaklarını temin edip İspanyollara satmayı hedefleyen bir çete, König ile temasa geçiyor.
Uçakların Kanada’da üretilmesi planlanıyor.
König, dönemin Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlığı evraklarının kopyalarını çıkarıp bakanların da sahte mühürlerini yaptırarak, Türkiye Cumhuriyeti adına Kanada’ya 50 adet bombardıman uçağı sipariş ediyor.
Uçaklar üretiliyor İspanya’ya gönderiliyor.
Gönderilen son parti uçakta ABD durumu inceleme altına alıyor.
Yolsuzluk, Türkiye’de de gündeme geliyor.
Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp istifa etmek zorunda kalıyor.
König, Fransa’ya kaçıyor. 1943’te Naziler tarafından yakalanıyor. Yargılanıp dört yıl hapis cezası alıyor.
Kanunumuzda bir yanlışlık olmalı. Ben “nitelikli dolandırıcılık” diye asıl buna derim.
Yoksa Tosuncuk’un falan yaptığı bunun yanında “ahmak ıslatan”...
Peki König’in sosyetik sevgilisi Mefkure’nin bu işlerde payı var mıydı?
Karısı Sabahat onunla mahkeme sırasında tanışıp neden evlendi?
Bunların hepsini Ayşe Başçı’nın romanından öğreneceğiz.
Paylaş